Hayvan hakları
Yeryüzü gezegeninde hayatı mümkün kılan unsurlardan biri hayvanlardır. Hava, su ve bitkilerle birlikte hayvanlar tabiattaki canlı hayatın bir parçası ve devam ettiricisidirler. Allah, hayvanları başka hikmetler yanında insanın yararına yaratmıştır.
Hayvanların bir bölümü yaratılışları itibarıyla evcil, bir bölümü yabanidir. Yabani olanları ya zararlarından korunmak ya da onlardan yararlanmak üzere evcilleştiririz. Böylece biz insanlar hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından, derisinden, boynuzundan, tüyünden-yününden, gücünden yararlanarak dünyadaki varlığımızı devam ettiririz.
Böyle olmakla beraber insan-hayvan ilişkisi belli bir mesafeye dayanır. İç içe geçmiş bir ilişki her iki türe bazı zararlar getirir. Bu çerçevede insanın tarih içinde gelişen kültüründe hayvan bakımı, barınması ve ondan yararlanma biçimi önemli bir yer tutar. İnsanlar hayvanlardan ya açıkta veya ahırda, kümeste, ağılda yararlanırlar. Denebilir ki son tahlilde, hayvanın fıtratı -üzerinde yaratıldığı temel yasa- tabiatın kucağında yaşamaya dayanır. Tabiat hayvanın ana vatanıdır. Hayvan varoluşunu kendi asli vatanında gerçekleştirir. Hayvanı tabii ortamından ayırmak yaratılışına aykırıdır. Bülbülü altın kafese koymuşlar, "vatanım, vatanım!" demiş; onun vatanı tabiatın kucağıdır. Evler hayvanların zindanıdır.
Hayvanı tabiattan ayırmak onun melekelerini, yetenek ve reflekslerini zayıflatmaya, fonksiyonlarını azaltmaya, belki zamanla köreltmeye yol açar. Dilediğince serazat dolaşmaya kodlanmış bir hayvanı 100 metrekarelik eve hapsetmek onu sınırlandırır.
Kapalı mekânda insan-hayvan arasında kurulan daimi ilişki sonucunda hem insanın hem hayvanın bazı güdüsel davranışlarında birtakım değişiklikler ortaya çıkar. İnsan evde beslediği hayvanların bazı hasletlerinden etkilendiği gibi, hayvan da onun bazı hasletlerinden etkilenir. Ev ortamı her ikisinin karşılıklı olarak fıtratlarını değiştirir. Mesela normalde köpek insanı korur, ama bu köpek bahçede beslendiği sürece öyledir, yıllarca evde tutulan köpek, hastalanıp da veterinere götürüldüğünde, veterinerden korktuğu için sahibinin arkasına gizlenir, sahibinin onu korumasını bekler.
Modern dünyada her geçen gün biraz daha evlerde hayvan beslenmeye başlanmıştır. 1990'larda Hollanda'nın nüfusu 15 milyondu, evde 23 milyon hayvan besleniyordu. Hayvan temelli muazzam bir sektör kurulmuştur. "Piyasa" hayvanı da sömürü ve suistimal dolaşımının içine katmış bulunmaktadır.
Cevabı merak edilen soru şu: İnsanlar niçin evde hayvan besler? Yalnızlık; koruma-şefkat duygusunun tatmini; çocuk ihtiyacını ikame etme; hükmetme, empoze etme hissi vs. Modern özentiyle hayvan besleyenlerin de sayısı az değil. Diğer insanlarla iletişim bağı kopanlar, bir canlı ile iletişim ihtiyacını hayvan üzerinden kurmak isteyebilirler. Ancak bu, insanlarla sahici iletişimi zayıflatır, iletişimin kendisini güdüsel düzeye indirir.
Sorun bununla bitmez. Gelişen yeni işlem biçimleri, ev hayvanının fıtratını değişikliğe uğrattığı gibi fizyonomisini de değiştirir. İlk bakışta ev hayvanı ile sokak hayvanını ayırt etmek mümkündür. Öyle ev hayvanları türer ki, "ucube yaratıklar"a dönüşmüşlerdir.
Modern bağlamında insan-hayvan ilişkisi tabii, fıtri değildir. Ev ortamında sürekli hayvanlarla yaşayan insanların tutum ve davranışlarında naiflik gözleyebiliriz.
Kısaca insan, hayvanı eve hapsettiğinin farkında değil, ona iyilik yapayım derken hakikatte zulmediyor; hayvanı biçimlendiriyor, özgürlüğünden yoksun bırakıyor. Bunun sonucunda insan ve hayvan karşılıklı olarak birbirlerinin fıtratlarını değiştiriyorlar. Bana göre, insanın seyirlik zevki için hayvanat bahçeleri de aynı zulmün ürünü açık hapishaneleridir. Hiç kimsenin bir hayvanı doğal ortamından koparıp seyirlik malzeme olarak kullanmaya hakkı yoktur. Gelenekte hayvan evin dışında tutulur. Fıtri, sıhhi ve doğru olan budur.
Hayvanların üzerimizdeki hakları, onları "ilahi nimet" görmek; tabiatın kucağında yaşatmak, zalimane muamelelerden korumak ve onlardan hüsn-ü muameleyle yararlanırken Allah'a şükretmektir.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT