“Hayır korosu”nun çelişkisi!
Aydınlarımız (!) yazıyor.. Siyasetçilerimiz konuşuyor..
En çok satan gazeteden tutun. Ana muhalefet partisinin en önemli isimlerine kadar..
Türk milliyetçiliği üzerinden rant toplamaya çalışanından Kürt ırkçılığı yapmak isteyen politikacısına kadar..
Anayasa hukukçusundan ceza hukukçusuna kadar..
Ne diyorlar?
“Anayasa değişikliğine ‘hayır’ oyu vereceğiz!”..
Niye “hayır” oyu vereceklermiş?
Çünkü anayasa değişikliği, hakları yeterince genişletmiyormuş.
Mesela? Mesela memurların toplu sözleşme hakları konusunda, sendika hakları konusunda bazı iyileştirmeler varmış ama, grev hakkını tanımıyormuş!
Mesela; HSYK kararlarına yargı denetimini açıyormuş ama bu, sadece ihraçlar içinmiş! HSYK’nın diğer işlemleri için dava açma hakkı yine yokmuş!
Mesela, 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu kapatan geçici 15. madde kaldırılıyormuş ama, zaten zamanaşımı dolduğu için, darbeciler yargılanamayacakmış!
Böyle gidiyor itirazlar.. Sanki dersiniz ki, beyefendiler, anayasa değişikliği ile hedeflenen iyileştirmelerden daha ötesini istiyorlar..
Anayasa değişikliğinin çok daha güzelinin yapılma imkanı varken; bu tercih edilmediği için de karşı çıkıyorlar..
Öyle ya, memura grev hakkı da tanınması mümkün ise, sadece toplu görüşme hakkı tanınmasıyla yetinilmesini niye kabul etsinler?. Tabii ki hayır derler..
HSYK’nın tüm kararlarına yargı yolu açılması mümkün ise, sadece ihraçlara dava açma hakkı tanınmasını niye kabul etsinler?
Geçici 15. maddenin kaldırılması ile yetinilmemesi, ayrıca zamanaşımı kuralını da ortadan kaldıran bir düzenleme yapılması mümkün ise, niye sadece 15. maddenin kaldırılmasına razı olsunlar?
Evet, “hayır”cıların sergiledikleri tablo bu..
Ama bir şeyi unutuyorlar..
Anayasa değişiklikleri, bir defa yapılabilinecek işlemler değil ki!
“Bu sene anayasa değiştirildi, artık 5 yıl anayasada değişiklik yapılamaz” diye bir kural yok!
Bugün toplu sözleşme hakkını tanırsınız.
Çok mu arzu ediyorsunuz; iki ay sonra da memura grev hakkı ile ilgili değişikliği getirirsiniz TBMM’ye..
Bugün sadece HSYK’nın ihraç kararlarını açarsınız yargı denetimine..
Çok istiyorsanız, üç ay sonra bir teklif getirirsiniz TBMM’ye.. “HSYK’nın tüm kararları yargı denetimine açılmıştır” dersiniz..
Evet, buna engel olan bir düzenleme yok ki..
Hani bir defalık kullanılacak bir hak olur..
“Hakkımızı çarçur etmeyelim” dersiniz..
“Anayasa, TBMM’ye bir senede bir defa anayasa değişikliği yapma hakkı vermiştir..
Bu hakkı niye harcıyoruz ki?. Daha düzgün bir değişiklik yapalım” dersiniz..
Ama böyle bir sınırlama yok ki..
Bugün bir değişiklik yap..
Beğenmedin mi. Yarın bir daha değiştir.. Öbürsü gün bir daha değiştir..
Ne yani, milletvekilleri, fazla çalışma sebebi ile mesai mi alacaklar?
4 senede bir defa anayasa değişikliği yapsalar da aynı maaşı alacaklar..
20 defa değiştirseler de, aynı maaşı alacaklar..
Ordan burdan ahkam kesiyorlar bir de: “Anayasa ilk defa değişmiyor ki. Bu işi niye büyütüyorsunuz? 16 defa değişmiş bu anayasa..”
İyi ya.. 16 defa değişirken, hep en iyisini mi yapmışlar? Bir daha hiç değiştirilemeyecek kadar mükemmeli bulmuşlar, ondan sonra mı yapmışlar değişikliği?
Bırakın şimdi de, mükemmel olmasa da, mevcudun biraz iyisi ile yetinelim..
Daha sonra imkan olursa, mükemmeline doğru yelken açarsınız..
Ama bunların niyetleri, “mükemmel” falan değil.
Dertleri; hiç yaptırmamak. Hiç değiştirtmemek.
30 senedir HSYKkararları yargı denetimine kapalı kalmış. “Bir otuz sene daha, böyle götürebilir miyiz, HSYK krallığını devam ettirebilir miyiz” diyorlar..
30 senedir YAŞkararları ile, subayları sorgusuz sualsiz TSK’dan ihraç etmişler, “Bir otuz sene daha, böyle götürebilir miyiz?” diyorlar!
Evet, bunların dertleri bu.. Yoksa, önerilenden çok daha iyisini teklif eden bir insan, mevcuda göre nisbeten iyiye, niye “hayır” desin ki?
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT