Hayrettin Hoca’ya Yönelik Bu Nefretin Sebebi Ne?
Hayrettin Karaman kişiliğine yönelik İslami kimliğe karşıtlık içindeki kesimlerin tavrını anlamakta zorlanmadığını ama yakın görünenlerin düşmanca yaklaşımlarını anlamlandırmakta zorlandığını söylüyor.
Hayrettin Karaman kişiliğine yönelik olarak son dönemde yoğunlaşan saldırılara dikkat çektiği yazısında İslami kimliğe karşıtlık içindeki kesimlerin tavrını anlamakta zorlanmadığını ama yakın görünenlerin düşmanca yaklaşımlarını anlamlandırmakta zorlandığını söylüyor.
Hayrettin Karaman’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta (10 Ağustos 2017) yayınlanan “Cephe Hücuma Geçti” başlıklı yazısı şöyle:
Kim bizden kim değil, bizden ne demek ve bizden olanlar nereye kadar bizden?
Bu soruların da cevabı verilmeli ve hep akılda tutulmalı.
“Siz halkı ikiye bölüyorsunuz, milli birlik ve beraberliğe zarar veriyorsunuz, ‘bizden olan ve olmayan, biz ve ötekiler, cephe… ne demek’ niçin böyle laflar ediyorsunuz” şeklinde de itirazlar var.
Benim bu itirazlara cevabım şudur:
TC. vatandaşlarının siyasi, ideolojik, dînî, ahlaki… bakımlardan ikiye değil, daha fazlasına bölünmüş bulunduğunu görmeyenler ya kördürler, ya da belli bir maksatla gerçeği örtmek istiyorlar.
Biz bu gerçeği görüyoruz, mevcut çağda ve ülkemizdeki rejimde bir grubun, diğerlerini zorla kendisi gibi yapmasının mümkün olmadığını, İslam’ın da bunu istemediğini, böyle bir davanın peşinde koşanların asla başarılı olamayacaklarını, ama ülkeye ve millete zarar verebileceklerini defalarca yazdık.
Çözüm olarak da “tek vatanımız üzerinde birlikte yaşamaya mecbur olduğumuz için herkesin menfaatine olan şu yolu takip edelim” diyoruz: Kimse kimseyi kendi tarafına zorlamasın, davasını, inancını, hayat tarzını, felsefesini usulünce anlatsın, ikna olanlar ona katılsınlar, ikna olmayanlar kendi değerlerine sadık kalsınlar, ama şiddet yok, zorlama yok, hakaret ve itibarsızlaştırma yok, yalan yok, iftira… yok. İşte ancak bu şartlara her bir grup riayet ederse o zaman ülkede barış, huzur ve ortak problemlerde beraberlik olur.
Gelelim konuya:
Ben bir yazı yazdım, başlığı “Başörtülü Sigara” idi. Sağa sola çektiler, asıl konuyu atlayıp kasten çektikleri mana üzerinden bana hakaretler ettiler, “yuh” diyen örtülü bir bayan yazar bile çıktı. Ben ikinci bir yazı daha yazarak maksadımı daha açık hale getirdim, saptıranlar yüzünden (onlara inanıp) üzülenlerden de helallik diledim. Hücum cephesinden çıt yok; hiç olmazsa “bizden olanlar”dan beklediğim gönül alma, helalleşme, özür gibi davranışlar da zuhur etmedi.
Ben kimseyi kendi inancıma zorlamıyorum, benim değerlerimden kopmuş kimselerin ahlak ve edepleri de kendilerini ilgilendirir. Benim muhataplarım bir ölçüde “bizden” olanlardır ve inancımıza göre onlara nasihat hakkım vardır ve şunu demek istemişimdir: Bizim edebimize uymayan davranışlar kötü sonuçlar veriyor, bunları bırakalım; ya dışımız ve davranışımız da içimiz gibi (bize ait, bize yakışan) olsun, ya da dışımız da içimize benzesin; altı kaval, üstü şişhane olmasın..
Ahlak ve iffet kelimesini hiç kullanmadım, bunu ilave eden siyasi-yazar kişiyi kınıyorum.
Saptırmalarının inandırıcı olamayacağından korkanlar konu üzerinde duracak ve benim düşüncemi yanlışlayacak yerde geçmişte tekrarlanan ve benim de defalarca yazarak, hatta kitap yayınlayarak reddettiğim yalanları, iftiraları, ithamları tekrarlamak yoluna gittiler.
Ne olmuş?
“Ben iyi ahlaklı Yahudiler ve Hristiyanlar cennete girerler” demişim.
Yalan, iftira; doğrusunu öğrenmek için İZ Yayıncılık'tan çıkan “Diyalog ve Necat Tartışmaları” kitabıma bakın.
Faize fetva vermişim.
Yalan, iftira, www.hayreddinkaraman.net adresli siteme girin, arama kutusuna “faiz” yazın ve okuyun, bakalım ben faize fetva mı vermişim yoksa yüzlerce yazıda faizin haram olduğunu yazmış ve faizsiz finansı mı savunmuşum.
Ben yolsuzluk hırsızlık değildir diyerek yolsuzluğa ve rüşvete fetva vermişim.
Yine aynı siteye girin, “yolsuzluk” yazın, “rüşvet” yazın bu iki konudaki düşüncemin doğrusunu öğrenin. Bu konudaki bir yazımı Cuma günü bir daha yayınlayacağım.
Başka iftira ve ithamları da daha önceki yazılarımda cevaplandırmış bulunuyorum.
Yalan söyleyen, iftira eden ahlaksızdır ve günahkârdır, ama araştırmadan, soruşturmadan, mazlum ve mağdura sormadan bunlara inanan ve yayan insanlar da sorumludurlar.
HABERE YORUM KAT