Haydi, ne yapıyorsanız yapın!
Bana kalırsa savcılar Erbakan, Çiller gibi 28 Şubat’ın mağdurlarının da ifadelerini almalı..
Şevket Kazan, İsmail Müftüoğlu, bildiklerini anlatmalı savcılara, hakimlere.. Baksanıza Sivas Cezaevi’nde yatan bir hükümlü Ergenekon Savcısı Öz’e bir mektup göndererek Bedri İncetahtacı’nın vefatı ile ilgili olarak “Otomobil başka bir araçla makasa alındı, G-3 silahıyla çapraz ateş açıldı. Sıkılan kurşunlar benim muhafazam altındadır...” iddiasında bulundu. Bakın neler oluyor bu memlekette! “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında, Tümgeneral Abdullah Dalay, tutuklanması istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Dehşet verici iddialar dolaşıyor ortalıkta..
İncetahtacı’yı, kim niçin öldürdü? Neden kimse bu olayın üzerine gitmedi? Bu itirafçının da can güvenliğini sağlamak gerek..
Kim ne biliyorsa söylemeli.. Birileri bu işin üzerine gitmeli.
Bir insana yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.. Olan oldu, ölen öldü, şimdi asıl sorun bundan sonra benzer acıların yaşanmaması için tedbir almamız gerek. Onun için de birilerinin konuşması gerekiyor.. Bu en çok da, İncetahtacı’nın siyaset arkadaşlarının namus borcudur..
Meral Akşener niye susuyor mesela!.
Evet evet, iddianamelerde, belgelerde adı geçen Abdullah Gül, R. Tayyip Erdoğan da tanık olarak ifade vermeli, dinlenmeli, bu kişiler de müdahil olarak davaya katılmalı.. Bu artık kişisel bir hesaplaşma değil, millet davası haline geldi..
İş 28 Şubat’a gelip dayanacağa benziyor. O zaman kimsenin susma hakkı yok..
Birtakım insanların bu günden mahkemeye başvurması gerek. Davet edilmeyi beklememelidirler..
Mesela Abdulkadir Aksu, Mehmet Ağar neyi bekliyor?.
Emekli subaylar, eski istihbaratçılar, polis şefleri, politikacılar, bürokratlar, işadamları, kim varsa..
“Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır” hükmünü hatırlatırım onlara..
Yaşını başını almış adamlar daha neden korkuyorlar?.
Baykal’ı düşünüyorum. Mesela şu son zamanlarda internete düşen ses kayıtlarını dinliyorum da.. Bunların avukatlığına soyunan bir politikacı. Ama küfrediyorlar, o teşekkür ediyor. Bir darbe planı deşifre ediliyor, adam hâlâ onların avukatlığını yapıyor.. Hani bu kadar avukatlığını yapıyor ama, yanlarında bir kıymeti de yok, kendilerinden başka kimseyi adam yerine koymuyor bunlar, sadece AK Partilileri değil.. Hani ellerine fırsat geçse acımadan harcarlar.
Peki bu adam ne yapıyor, ne için yapıyor? Yoksa korkusundan mı böyle davranıyor?. Ya da sadece duygusal, psikolojik bir durum mu sözkonusu?. Bilekçesi ruhuna mı geçmiş adamın yoksa?. Azad kabul etmez, celladını alkışlayan bir köle gibi hani.. Hani savcılar çağırıp Baykal’a bu, ele geçirilen gizli toplantılarda yapılan kayıtları dinletseler, “Bunlar iddia, daha kesinleşmedi”, “Bu bantlar yasal yollardan elde edilmemişse gerçekliğini kabul etmem” filan mı diyecek yine?. Baykal’a, tıpkı bir zaman Demirel’in “Bana ülkücüler suç işliyor dedirtemezsiniz” dediği gibi, “Bana askerler suç işliyor dedirtemezsiniz” demeye getiriyor. Kılavuzunun kim olduğu belli..
Baykal’ı bu kadar eleştiriyorum ama, inanın onun uzun ömürlü olmasını ve partisinin başında kalmasını temenni ediyorum. Bu işi çok “iyi” yapıyor. CHP’nin köküne kibrit suyu dökecek el bu el sanki.. Bana göre, zaten bu Ergenekon davası CHP ve Baykal’ın kapısına dayanmadıkça her zaman eksik kalan bir dava olacaktır..
