Her Habere İnanılmaz
“Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri (fâsık) size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” (Hucurât: 49/6).
Âyetin gelişi özel sebep/olay üzerine olsa da, haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun olmadığı yönündeki mânası ve hükmü geneldir, her zaman ve mekanda geçerlidir.
Bu âyetin vahyedilme sebebi onu doğru anlama ve uygulamada yardımcı olacaktır:
Velîd isimli sahâbî'yi Peygamberimiz (s.a.) bir kabileye, zekat toplamak üzere gönderiyor. Velîd ile o kabile arasında bir gerginlik bulunduğu için karşılamak için harekete geçtiklerinde kendisine bir şey yapacaklarından korkuyor, geri dönüp geliyor ve Peygamberimiz'e “kabilenin İslam'dan döndüklerini”, başka bir rivayette “zekatı vermediklerini ve kendisini öldürmeye kalkıştıklarını” söylüyor. Peygamberimiz mealini verdiğimiz âyet gereğince haberi hemen kabul edip harekete geçmek yerine araştırıp soruşturma yoluna gidiyor ve Hâlid b. Velîd'i tahkikat için gönderiyor. Hâlid gerekli araştırmayı yapıyor ve haberin yalan olduğunu tespit edince dönüp Peygamberimiz'e durumu anlatıyor. Bu arada kabilenin temsilcileri Efendimiz'e gelip durum hakkında bilgi veriyor ve borçlarını da ödüyorlar. Âyet, Peygamberimiz'in bu davranışını teyit ediyor.
Her haberi doğru kabul edip harekete geçmenin vahim sonuçları tecrübe edilmiş olduğundan Peygamberimiz “Acele etmemek Allah'tan, acele etmek ise şeytandandır.” buyurmuşlardır.
Âyette geçen “fâsık” kelimesini, “yalancı ve günahkâr olduğu bilinen” manasına almak doğru değildir; çünkü Peygamberimiz böyle birini istihdam etmez, ama “her denenmemiş, doğruluğu sabit olmamış kimsede potansiyel olarak bu ihtimal vardır”, kelimeyi böyle anlamak daha uygundur, nitekim Peygamberimiz de bu ihtimal üzerinden hareket ederek soruşturma yapılmasını istemiştir.
Ülkemizin inşallah atlatmış olduğu büyük felaketten sonra haklı bir temizlik hareketi başladı, ancak bunu fırsat bilen fâsıkların da bulunduğu bir gerçek; ellerine birer FETÖ karası alanlar kendi durum, duygu ve çıkarlarının sevki ile masum insanların alınlarına sürebiliyorlar.
İyi niyetli bazı dostlar soruşturma yapanlara müdahale edilmemesini güçlü bir şekilde ifade ediyorlar, bunda haklılar, ama aynı güçle bir de soruşturmayı yapanlara bu yalancı, iftiracı fasıkların bulunduğunu ve hazırladıkları bilgi ve belgelerin sahte de olabileceğini hatırlatmak gerekiyor. Ayrıca bu komisyonlara kesin bilinen suçlu ve masumlar hakkında bilgi vermek de amaca hizmet eder.
Aziz dost Abdurrahman Dilipak'ın 30 Ağustos tarihli yazısındaki şu hatırlatma da iyi niyetli bir dost hatırlatmasıdır:
“...Sanırım biz bu temizlik operasyonunda bir yanlış da yapıyoruz. Mesela belediye başkanı paralelci ise, Genel Sekreter, Personel/İnsan Kaynakları Müdürü paralelci ise, siz bu adamlar eli ile temizlik yapıyorsanız, temizlenecek olan, Paralelciler değil, dün kendileri ile beraber olup, bugün kopmaya çalışanlar olacaktır ki zaten de öyle oluyor. Ya da düzmece evraklar, istihbarat raporları, ihbarlarla diledikleri birini suçlu gösterebiliyorlar. Çünkü onlar bu işi çok iyi biliyorlar. Kendi içlerinden feda edilecekleri de biliyorlar. Onun için de asıl kriptoları gizleyip zayıf halkaları öne çıkarıyorlar. Böylece operasyonun inanılırlık ve ciddiyetini de sulandırıyorlar. Zaten Gülen de izin verdi ya, dillerinin ucu ile küfür de edebilirler. 'Tasfiye operasyonu' vesilesiyle birileri örgütü deşifre etmelerinden endişe ettikleri birilerini tasfiye ediyor olabilirler. Bazı belediyelerde yaşanan olaylardan sonra örgütten ayrılıp FETÖ'yü suçlayanları, hemen FETÖ'cü diye tasfiye ettiler mesela. Onu tasfiye edenler asıl FETÖ'cülerdi. Buna dikkat etmek gerek...”
Allah fasıklara fırsat vermesin, âdil soruşturmacılara da yardım etsin. Amin!
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT