1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Her Müslümanın gerçek vatanı: Kabe
Her Müslümanın gerçek vatanı: Kabe

Her Müslümanın gerçek vatanı: Kabe

Mustafa Armağan, Kabe'nin Müslümanların tahayyülünde ve tarihindeki önemine dikkat çekiyor.

24 Mart 2024 Pazar 10:00A+A-

Mustafa Armağan / Yeni Akit

Kâbe: İlk evimiz

“Ne yap yap, kalbi olan bir yol seç.” 

Uzun yıllar önce okuduğum bu cümle asıl mânâsını İslamiyetin iki kutsal beldesi Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere ziyaretimizde kavradım. “İslam’ın kalbine yolculuktu bu. İslam da fıtrat dini olduğuna göre insanlığın kalbine yolculuktu.

İslam insanlığa indirilmiş son vahiy. Son Peygamberin vahiy geleneğini mühürlediği din. Ekmel din. İnsanlığın sapmalarına karşı ve yeniden sapabileceği ihtimaline karşı etrafına çevrilen sur. Bu surun içine girmek şereflerin elbette en büyüğü. Ama iş orada bitmiyor. Asıl orada başlıyor.

Her manevî hareketin merkezi, ortası ve kabuğu olmalı. Ceviz örneği çok verilir. Yeşil kabuğu, sert kabuğu ve içi. İşte bir Müslümanın yeşil kabukta kalmayıp sert kabuğu kırması ve içindeki cevizi tatması beklenir; ama dışarıda kalanlar da aynı dinin birer meşru üyesidir. 

İşte öze yolculuk bu yaptığımız; yani umre. Üstelik Ramazan gibi bambaşka bir sofra ile çakışınca nice bereket şimşekleri ardı ardına çaktı önümüze. İftarlar tavaflara sarıldı, sahurlar sa’ylere.

Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellemin Ravza’sında 04.30 civarındaki ziyaret dakikaları asır gibi uzadı ve sahur dahi akla gelemedi. Sabah ezanı okunduğunda kendimize gelebildik. 

Gördük ve yaşayarak müşahede ettik ki dinin bir içi var ve o “iç” ne kadar gayret edilse derinliğine vasıl olunamayacak kadar köklere iniyor. Köklere yani öze, fıtrata.

İlk’e, yani aslî (primordial) olana dönüş, bir başka deyişle. İşte o ilk’lerden biri ilk “ev”dir. 

Beytullah diyarı değil mi? Allah’ın Evi. Bu arada Beyti Atîk de diyormuş Araplar. Eski Ev anlamında da okunabilir; ama asıl anlamı Hür Ev.  Özgürlüğünü kazanmış, Allah’tan gayrı hiçbir otoriteye tâbi olmayanların yaşadığı ev, belde, diyar. 

İlk evi kim yaptı? Yapılmasını emir buyuran elbette Rabb-i Zülcelâl; ama yapan da bir insan. İlk insan. İlk peygamber. Dedemiz Hazret-i Âdem.

KÂBE’NİN TARİHİ

Kâbe ve Mekke Tarihi adlı kitap olmasa bugün muhtemelen Kâbe-i Muazzama’nın kadîm tarihi hakkında pek az şey biliyor olacaktık. Ebu’l-Velid Muhammed el- Ezrakî’nin 9. asrın ilk yarısında kaleme aldığı bu eser kendinden önceki 5 asırda yazılan ama bugün sırra  kadem basmış eserlerin bir derlemelisidir. Yani kaynakları o zaman var olan ama bugün kaybolmuş kadîm eserlerdir. 

Bu kitaptan bazı kısımları - henüz Mekke-i Mükerreme’deyim - hülasa ediyorum. 

Kâbe küp şeklinde demektir. Bugünkü küp kelimesi de Kâbe ile aynı kökten gelir. 

Kâbe, Yapı itibariyle dört köşeydi ve Hz. İbrahim zamanına kadar tavanı olmayan bir içi boş binaydı. Bir ara Kâbe’nin benzeri tarzda evler yapmak moda olmuştu. Yani bir mimarî yapı numunesi olmuştu. Âl-i İmran suresinde bunun için Kâbe  “ilk ev” diye tabir edilmiştir. 

Kâbe’nin bulunduğu yerin adı eskiden Bekke idi. Mekke ise beldenin adıydı. Ayrıca Mekke’nin Makdese, Arîş, Sübbuha gibi bilmediğimiz isimleri vardır. 

Kâbe’nin Hz. İbrahim’in eseri olduğunu Kur’an-ı Kerim bize bildiriyor. Bizzat elleriyle yaptığı Kâbe daha sonra defalarca yıkılmış, yanmış ve yeniden yapılmıştır. Son şeklini Sultan VI. Murad devrinde aldığını biliyoruz.

Kitapta anlatıldığına göre melekler insanın yaratılmasına itiraz ettikten sonra yaptıklarından pişman oldu ve af dilediler. Cenab-ı Allah arşın altında dört direkli, zebercattan mamul bir Beyt kurdu. Direkleri kırmızı yakuttan olan bu beyte “Beyt’ud-Darrah” adı verdi. Bu, Kur’an’da zikredilen Beyti Ma’mur’dur. 

Bunun ardından melekleri yeryüzüne gönderen Allah onlara orada Beyti Mamur gibi bir Ev yapma emrini verdi. Artık dünyada gök ehlimin tavaf ettiğine benzer bir ev vardı.

Hz. Adem yeryüzüne indirilince çok ağladı. Hacer-i Esved’le buluşturulunca iki cennet ehli hasret gidermiş oldu. Yeryüzünde meleklere indirilen beyt ile karşılaştı. Kendisine bu modele benzer bir Beyt yapması emredildi. İşte Kâbe bu semavî modele göre inşâ edildi. Model sonradan göğe kaldırıldı. Aslı gitti ama benzeri göğe yükselmek isteyenlere toplanma merkezi olma vazifesini görmeye devam ediyor ki, Cenab-ı Hakk’ın lütfudur. 

Nuh tufanından sonra Hz. İbrahim ve oğlu İsmail ilk arkeolojik kazıyı gerçekleştirerek Kâbe’nin temellerini ortaya çıkardılar. İbrahim as. Kâbe’nin temellerine inerek onun şeklini ortaya çıkardı ve oğlu ile birlikte inşa etti. İnşaatta merdiven olarak kullanılan taş ise üzerinde Hz. İbrahim’in ayak izini taşıyan Makam-ı İbrahim’dir. 

Gördük ki, Kâbe’nin hikâyesi insanlığın şafağına değiyor ve oradan, ilk insan ve meleklerden feyezan eden bir kaynak olarak hâlâ İlahî Bereketi dünyaya sebil etmeye devam ediyor. 

Hacc yahut Umre sırasında bizi kaplayan da o kutsal bereket değil midir?

HABERE YORUM KAT