Bakın, çok ilginç, biz Cuma dergisinde bundan yıllar önce 2000’lerin başında “Disiplinsiz paşalar”dan söz etmiştik. Sözümüz dinlenmedi. Tedbir alınmadı. Bu disiplinsiz paşalardan bugün ikisi içeride.. Hurşit Tolon ve Çetin Doğan, 10. Dalga’da 2009 başında gözaltına alınan, bir zamanların MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç serbest bırakıldı ama her an yeniden kapısı çalınabilir. Zaten o da halen sanık. Üçüncü “Ergenekon” iddianamesinde Kemal Yavuz’un media, Tuncer Kılınç’ın partilerden sorumlu olarak darbe planlarında adı geçiyor.. İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz, bugün darbe planlarında adı sanık olarak geçen, tutuklu olarak yargılanan bu kişiler hakkında bizim yazdıklarımız, iddianamede yazılanların yanında devede kulak kalır. İşin aslına gelince, işin asıl gerçeği yanında da bu iddianame devede kulak kalır. Ama o gün biz bunları yazdığımız için dergimiz kapandı ve askeri mahkemede o gün açılan dava bugün hâlâ devam ediyor ve biz sanık olarak yargılanıyoruz..
CHP’de bu işlere bulaşmış insaf ve vicdan sahibi tek bir Allah’ın kulu yok mu, itiraz edecek, bu kör gidişe “Hayır” diyecek, gerçekleri söyleyecek?.
Bakın bu ölüm makinası hâlâ çalışıyor.
Şu Anayasa değişikliğinin bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor.. Bu zor bir mücadele olacak. AK Parti içinde Ergenekoncu ya da o çevrelerin tehdit ve şantajına boyun eğecek ve bu işe hayır diyecek en az iki düzine adam olduğunu düşünüyorum.. Bu adamların bir kısmı deşifre olmuş durumda.. Tekrar aday yapılmaları da zor, onun için gemileri yakabilirler. Bu da bu işi zorlaştırıyor. Ama gizli oylama olduğu için hem CHP ve hem de MHP’de ben bu değişikliğe destek verecek kişilerin sayısının AK Parti’nin firesinden daha fazla olacağını düşünüyorum.. Bu yolu denemekten başka çare yok. Daha fazla ertelemek anlamlı değil. Zaten yeteri kadar geç kalındı.. Eğer bu iş başarılamayacaksa, direniş, tehdit ve şantaj devam edecek..
AK Parti bundan sonrası için adayları ince eleyip sık dokumak zorunda..
Bu değişiklik yapılamayacak olursa AK Parti’nin bundan sonra inandırıcılığı kalmaz.. Zaten daha fazla bir şey yapmasına da izin vermezler.. Darbecilerin kamuoyu desteği yok, kendi aralarında görüş birliğine de sahip değiller. Bu eşik aşılacak olursa daha fazla direnmeleri de mümkün değil.. Onun için AK Parti bu zor sınavı başarmak zorunda.. Kararlı, akıllı, dürüst ve cesur bir tavır sergilemek zorunda..
Görelim Mevlam neyler.. Selam ve dua ile..
NOT: Geçen günkü (27.3.2010) yazımdaki bir alıntıda “Sanık MİT müdürü Şinasi Demir” şeklinde bir ifade yer almakta idi.. O aileden çevresinden biri arayarak sözkonusu kişinin “alevi” olmadığını, Nevşehir ili Gülşehir ilçesi, Yeni Yaylacık köyünden geldiğini ve Sünni bir aileye mensup olduğunu belirtti.. Bir kişinin Sünni ya da Alevi olmasının potansiyel bir suçluluk referansı olarak kullanılmasının doğru olmadığını köşemde belirttim, ancak elbette bilginin doğru olması gerekir. Bu bilgiyi alıntıladığım kaynaktaki şekli köşemde nakledildiği için, bana ulaşan bu son bilgiyi, okurlarımı yanıltmış olmamak ve aileye gerçek dışı bir isnatta bulunmamak için sizinle paylaşmak istedim..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT