1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. KİTAP

  4. Hasan El-Benna’nın Siyasi Düşünceleri
Hasan El-Benna’nın Siyasi Düşünceleri

Hasan El-Benna’nın Siyasi Düşünceleri

Ekin Yayınları tarafından yayınlanan “Hasan el-Benna’nın Siyasi Düşünceleri” kitabını Ali Koçak Dünya Bülteni sitesi için değerlendirmiş.

13 Şubat 2016 Cumartesi 14:22A+A-

HASAN EL-BENNA’NIN SİYASİ DÜŞÜNCELERİ

ALİ KOÇAK / DÜNYA BÜLTENİ

İslâm’ın hayattan silinmeye çalışıldığı ve Müslümanların tam bir bozgun içerisinde olduğu bir dönemde Hasan el-Benna (1906-1949), Müslüman Kardeşler hareketi ile başta Mısır olmak üzere tüm bölge halklarına yeni bir umut aşılamıştır. “İslâm din ve devlettir.

Yönetim İslâm’ın bir parçasıdır. İslâm, dengeli bir biçimde hayatın bütün alanlarını düzenlemek için geldiği gibi dünya ve ahiret işlerini de birleştirir” diyen el-Benna’ın açtığı çığır ödenen ağır bedellere rağmen İslâm âlemine umut olmaya devam etmiştir.

İbrahim el Beyyumi Ganim Hasan el-Benna’nın Siyasi Düşünceleri adlı çalışması ile Mısır İsmailiye’de başlayan ve bugüne kadar hakkında binlerce makale, kitap yazılan Müslüman Kardeşlerin kurucusu Hasan el Benna’nın siyasi düşüncesini tüm boyutları ile gün yüzüne çıkarmaya çalışmıştır. Yazar, Hasan el-Benna’nın düşüncelerini Müslümanlara ve dünyaya gereği gibi tanıtmayı amaçladığını belirtmektedir.

İbrahim el Beyyumi Ganim, çalışmasında gerek oryantalistler gerekse de Müslüman araştırmacılar tarafından konuyla alakalı yayımlanmış tüm çalışmaları inceledikten sonra el- Benna’nın kendi yazdığı makale, risale, hatırat, telgraf ve bu hükümde olan materyallerin hemen hepsine ulaşarak çalışmasını hazırlamıştır. Diğer yandan Müslüman Kardeşler hareketinin neşrettiği gazete, dergi ve bülten gibi materyalleri tarihlerine göre tasnif ederek çalışmasına dâhil etmiştir. Dahası İslâm dünyası ile Batı arasında süregelen medeniyet çatışması çerçevesinde Batı ile olan ilişkiyi, modern devlet olgusunu, milliyetçilik tartışmalarını ve kalkınma sorunsalını ele almaktadır.

Bu çerçevede kitap, üç ana başlıktan oluşmaktadır: İlk bölümde, Hasan el-Benna’yı doğru tanımak için onun içinde yaşadığı toplumun siyasi ve fikri arka planı ele alınmaktadır. Zira bir düşünce veyahut bir hareketin hakkaniyetli değerlendirmesi onun irtibat halinde olduğu veyahut etki sahası içinde bulunan tüm faktörleri dikkate almaktan geçmektedir.

İkinci bölümde el-Benna’nın etkilendiği kaynaklar ve düşüncesine etki eden düşünürler üzerinde durulmaktadır. O, fikri çabalarının merkezine İslâmiyet’i gerçek yönüyle kitlelere tanıtma amacını yerleştirmiş ve sık sık İslâm’ın, hayatın bütün yönlerini içine alan kapsayıcı bir dünya görüşü olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler hareketinin belli ölçüde Cemaleddin Afgani, Şeyh Muhammed Abduh, Reşid Rıza ve onların ardılı olan düşünürlerle doğrudan ilişkisi olduğunu belirten yazar, el-Benna düşüncesini anlamak için bu şecerenin göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Üçüncü bölümdeyse el-Benna düşüncesinin genel değerlendirmesi ve yaşadığı çağın sorunlarına bakışının nasıl olduğu, sorusuna cevap aranmaktadır. Bu bölümde ele alınan konular arasında 1919 Devrimi ve 1923 Anayasası gelmektedir. Mısır’da cereyan eden bu hadisenin sadece iç siyaset konusu olmadığını, el-Benna’nın yaklaşımlarını, Türkiye’de yaşananlarla doğrudan bağlantılı olduğunu ve hilafetin ilgasının Müslümanlar üzerindeki olumsuz etkisi ile ilişkili görmesinden anlaşılmaktadır. O mevcut tarihi ve fiili sebeplerden kaynaklanan kötü durumun aşılabilmesi için öncelikle hilafetin yeniden tesisi yoluyla İslâm birliğinin sağlanması, İslâmî değerlerin hayata geçirilmesine yönelik bir devletin kurulması ve bu sayede bütün İslâm dünyasının her türlü yabancı hâkimiyetinden kurtarılması hedeflerini daima ön planda tutmuştur.

Bu ilişkili olma durumu “İslâmî hareketleri post-hilafet dönemini göz ardı ederek anlamak mümkün değildir” tezini de doğrulamaktadır.

Hasan el-Benna’nın siyasi düşüncelerinin değerlendirildiği bölümlerde ise kalkınma sorunu detaylı bir şekilde analiz edilmektedir. El-Benna’nın kalkınma konusunda serdettiği düşünceler çağdaş İslâm düşüncesiyle paralellik arz etmektedir. Müslüman dünyanın geri kalması bağlamında şunları ifade eder: “Tarih şahittir ki onlar İslâm’ın öğretilerine sıkıca bağlandıklarında yeryüzünün efendisi oldular ve onu imar ettiler. Kurtuluş yolunda insanlığın önünü ışıttılar. Daha sonra dinlerinde cahilleşip onu ihmal etmeleriyle her şey tepetaklak oldu.

Sonuçta bu üzücü duruma düştüler ve dinlerine dönünceye kadar da burada kalacaklardır.” El-Benna’nın siyasi görüşleri geniş ölçüde, Abbasi hilafetinin dağılışından 19. yüzyılda Avrupalı devletlerin İslâm ülkelerinden çoğunu sömürgeleştirmesine kadarki dönemde İslâm ümmetinin içine düştüğü yozlaşmanın tahliline dayanmaktadır. Ona göre bu yozlaşmanın başlıca sebepleri Müslümanlar arasındaki çıkar çatışmaları, siyasi ayrılık, mezhep kavgaları, yöneticilerin ihmal ve gafletidir. Fakat bunun yanında âlimlerin faydasız tartışmalarla vakit geçirip uygulamalı disiplinlere yönelmemeleri ve dolayısıyla ilim ve teknik bakımından geri kalmaları ve modern zamanlarda Müslümanların Avrupalıların hayat tarzını taklide yönelmeleridir. Bundan dolayı Hasan el-Benna, Mısır’ın yoksulluk ve zayıflığının başlıca sebebinin İslâm’a bağlılığın gevşemesi ve Batı taklitçiliği olduğunu, özellikle Mısır yöneticilerinin aldıkları Batı eğitiminin sonucunda İslâm’dan uzaklaştıklarını öne çıkarır.

Kendi din, tarih ve medeniyetleri hakkında cahil kalan bu insanların toplumu da bir kimlik buhranına sürüklediklerini ileri sürerek Batı’nın sosyal ve kültürel emperyalizmi yüzünden dinin etkinliğinin azaldığının altını çizer. Var olan kötü durumdan ülkenin tek kurtuluş çaresinin İslâm’ın temel değerlerine dönmek olduğunu belirtir.

El-Benna’nın Batı ve doğu yorumları, sömürgeciliğe bakışı, batı teknolojisi hakkındaki kanaatleri ele alındıktan sonra, devlet kavramına yüklediği anlam üzerinde durulmaktadır. Onun devlet telakkisinin modern devlet olgusundan farklı olduğuna dikkat çekilmektedir. Ona göre İslâm’da ülke sınırlarını iman birliği çizerken Batı tipi milliyetçilerin vatan anlayışını coğrafi sınırlar tayin etmektedir. Ancak İslâm’a mensup olan kavimler arasında adaletin gözetilmesi şarttır; bir Müslüman kavim diğerine zulmedemez. Esas itibariyle kin, düşmanlık ve ırkçılık üzerine kurulu milliyetçilik anlayışı reddedilmelidir. Fakat her kavmin kendine özgü birtakım hususiyetleri olduğu da inkâr edilemez. Bazı milletler bazı hususlarda ötekilerden üstün olabilir ve bu tür meziyetler genel İslâmî kalkınma idealine hizmet için vardır.

Hasan el-Benna’ya göre İslâm devleti, adalet, özgürlük ve cihat prensipleri üzerine bina edilir. İslâmi hükümlerin icrası Batı sömürgeciliğinden kurtuluş ve mücadele gibi Hasan el- Benna’nın yaşadığı dönemin önceliklerinden ayrı olarak ele alınamayacak olan bu ilkeler, aynı zamanda devleti bir davet mekanizması olarak yeniden inşa etmeyi amaçlar. Nitekim el- Benna, “Davet devletin temelidir ve devlet daveti koruyandır. Her ikisi dosdoğru, insani bir hayatın ölçüleridir” sözleri ile bu gerçeği hatırlatmaktadır.

El-Benna’nın, İslâm’ın asli unsurlarını ortaya koyma çabasında şu üç ilkeyi esas aldığı görülür:

a) Selefi bir tutumla İslâm’ın bağlayıcı kaynağının Kur’an ve sahih hadisler olduğunu belirtmek ve dolayısıyla bidat ve hurafelere karşı Müslümanları bilinçlendirmek.

b) Böyle bir öze dönüş fikrini, gerçek İslâm’ın modern hayatın ihtiyaçlarına cevap verebileceği fikriyle birleştirmek.

c) Bunun mümkün olduğunu göstermek için de toplumun her katmanında ve tam bir kardeşlik ruhu içerisinde İslâmî esasları hayata geçirecek şekilde teşkilatlalar kurmak.

El-Benna çeşitli eserlerinde ve konuşmalarında toplumsal dönüşüm üzerinde ısrarla durmuştur. Onun bütün İslâmî hareketler üzerinde etkili olmasının sebebi bağlamında zikredilen davet fıkhının merkeziliğini anlamak açsından şu ifadeler merkezi önemdedir:

“Aylak bedenlerimiz, tedaviye ve toptan bir muayeneye muhtaçtır. Ateşi sönmüş düşüncelerimizin, bozulmuş ahlakımızın ıslaha ihtiyacı vardır. Bu ümmetin ıslahatçılarının kafalarında dönen büyük umutlar ve içinde bulunduğumuz zorlu zorlu şartlar; benliklerimizi yenilememizde ve yılların yıprattığı ruhlarımızı güçlendirmemizde ısrar ediyorlar…

Yaşadıklarımız içimizdeki gücü ve enerjiyi tüketti. Manevi bir takviye ve kişisel bir yenilenme olmadan tek bir adım atmaya bile takatimiz kalmadı.”

Hasan el-Benna’nın Siyasi Düşünceleri adlı bu çalışma, el-Benna’nın beslenme kaynakları, fikri öncülerinin yanı sıra güncel sorunlara dair yaklaşımları hakkında da önemli analizler içermektedir.

İbrahim el-Beyyumi Ganim Hasan el-Benna’nın Siyasi Düşünceleri, Ekin Yayınları,

2012, 520 sayfa.

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum