Hazır Yiyen Adalet
İsmet Özel’in Karagöz dergisinin 6.sayısında yayımlanan son şiiri Molla Değildi Sofu Sanıldı Sade adını taşıyor. Şiirin bildirisi oldukça açık. Şiir bir Türkiye ve çağa eleştirisi. İlk elde kendini ele veriyor oluşu kimilerince bir zaaf olarak algılanabilir ama bence bir zaaf değil bu.
İsmet Özel’i “önemli bir şair” yapan şairin kendisi tarafından geliştirilen şiir düşüncesinin bir yansıması olarak da görülebilir bu şiir. Aynı zamanda İsmet Özel’in kısa boy şiirin ekonomisine alışkın bir şair oluşunu da ortaya koymakta. Diğer yandan bu şiirde söyledikleri şaşırtıcı değil. Özellikle AKP’nin iktidara geldiği yıllardan itibaren AKP’ye dönük örtük ve açık eleştirilerinde İsmet Özel’de düşünsel/siyasal bir tutarlılık olduğunu da kanıtlamaktadır Molla Değildi Sofu Sanıldı Sade. Şimdi bu hatırlatmalar ışığında şiiri okumanın zamanı:
“Dini bütün biriyim diyorsun pekiyi bu sızlanmak da ne
Dünyayı beğenmiyorsun beğenecek miydin bir de
Takılı kaldın
Asılısın konu komşu ne der endişesine
Değildir umurunda hazır yiyen adalet
Hazırdan yiyor adalet Ömer-ül Faruk’tan beri
Sana düştü hazırı sermayeye çevirmek
Hendeğe deveyi hamutuyla devirmek
Uhuvvetin iltimas geçmesini aldırmazsın
Dert etmem diyorsun
Hapsolmuşsa müsavat hendeseye
Vahdet ne?
Tin tin tini mini hanım
Kim düşünür aşırılmış olma ihtimalini
Franz Schubert nâm frenkten temanın*
Kemanın
Mahmud-i Adli Buyruğuyla
O kıvrık kuyruğuyla
Saz heyetinde yer bulduğundan
Kulların kullara katırca kulluğundan
Vakt ezanlarıyla Farabi’nin
Eflatun’un âli makamlarla
İlgisinden sana ne?
Mâfevke ihbar ve Parça başı pazarlık et
Sünnetle”
Şiiri dikkatle okudum elbette; ama söylediklerinden çok söylediklerinin arkasındakiler beni ilgilendirdi. Sezgi gücünden gelen bir haklılığı olabilir şairin, onun için de satır aralarına dikkat kesilmek akıllıca bir seçim olur.
Böyle baktığımda, İsmet Özel’in “Hazırdan yiyor adalet Ömer-ül Faruk’tan beri” mısraıyla Mustafa Kutlu’nun son hikâye kitabı Huzursuz Bacak** arasında bir karşılaştırma yapılabilir diyorum. Ömer’in iç konuşmaları ve okuduğu metinler yoluyla okura yansıtılan fikirler, Kutlu’nun yıllardır yazıp söyledikleriyle bir yakınlık arz ediyor. Diğer yandan İsmet Özel’le akrabalık taşıyor. Şiirin son iki dizesi ise Rıhle (Temmuz, 2008) dergisinin Sünnet özel sayısında yayımlanan Kırk Hadis Kitabı Üzerinden İsmet Özel İle Bir Hasbıhâl başlıklı söyleşisi ile birlikte okunup değerlendirilebilir. Bu söyleşinin bir yerinde İsmet Özel “ Şimdi Sünnet'i Kur'ân'dan ayırarak değerlendirdiğimiz zaman elimiz kolumuz tamamen bağlı kalır. Çünkü biz Sünnet vasıtasıyla, Müslüman olarak dünyadaki yerimiz konusunda şuur sahibi olabiliyoruz.(…) Resûl-İ Ekrem'in Ebû Zer'e: "Bu şehirde evler iki katlı olduğu zaman sen burada yaşama" dediği rivayet edilir, değil mi? Şimdi adam kule ihalesine girmiş, bu adamın Sünnet'le falan... olacak şey değil, anlatabiliyor muyum? Yani hiç yakınına gelmemesi lazım, bu adam bunun için her türlü taklayı atar” diyordu. Bu eleştirilerin kişisel bir cephesi olabilir, bu beni ilgilendirmez bir okur olarak, çünkü şiirin topluluğa ilişkin bir cephesi var, işte o herkesi, hepimizi bağlayabilir. Enis Batur’un İsmet Özel’in Söyleşileri yazısındaki “İsmet Özel’in canını yakan şeylerin önemlice bir bölümü, Türkiye’nin durumuna ilişkin bedbin bir kayıtsızlık içine düşmemiş her bireyin canını yakan şeyler. Can yanınca ses çıkarılır: İsmet Özel’in iniltilerini duymazlıktan gelmenin bir yanılgı olacağı kanısındayım” yargılarının kolaylıkla bu şiiri anlamak için transfer edilebileceğini düşünüyorum.
Kulların kullara katırca kulluğu üzerinde düşünülmeli..
Dipnotlar:
*Moment Musicaux No.2
** Bacaklarda ortaya çıkan, tam olarak tarif edilemeyen ve uykuya dalmaya engel olan garip duyu hissi, huzursuz bacak sendromu olarak tanımlanır. Hastalar bu garip hissi anlatamamaktan şikâyet ederler.
YAZIYA YORUM KAT