Hayvanlardan örneklik arayan kafa!
Son yıllarda, mütedeyyin insanların alışkanlığı haline gelmişti.. Dışımızdaki insanlara iltifat ederek şirinlik gösterilerinde bulunmak..
Dışımızdaki insanlara iltifatlarla yetinseler, yine bir derece. Bu haksız iltifatların zorunlu sonucu olarak, kendi insanlarımızı aşağılamak veya en azından kendi insanlarımıza mesafeli durmak da normalleştirilmişti artık..
Belediye başkanında aynı tavır.. Milletvekilinde aynı, bakanında aynı!
Hani bazılarının, “Mütedeyyin insanlarla aranıza mesafe koyun” şeklindeki akıl vermelerinin de bu işte bir etkisi var ama.. Ülkeyi yönetmeye kalkanların, bu kadar dış müdahalelere de açık olmamaları gerekirdi...
İşte sonuç ortada!
Sonuç resmen fiyasko..
Karabük Belediye Başkanı’nın “Benim paramla bana küfredemezsiniz” çıkışı ile nihayetlenen hayal kırıklığı, her şeyi özetliyor bize..
Evet, bakanlıklar, kamu kurumları, belediyeler etkinlikler düzenliyor.. Edebiyat çevresinden, bilim adamlarından, sanat insanlarından; düzenlenen etkinlikle bağlantılı insanları çağırıp, halkla buluşturuyorlar. Faydalı, olması gereken bir hizmet..
Ama, bugüne kadar hiçbir CHP’li belediyenin, hiçbir solcu siyasi partinin iktidarı dönemindeki kamu kurumlarının veya bakanlıklarının, alnı secde gören bir insanı çağırıp, etkinliklerinde misafir ettiklerini görmüşlüğümüz var mıdır?
Bir tane örnek gösteremezsiniz..
Ama AKPartili belediyeler, solcusundan ateistine kadar, herkesi baş üstünde tutmayı adeta görev addediyor.. Kendi tabanları olan mütedeyyin insanları ağırlamaktan çok, sol tabanın insanlarını ağırlamaya çalışıyorlar..
Ama bu zoraki aşk, Karabük’te patladı işte..
Soldan çarklı Birgün gazetesinde yazarlık yapan, daha önceki söyleşilerinde türban karşıtlığını en rezil şekilde dillendiren Latife Tekin isimli bir bayan, Karabük Belediyesi’nin düzenlediği “Karabük Kültür Sanat Festivali”ne davet edilmiş. Tabii masrafları verilip, Karabük’e getirtilmiş..
Latife Hanım, kendi kafasında bir tutarlılık olsa “Ben AKParti’yi desteklemiyorum. Desteklemek bir yana, eleştiriyor, kınıyorum. Hatta çok ağır suçlamalara muhatap ediyorum. AKPartili bir belediyenin etkinliğine katılmam, kendi tutarlılığım açısından sorunlu bir durum. Davetinize teşekkür ederim” deyip, geri çevireceği davete, koşa koşa gelip, katılmış.
Katılıp, kendi alanında fikirlerini ortaya koysa, yine bir nebze.. Kendisine verilen mikrofonu alıp, başlamış ideolojik saplantılarını anlatmaya: “Ülkemiz satılmış. Bir ülkemiz var mı, yok mu belli değil. Kadınlarımız kapatılmış. Şimdi böyle bir durumda Karabük’e geldim. Türkiye’de her yere gittim ben. Türkiye’de ne yaşandığını televizyonlardan öğrenemiyoruz. Ben buraya geldim ve Karabük’te ne olduğunu yürüdüğüm anda gördüm. Burada kadınlara ne yapıldığını gördüm.”
“Ne olmuş, kadınlara ne yapılmış? Kadınların üniversite kapılarından geri çevrildiğini görmüş de, bunu mu anlatıyor bu hanımcağız” diye hüsn-ü zanda falan bulunmayın..
Hanımın perşembesi, çarşambasından belli..
4 ay önce, devlet gazetesine verdiği bir söyleşide, bakın neler söylemiş: “Tamam, insan doğa karşısında zayıf bir varlık, ilk önce korunma içgüdüsüyle örtündü. Ama türban, böyle bir şey değil. Bazı kadınların başlarını örtmesi, kendilerini diğer kadınlardan ayırmaları Sümerler’le başlıyor.”
“Türban ve Sümerler”i yan yana koyunca, tüm kafa yapısı ortaya çıkıyor zaten hanımefendinin..
Türban dinî bir emir değil, Sümerler’den gelen bir âdetmiş!
Sanki çıplaklık, bugün dahi Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında var olan bir âdet değilmiş gibi, başörtüyü getirip Sümerler’e dayayarak, akılları sıra gol atmaya çalışıyorlar!
Sümerler’de başörtü olsa ne olur, olmasa ne olur?
Başörtüyü Sümerler’le irtibatlandırırsan, ben de senin başının açıklığını, Afrika’nın ilkel toplumlarındaki başı açıklıkla irtibatlandırırım..
Ne cevap vereceksin?
O mütedeyyin insanlara gol atmak için çalıştırdığın beynin, buna bir cevap üretebilir mi acaba?
Hiç sanmıyorum..
“Ülke satılmış”mış..
Ülkeyi satan sizsiniz işte.. Bu ülkenin insanları, kendi özgür iradeleri ile başlarını örtmek isterlerken, onlara “Sümerler’de kadın örtünüyordu” diye hakaret eden, kendi insanına, kendi halkına hakaret eden insanlarsınız siz işte..
O söyleşide, bu hakaretiyle de yetinmemiş hanımefendi..
“Ben herhangi bir soruya cevap ararken doğaya bakarım. Doğa bize yalan söylemez. İnsan dışında, doğada başına bir şey şeyler geçiren, bez dolayan başka bir canlı var mı? Yok. Diğer canlılar, kendilerini, nasıl var oldularsa öyle taşıyorlar. Sadece insan, kılıktan kılığa giriyor” ifadelerini de kullanmış.
Hani birazcık beyni olan insan, düşünmez mi, “Doğada başına bir şey geçiren yok.. Doğru.. Ama doğada, vücuduna da bir şey geçiren yok. Niye üzerimize az ya da çok elbise giyiyoruz?”
Öyle değil mi Latife Hanım?
Doğadakiler gibi, yani hayvanlar gibi çıplak gezsene sen de.
“Benim için sorun yok, gezebilirim” diyeceğinden eminim.
Ama bunun sadece lafını etme, fiiliyatını da göster. Göster de, insanlar senin hakkında ne hüküm verirler, birlikte görelim...
Madem senin örneğin hayvanlar.. Hayvanlar gibi dolaş sen de sokaklarda..
Hayatını insan gibi değil, hayvanlar gibi organize et sen de....
O söyleşide şunları da söylemiş Latife Hanım: “Benim de, kendi isteğiyle örtündüğünü söyleyen dostlarım var. Onlarla aramızdaki tartışma şu: İyi tamam, örtünmek istediniz, böyle bir ihtiyaç hissettiniz, o zaman başınıza bir şey atarsınız ama bu yaptığınız şeyin bir formu ve biçimi var.”
Kendi kafasında, azıcık tutarlılık ahlakı hisseden bir insan, şu toplum içindeki baş örtme şekillerini görür de, bu lafı sarfetmez ama, tutarlılık nerede? Çarşafından başörtüsüne, türbanına, çeşit çeşit baş örtme şekilleri toplum içinde yaygın olarak kullanılırken, hepsini “tek bir biçim” olarak nitelendiriyor hanımefendi..
Ama aynı hanımefendi, hangi form ile olursa olsun, başörtünün üzerine takılan “peruk”la bile üniversitelere girilemediğini görmezden geliyor! “Türbanın bir formu var” diyen, ama “peruk”a bile izin verilmediğini görmezden gelen insanlarda bir gram ahlak var mıdır sizce?
Ben, olduğunu sanmıyorum.
Ama cevabı hazırdır: “Ben doğaya bakarım. Doğadaki hayvanlarda da ahlak yok. O zaman insanda da olmamalı!”
Bu kadar önyargılı, bu kadar saçma bir mantığa sahip kadını, siz alıp Karabük’te festivale çağırırsanız, onun yapacağı şey de budur işte..
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT