1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Her Baltaya Sap Yapılan “Tekfircilik”
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Her Baltaya Sap Yapılan “Tekfircilik”

11 Ağustos 2012 Cumartesi 05:03A+A-

Turistik bir özelliği olmayan Kuzey Sina, Mısır’ın ihmal edilmiş bölgesidir. Bölgenin çöl olmayan kırsal arazisinde hayvancılıkla uğraşan bedeviler yaşıyor. Malum ihmal edilmişlik istismara kapıyı açan en önemli etkendir. Bilinçlendirme yönünden ihmal edilmişlik istismar kapısının daha kolay kullanılmasına imkân verir.

Sina’daki son saldırı hakkında bilgilerine başvurulan görgü şahitleri olay öncesinde bölgedeki bazı bedevilere askerî eğitim verildiğine şahit olduklarını dile getirdiler. Bu eğitimi verenlerin kimler olduğunu bilmiyorlar. Ama bazıları MOSSAD’dan şüpheleniyor. Çünkü eski rejim döneminde bu teşkilatın adamlarının bölgede cirit attığı biliniyordu. Rejimin düşmesiyle el etek çekmiş olacakları düşünülmüyor. Eğitim, eski rejim artığı yerli istihbarat elemanlarının işi veya bir ortak faaliyet de olabilir.

Bu tarz bir eğitim vererek bir silahlı gerilla grubu oluşturup da yüzlerine maske çektikten sonra istediğiniz gibi adlandırırsınız. Tekfirci dersiniz tekfirci olur, tevilci dersiniz tevilci olur. Nasıl olsa gidip bir yetkili makamdan isim yahut marka tescili yaptırmanız gerekmiyor. “Küfür” rejiminin verdiği kimliği cebinde taşıyanın bile kâfir olduğuna ve onunla savaşılabileceğine hükmeden katı tekfirci anlayışı ise her baltaya sap yapmak mümkün oluyor. Senaryoyu hazırlayan ve perde arkasında duran güç böyle bir “tekfirci” maskesini birinin yüzüne geçirince artık ona iftar rehaveti içindeki askerlerin üzerine saldırı düzenletmesi zor olmuyor.

Fakat olaya insaflı yaklaşanlar Kuzey Sina’daki sınır güçlerine saldırı düzenleyenlerin kullandıkları teçhizatı sorgulama ihtiyacı duydular. Kullandıkları otomatik silahları, bombaları ve hatta RGB füzelerini kaçak yollardan soktuklarını kabul edelim. Kocaman zırhlı araçları onlara her halde leylekler getirmedi.

Saldırının sınır tarafından değil arkadan yapılmasına ve iftar rehavetine denk getirilmesine rağmen eğer zırhlı araçlar kullanılmasaydı askerler girdikleri çatışmada kuvvetli ihtimalle saldırganlardan bazılarını öldürebilir veya yaralayabilirlerdi. Bir kişi öldürülmüş veya yaralı yakalanmış olsaydı hadisenin arka planı belki çorap söküğü gibi gelecekti. Ama bu haliyle şimdilik karanlıkta kaldı.

Hüsni Mübarek’in özel tercihiyle istihbarat müdürlüğüne getirildiği halde geçiş döneminde Yüksek Askerî Konsey’in kendisine sahip çıkması sebebiyle statüsünü koruyabilen Murad Muvafi’nin açıkladığı senaryoları medyanın ballandırarak piyasaya sürmesi vatandaşın kafasını karıştırdı.

Siyonist işgalcilerin planlarının önünü açan senaryoları basın yayın organlarına sunan istihbaratçılar saldırganlardan herhangi birinin bir mendiline rastladıklarını dahi söyleyemedikleri halde iki tanesinin Gazze’den geldiğini ileri sürdüler. Çünkü Gazze’nin itham edilmesi ve Mısır halkıyla Filistin tarafı arasındaki sıcak ilişkilerin bir soğuk duşa sokulması gerekiyordu. Oysa dediğimiz gibi saldırı Gazze tarafından değil arkadan yapılmıştı ve böyle bir saldırıya karışacak birinin Gazze tarafından gelmesi halinde sınır güvenlik görevlilerinin dikkatinden kaçması mümkün değildi. Ama önemli olan maksattı ve maksada yarayacak malzeme işbirlikçi medyanın eline verilmiş, onlar da Gazze’yi toptan mahkûm etme amaçlı saldırı için “hep birlikte hurrraaaa!” demişlerdi.

Diğer taraftan, yine eski rejim artıklarından olan bazı askerî yetkililer de daha suçlunun kim olduğuna dair bir belgenin dahi ortaya çıkarılmasını bekleme ihtiyacı duymadan, olayların toplumda oluşturduğu sıcak hava devam ederken bölgede “radikal İslâmcı, silahlı direnişten yana” olarak fişlendikleri tahmin edilenlerin üzerine havadan ve karadan saldırı gerçekleştirerek yirmi kişi hakkında yargısız infaz kararlarını uyguladılar. Çünkü taşların yerine oturma merhalesinin başlangıç günlerinde, “radikal” olarak nitelendirilen gruplarla yeni yönetimi karşı karşıya getirmek için ele geçirilmiş fırsatı kaçırmak istemiyorlardı.

Allah’tan ki Cumhurbaşkanı Mursi de olayların sıcaklığında cesaretli bir adım atarak fitne ateşini yakma gayreti içindeki fırsatçıların başını çekenlerin önemli bir kısmının görevine son verdi. Fakat Mısır’da henüz deliklere saklanmış çok sayıda fare olduğunun da gözden uzak tutulmaması gerekir.

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT