1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hamas'ın destansı direnişi kimlerin uykusunu kaçırıyor?
Hamas'ın destansı direnişi kimlerin uykusunu kaçırıyor?

Hamas'ın destansı direnişi kimlerin uykusunu kaçırıyor?

Aydın Ünal, Hamas'ın ortaya çıkış sebeplerini incelerken bölgedeki dinamikler gereği Siyonistler ve Batı kadar diktatörlerin de Hamas'ın temsil ettiği İslami değerlerden ölümüne korktuğunu vurguluyor.

10 Kasım 2023 Cuma 14:00A+A-

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Hamas neden uykuları kaçırıyor?

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı bakiyesi topraklar üzerinde yeni devletler kuruldu. Batılı galip devletler enerji ve ticaret güvenliğini tesis etmek, ayrıca kendi toprak-larındaki Yahudilerden kurtulmak için kuracakları İsrail’in güvenliğini sağlamak istiyorlardı. Bunun için de yeni kurulan her devletin tam kontrol altında olması gerekiyordu. Bölgede diktatörleri desteklediler. Zaman zaman işler rayından çıkınca darbeyle, savaşla, iç çatışmayla, isyanla, suikastle ya da iplerini ellerinde tuttukları terör örgütlerini kullanarak kontrolü yeniden ele aldılar. Örneğin Saddam ya da Kaddafi üzerinde kontrolü kaybedince “demokrasi getirmek” bahanesiyle devirdiler. Örneğin Kral Faysal Batı’ya akan petrol vanalarını kapatınca suikastla katlettiler. Örneğin Muhammed Mursi seçimle iş başına gelince darbeyle indirdiler, idamını izlediler.

“Müslüman Kardeşler” örgütü, bu ülkelerin halklarının sesi, itirazı, isyanı olarak 1928’de Hasan El Benna ve arkadaşları tarafından kuruldu. Hak, adalet ve bağımsızlık çağrıları bu geniş coğrafyada güçlü yankı buldu. Müslüman Kardeşler, tartışmasız biçimde, Batı çıkarlarını ve Batı’nın iplerini tuttuğu diktatörlerin koltuklarını tehdit ediyordu. Batı, Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak yaftaladı. Diktatörlerin ise İsrail diye bir dertleri yoktu ama rahatlarını bozan, ağızlarının tadını kaçıran, kabuslar gördüren İhvan-ı Müslimin’i en büyük tehdit, en büyük tehlike olarak konumlandırdılar; acımasızca üzerine gittiler, yasakladılar, hapsettiler, idam ettiler hatta Hama’da olduğu gibi bir şehri tamamen yok ettiler. Seçim yoluyla parlamentolara girse, iktidara gelse bile Müslüman Kardeşler’le ilgili yapılara Batı ve diktatörler müsamaha göstermediler. Bütün bu acımasızlığa, şiddete, katliama, işkenceye, hapislere rağmen Müslüman Kardeşler sindirilemedi, silinemedi; İslam dünyasının en büyük direniş örgütü olarak diktatörlerin uykularını kaçırmayı sürdürüyor.

Hamas, tıpkı İhvan-ı Müslimin gibi, Filistin’de bir ihtiyacın sonucu olarak kuruldu. “İhtiyaç” kelimesinin altını kalınca çizelim: Hamas, öylesine bir siyasi hareket, öylesine bir silahlı direniş örgütü olarak değil, bir ihtiyaca binaen ortaya çıktı. Filistin Kurtuluş Örgütü üst kadrosu çürümüştü, yolsuzluklarla anılır olmuştu. İsrail zulmü artarken FKÖ artık kendi ikbalini korumak uğruna sessizce izlemekle yetiniyordu. 1987’de ilk İntifada başladığında FKÖ uzun süre bu direnişi görmemiş, katılmamıştı. Hamas olmasa İsrail planlarını hızla gerçek-leştirecek, Filistin’i sessizce haritadan silecekti; Hamas bu sessizliği bozuyor, “gürültüye” neden oluyordu, Bu gürültü ise İslam devletlerinin dikta-törlerini, artık onlarla birlikte Batı Şeria’daki Filistin yönetimini rahatsız ediyordu.

Şundan emin olabilirsiniz: Hamas Gazze’de İsrail’e karşı destansı bir direniş gösterirken, İslam ülkelerindeki diktatörler uykusuz geceler geçiriyorlar. Hayır, ölen bebeklere, çocuklara acıdıklarından değil, Hamas’ın zafer kazanması, başarılı olması ihtimali karşısında uykusuz kalıyor, kabuslar görüyorlar. İnanın, Hamas’tan, İsrail’den çok daha fazla bu diktatörler korkuyor, nefret ediyorlar; Hamas’ın bitirilmesini, silinmesini, yok edilmesini İsrail’den çok daha fazla istiyorlar. Hamas’ın attığı füzeler, Tel Aviv’den ziyade bu diktatörlerin uzaktaki ve yakındaki saraylarına düşüyor. Hamas’ın her bir başarılı operasyonu İsrail devletinden ziyade bu diktatörleri titretiyor. Hamas, kardeş Müslüman halkları ezen, sömüren bu diktatörlerin rahatını, huzurunu kaçırıyor, koltuklarını sarsıyor, iktidarlarını zorluyor.

İslam dünyasının tam merkezinde, tam ortasında, bir ayı geçkin süredir soykırım yapılıyor. 10 binden fazla masum sivil hayatını kaybetti; bunların 4 binden fazlası bebek ve çocuk. İslam ülkelerinden güçlü bir ses çıkmıyor, hatta toplanamıyorlar bile. Toplansalar da cılız bir kınamanın ötesine geçemiyorlar. Ne yapabilirler ki? Tahtlarının üzerinde ABD kılıcı sallanıyor; alttan Hamas tahtı sallıyor. ABD ile bir çatışmayı elbette göze alamıyorlar, o zaman Hamas’ın yenilmesi için dua ediyorlar.

Anlamadıkları şu: Hamas ümmetin sesi. Hamas ümmetin hissiyatı. Bu Hamas yok edilse bile yerini başkası alacak. Zulme, adaletsizliğe, eşitsizliğe, sömürüye, emperyalizme karşı her zaman ve artan derecede itiraz ve direniş olacak.

Sadece diktatörler için değil, şu an yeryüzündeki her birey için sadece iki seçenek var: Ya Hamas’ın, yani hakkın, hukukun, adaletin, merhametin, vicdanın, bağımsızlığın yanındasındır, ya da Amerika’nın safındasındır. Hamas’ın yanında durursan, kaybetsen de kazanırsın; Hamas’ın karşısında, yani ABD’nin safında durursan kazanamayacağın gibi onurun dahil her şeyini kaybedersin.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum