1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Haniye'nin mesajları muhataplarına ulaşır mı?
Haniye'nin mesajları muhataplarına ulaşır mı?

Haniye'nin mesajları muhataplarına ulaşır mı?

Taha Kılınç, Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin 6’ncı genel kurulunda yaptığı konuşma ile İsmail Haniye'nin Aksa Tufanı'nın gerçekleştirilme sebebine dair önemli detaylar aktardığını söylüyor.

13 Ocak 2024 Cumartesi 11:15A+A-

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Haniye’nin mesajları

Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin 6’ncı genel kurulu, geçtiğimiz salı ve çarşamba günleri (9 ve 10 Ocak 2024) Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirildi. Rutin prosedürlerin yanı sıra, ana gündemi Gazze olarak belirlenen genel kurulda Hamas lideri İsmail Haniye, 40 dakika süren oldukça önemli bir konuşma yaptı. Haniye’nin konuşması, 7 Ekim günü Hamas tarafından uygulamaya konan “Aksâ Tufanı” operasyonlarının arka planına dair önemli ipuçları içermesi bakımından özellikle dikkat çekiciydi.

Haniye, konuşmasının ilgili bölümünde şunları dile getirdi:

“Aksâ Tufanı öncesinde, üç önemli gelişme yaşandı. Bunlardan birincisi, Filistin davasının bütün dünya çapında ikinci plana itilmesi ve gündemden düşürülmesiydi. Uluslararası toplum ve karar alma mercileri, Filistin davasını öne çıkarmamakta ısrarcıydı. Dünya, davamızı, adeta İsrail’in kendi iç meselesi gibi ele almaya başlamıştı. Bakış açılarına göre, İsrail bu meseleyi kendi yöntemleriyle zaten hallediyordu. Öyle ki “İki Devletli Çözüm” dedikleri şey bile artık tedavülden kaldırılmıştı. Filistin davası, tamamen gündemden düşürülmüştü.

İkinci gelişme, (İsrail’de) dinî ve millî açıdan son derece radikal ve tehlikeli bir hükümetin işbaşına gelmesi oldu. Bu hükümet, gündeminin ilk sırasına Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya saldırıları, Batı Şeria’nın Yahudileştirilmesini ve Gazze ablukasının sürdürülmesini yerleştirdi. Bunu da Batı Şeria’daki Filistinlileri Ürdün’e, Gazze’deki Filistinlileri Mısır’a tehcir ederek yapmayı planlıyorlardı. Bu hükümet, İsrail toplumunda var olan dinî ve millî radikalliğin doğrudan bir yansımasıydı. Mescid-i Aksâ ve Batı Şeria’da şahit olduğumuz hadiseler, İsrail hükümetinin planlarını uygulamaya koyduğunun göstergeleriydi. Binlerce Filistinlinin hapiste tutulması politikasının sürdürülmesi de, keza aynı hükümetin işiydi. Biz, İsrail toplumunun desteklediği bu radikal hükümetin, özellikle Mescid-i Aksâ’nın yıkılması projesini uygulamaya kararlı olduğunun farkındaydık.

Üçüncü gelişmeye gelince… Bu bilhassa çok tehlikeliydi: Normalleşme anlaşmalarıyla, İsrail işgal rejiminin bölgemizde normal ve meşru bir aktör olarak kabul görmesi. Bu, Filistin davasını heba etmek pahasına, -İsrail’in diliyle- “bölgesel barışın inşası” şeklinde servis ediliyordu. Normalleşme treni ve buna dair sözler, bölgemizdeki birçok merkezî başkente uğradı. Normalleşme çerçevesinde İsrail’le yapılacak güvenlik anlaşmaları ve askerî işbirlikleri, Filistin davasını tamamen kenara itecekti.

Hamas ve diğer unsurlardan oluşan Filistin direnişi, tüm bu gelişmelere, şimdiye kadar kullandığı yöntemlerle, klasik usullerle ve kendisini savunma taktikleriyle karşı koyamazdı. Dolayısıyla, şu ayetin emriyle hareket ettik: “Kapıdan onların üzerine hücum edin. Oraya girdiğiniz an, artık kesinlikle siz galipsiniz…” [Mâide 23]. Aksâ Tufanı sadece milletimiz açısından değil, bütün İslâm âlemi ve hatta insanlık için şerefli bir güne işaret eder.”

İsmail Haniye’yi kürsüde izlerken, özellikle “İsrail’le normalleşme trenine binen” ülkelere yönelik cümlelerinde büyük bir öfke seziliyordu. Bu trenin uğradığı merkezî başkentler listesinin ilk sırasına ise Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ı yerleştirdiğine şüphe yoktu. Böylece, başından beri, Aksâ Tufanı’nın Arap siyaset sahnesine dönük en büyük hedefinin Suudi Arabistan’la İsrail’in barışmasını engellemek olduğu yönündeki siyasî analizler de birinci ağızdan doğrulandı. Haniye açıkça, “normalleşmeyi engellemek için bu operasyonları yaptık” dedi çünkü.

İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım saldırıları, Hamas’ın yok edilmesi şöyle dursun, Hamas’ı Filistin siyaset sahnesinin en güçlü aktörü haline getirdi. Hamas’ın yerine ikame edilmek istenen Mahmud Abbas yönetimi, İsrail’in Gazze’ye attığı her bombayla daha da zayıfladı. Abbas’ın destekçileri bile duygusal açıdan Hamas’a meylederken, dünya görüşü açısından Hamas’a en uzak çevreler, işgale karşı silahlı direnişin öneminden ve kıymetinden dem vurmaya başladılar.

Yarın ateşkes ilan edildiğinde, bakalım Suudi Arabistan, attığı adımlarla güçlenmesine bizzat katkıda bulunduğu Hamas’la nasıl bir mücadelenin içine girecek? İki taraf arasında bir kan davasının bütün işaretleri çoktan belirdi çünkü…

HABERE YORUM KAT