Haşim Kılıç’ın uyarıları
ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın uyarıları büyük yankı yarattı. Özellikle CHP çok memnun. Baykal “Bir yüksek mahkeme başkanına yakışan sözler” diyor.
Gerçekten öyle, Kılıç’ın sözleri bir ‘yüksek yargıç’a yakışan olgunluk ve vizyonu yansıtıyor.
Dün Kılıç’ı “tarikatçı” diye suçlayanlar utandı mı acaba?
Arşivleri karıştırdım... Efendim, Kılıç’ın evinde televizyon bile yokmuş! Günlerden bir gün Vural Savaş, Kılıçların evine gitmiş de karısı onu görünce başını örtmek için halının altına sokmuş!
Tamamen gerçek dışı; Kılıç bunun için tazminat davası açmış, tabii Vural Savaş mahkûm olmuştu.
Önyargının ne kadar kin ve evham yarattığının basit bir örneğiydi bu.
Bir hâkim hakkında ve Haşim Kılıç hakkında kanaate varmak için onun kararlarını, karşı oy yazılarını okumak gerekmez mi? Okuyun, göreceksiniz, yüksek hukuk kültürünün ve özgürlük felsefesinin metinleridir.
Yargı uzlaşıyor mu ki?
Kılıç, Metehan Demir’e yaptığı açıklamalarda, “Sorunları siyaset çözsün, bize gelmesin” diyor:
“Ülkenin ciddi anayasal reforma ihtiyacı yok mu, var. Ama bunun tam uzlaşmayla sağlanması gerekir. Yoksa, tüm değişiklik girişimleri ve zorlamalar sonunda bize geliyor. Korkum, bu yargı reformu ve anayasa değişikliğinin de bize geleceği yönünde...”
Zaten Baykal daha içeriğini tam görmeden Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini açıkladı!
Onun için Kılıç’ın sözleri evet iktidara uyarıdır ama aynı zamanda muhalefete de uyarıdır.
Uzlaşmazlık, ödünsüz savaş, sonuna kadar mücadele bizim siyasi kültürümüzün hastalıklı yönlerinden biridir. Bu yüzden kafa kafaya verip, müzakere ederek, uzlaşarak sorun çözme yeteneğimiz kıttır!
Bakın, politikacılar birbiriyle kavga ediyor da yargı kavga etmiyor mu?!
Anayasa Mahkemesi, AİHM’ye gidişleri azaltmak için “bireysel başvuru” hakkının Anayasa’ya konulmasını istiyor. Buna göre kesinleşmiş bir Türk mahkemesinin kararında “insan haklarına aykırılık” varsa, AİHM’den önce Türk Anayasa Mahkemesi bakacak...
Fakat Yargıtay ve Danıştay buna şiddetle karşı çıkıyor!
Halbuki Rıza Türmen’in de belirttiği gibi “bireysel başvuru” yolunun açılması, AİHM’de Türkiye’yi rahatlatacağı gibi yargı sistemimizde de adalet fikrini güçlendirecektir.
Reformu engellemek
Ak Parti’nin hazırladığı anayasa değişikliğindeki birçok husus, benim, daha AKP ortada yokken bile savunduğum görüşlerdir. Felsefi olarak elbette desteklerim. Fakat siyasette projelerin felsefi olarak ‘doğru’ olması yetmez, yürünecek yolun da doğru olması gerekir. Anayasa değişikliğinde doğru yol, uzlaşmadır.
Uzlaşmazlığın nelere yol açtığını, Kılıç, türban davası örneğiyle şöyle anlatıyor:
“Benim gücüm var, ben engellerim... Ya da hayır, benim gücüm var, ben de uygulattırırım derseniz, sadece o işi çözümsüz hale getirirsiniz.”
Bu sözler, “Benim gücüm var, engellerim” diyen CHP’ye, “Hayır, benim gücüm var, ben de uygulattırırım” diyen AKP’ye uyarı değil mi?
Evet, doğrusu uzlaşmaktır ama kavgayı seviyoruz, uzlaşmamak yoluyla reformları engelliyoruz! Reformlarımız hep çok sancılı oluyor!
Anayasa değişikliği, ana hatlarıyla, felsefi olarak doğru, siyasi olarak gereklidir... İnşallah kavgalarla çıkmaz sokaklara sürüklenmez.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT