HDP’nin ‘yaşam’ siyaseti ne kadar tutarlı?
HDP, Kürt siyasetinde var olan etkisine karşı coğrafyasının değerlerine nasıl yaklaşıyor?
Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Halkların Demokratik Partisi doğu illerinde etkinlik sahasına sahip sol görüşlü bir parti. HDP’nin beslendiği ideolojik kökenler etnik, coğrafi saikler tarafından belirlenmiş. Ancak buna rağmen oy potansiyeli bölgeyi aşan bir grafik ortaya koyuyor. Bunun bir başarı olduğunu söylemek mümkün. Ya da daha doğru ifadeyle HDP’nin başarısından ziyade var olan oyları kendi hanesine yazdırma ihtimali olan partilerin başarısızlığından bahsedilebilir.
HDP’nin ideolojik olarak durduğu yer aslında insan olmanın onuruna aykırı fikirlerden besleniyor. Buna rağmen toplumsal bir karşılığı olan HDP’nin kendini izah etme noktasında da başarılı olduğu tespitini yapmak mümkün. Bu sebeple de o oyların asıl sahiplerinin başarısızlığı daha fazla ortaya çıkıyor. Peki, HDP’nin beslendiği ideolojik arka plan ne diyor?
Jin Jiyan Azadi (Kadın, Yaşam, Özgürlük)
HDP’nin PKK çizgisinden gelen Stalinist, ulusalcı eğilimlerini görünmez kılarak kendisini özgürlük bahsi üzerinden ‘kadın’ siyasetine yönelttiğini söylemek mümkün. Kadın siyaseti HDP’ye hem aşmaya çalıştığı(!) geleneksel/feodal kökler1 hususunda hem de Avrupa’daki ilerici(!) unsurlar ile ittifakı açısından önemli bir söylem gücü sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında HDP’nin geliştirdiği kadın söylemi Türkiye’de feminist hareketin en önündeki yapı olma özelliğini HDP’ye kazandırıyor denilebilir. Bunun bir diğer yansıması ise HDP’nin kadın siyaseti üzerinden ‘bölge’ partisini imajından kurtulmasıdır.
Kadın, yaşam, özgürlük sloganı etrafında oluşturulan ideolojik söylem bir çekim merkezi inşa ediyor. Ancak kadınlık etrafında oluşturulan bu ‘özgür yaşam’ söyleminin ne kadar tutarlı olduğu oldukça tartışmalı. HDP Kadın örgütleri, ‘yaşam’ adına anne karnındaki bebeklerin kürtaj yoluyla katledilmesini nasıl bir yaşamı savunduklarını da ortaya koyuyorlar!
Katolik dünya açısından oldukça köklü tartışmalardan birisi olan kürtaj meselesi, Katolikliğin çok güçlü olduğu Latin Amerika’da hala gündemdeki yerini koruyor. Son olarak Arjantin’de kabul edilen kürtaj yasasını Türkiye’de ilk kutlayan ise HDP kadın örgütleri oldu. Feminist hareketlerin ‘beden’ üzerinden öne sürdükleri sahiplik iddiasına göre insan-kadın kendisi hakkında her koşulda sınırsız söz sahibidir. Buna anne karnındaki bebeklerin yaşamına sebepsiz yere son vermek de dahildir. Bu sebeple kürtaj tartışması tıp veya başka bir disiplinin konusu olarak değil siyasetin konusu olarak gündeme geliyor.
Bu durumun farkında olan HDP ise Arjantin’deki kürtaj yasasını kutlamaktan bir saniye geri durmamış. Bebekleri yasal yollarla öldürmekte bir beis görmeyenler ‘yaşam’ üstüne kurulu siyasi jargon oluşturunca tutarsızlığın ötesinde ahlak ve adalet dışı bir durum ortaya çıkıyor. Pervin Buldan tarafından 20 Ekim 2020’de ifade edilen ‘kadınlar yeni bir yaşamı inşa edecek güçtedir’ sözleri bu bağlamda nasıl bir yaşam sorusunu akıllara getiriyor. Kast ettikleri insanın kendisi ve başka canlılar üzerinde sınırsız tasarrufunun olduğu bir yaşam ise bu zaten denendi. Buradan yeni bir yaşam çıkmaz. Batı modernleşmesi bunu kendinde gerçekleştirdi ve ortaya çıkan sonuç cinsiyetin, ırkların, dinlerin ve dillerin sömürüsünden başka bir şey değil. Bu yönüyle oldukça arkaik bir söylem olarak jin, jiyan, azadi kadınların hiçbir sorununa çare olmayacağı gibi var olan problemleri daha da derinleştirecektir. Şimdiden kendi hukukunu savunamayan canlıları hedef alarak zarar vermeye başladı bile!
1- https://www.haksozhaber.net/hdpli-tuzel-basortusu-kadini-asagilayan-bir-ritueldir-61255h.htm
HDP çizgisi fırsatını bulduğu zaman başörtüsünü hedef almaktan çekinmiyor!
HABERE YORUM KAT