Hayrünnisa Gül'ün 'endişeleri' ne olacak?
Heidegger felsefesine göre varlığın varoluşsal yapısının temelinde endişe (kaygı) var. Heidegger’e göre endişenin görülebilir ve bilinebilir olması gerekmez. Onun endişe kavramı, toplumsal değil bireysel ve metafizik temellere dayanır. Endişenin toplumsal olaylarda yarattığı enerji ve refleks, paranoyalara yol açmadığı sürece yararlı olabilir.
Hayrünnisa Gül’ün fotoğrafı, Alman Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti sırasında gazetelerin birinci sayfasında yayımlandı.
Hayrünnisa Gül, geçenlerde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde bir konuşma yaptığında da bu önemli haber olmuştu. Gazeteler; ülkesinin meclisinde konuşamayan, kendi meclisinin kapısından bile giremeyen bir Cumhurbaşkanı eşinin Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapmasını haber değerinde görmüşlerdi. Hayrünnisa Gül, 1991’den beri milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık yapan ve şimdi de Cumhurbaşkanı olan bir siyasetçinin eşi olarak, törenlere katılamamak bir yana 19 yıldır Meclis’in kapısından içeri girmiyor, giremiyor…
Hayrünnisa Gül’ün 29 Ekim resepsiyonunda Abdullah Gül’le birlikte konukları karşılamak konusunda gördüğü tepkiler nedeniyle duyduğu endişenin sürdüğü de açık. CHP’li Muharrem İnce ‘o gelirse’ resepsiyona katılmayacağını şimdiden açıkladı.
Bazı çevrelerin varlığından hâlâ endişe duydukları başörtülü Hayrünnisa Gül, üç yıl önce kendisini askeri muhtıranın ve sert laikçi kalkışmaların tehdidi altında hissediyordu.
Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığına 2007 yılında aday olduğunda Genelkurmay Başkanlığı bir muhtıra yayımlayarak onu ‘TC düşmanı’ olarak gördüğünü ifade etmişti. Gül’ün adaylığı yarım kalmış, erken seçim kararı alınmış ve 22 Temmuz’da seçim olmuştu.
Hayrünnisa Gül, ‘27 Nisan e-muhtırası’nın verildiği gece endişesinden sabaha kadar ağlamış. Evden çıkarken, başına gelebileceklerin endişesini taşıyan Gül, o gün, ailesini bir yakın arkadaşına emanet etme gereğini duymuş.
Hayrünnisa Gül’ün yaşadığı baskı, endişe ve gerilimler elbette ki bunlarla sınırlı değil. Başörtülü olduğu için eğitimini sürdüremeyen Gül, kendi başına gelenlerin kızının da başına gelmemesi için kızı Kübra’yı perukla üniversiteye gitmeye ikna etti.
Hayrünnisa Gül’ün travmaları ve endişeleri, somut olarak yaşanmış olgulara dayanıyor. Buna karşın, ‘modernist’lerin endişelerini birtakım gelecek projeksiyonları/varsayımları (eskilerin deyişiyle muhayyel olaylar) üzerine kurduklarını görüyoruz.
Bu endişelerden birisini Yargıtay Başsavcısı dile getirdi. Başsavcı, ‘Üniversiteye başörtüsüyle girilmesinin laikliğe aykırı olduğunu’ ilan etti. Bunu CHP politbürosunun “Türban yasağının kaldırılmasına destek yok” açıklaması izledi.
‘Endişeli modernler’in, yıllardır üniversite kapılarından çevrilen, tıp fakültesinin son sınıfında eğitimini terk etmek zorunda kalanların endişeleri konusunda da bu kadar duyarlı oldukları söylenebilir mi?
Heidegger felsefesinin temelinde de Türkiye’nin resmi ideolojisinin temelinde de endişe var. Kendini modern/laik/ilerici olarak tanımlayanlar da kendini dindar/muhafazakâr olarak tanımlayanlar da çeşitli endişeler yaşıyorlar. Somut yaşanmışlıklara dayalı endişeler, geleceğe yönelik projeksiyonlara dayalı endişelerden daha anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir zemine oturuyor.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT