1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hamas’ın çiçek açması ve yeşermesi: Mercu’z-Zuhûr sürgünü  
Hamas’ın çiçek açması ve yeşermesi: Mercu’z-Zuhûr sürgünü  

Hamas’ın çiçek açması ve yeşermesi: Mercu’z-Zuhûr sürgünü  

“Mercu’z-Zuhûr sürgünü, bugün, Hamas’ın yükselişinde ve geniş halk kitleleri nezdinde kabul görüşünde kritik bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.”  

19 Nisan 2025 Cumartesi 17:00A+A-

Mercu’z-Zuhûr sürgünü, bugün, Hamas’ın yükselişinde ve geniş halk kitleleri nezdinde kabul görüşünde kritik bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. İntifada’da tomurcuklanan Hamas, sürgünde çiçek açmış ve yeşermişti. Mercu’z-Zuhûr’un Arapçadaki kelime manası da tam buna işaret ediyordu: Çiçek tarlası.  

Çiçek tarlası  

Taha Kılınç / Yenişafak  


Birinci İntifada’nın (1987) hızını kaybetmesiyle birlikte, ABD’nin başını çektiği uluslararası camia “barış süreci”ni yeniden canlandırmanın derdine düşmüştü. 30 Ekim-1 Kasım 1991’de İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen geniş katılımlı konferansın ardından, Norveç’in başkenti Oslo’da İsrail’le Yâser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilcileri arasında gizli müzakereler başladı. Amerikan yönetiminin de bilfiil devrede olduğu sürecin esas amacı, İntifada ile birlikte ortaya çıkan İslâmî Direniş Hareketi’ni (kısa adıyla: Hamas) devre dışı bırakmak ve Filistin’in tek temsilcisi olarak FKÖ’yü sahnede tutmaktı.  

Diplomasinin karmaşık koridorlarında “barış süreci” yoluna devam ededursun, sahada yaşananlar, Hamas’ın İsrail işgaline karşı askerî ve silahlı direnişi bütün boyutlarıyla sürdüreceğini gösteriyordu:  

İsrail tam da seçim atmosferindeyken, 25 Mayıs 1992 günü, Gazze’deki Yahudi işgal kolonilerinden Kfar Darom’un hahamı Şimon Biran, bıçaklı bir saldırı sonucu öldürüldü. Filistin topraklarındaki Siyonist işgalin en ateşli temsilcilerinden biri olan Biran’a düzenlenen suikast, Hamas bünyesinde kısa süre önce kurulan İzzeddîn el-Kassâm Tugayları tarafından resmen üstlenildi. Hamas böylece, İsrail’e karşı aktif ve teşkilâtlı bir silahlı mücadeleye de girmiş olduğunu dünyaya ilân ediyordu.  

Bu hadiseyi, 13 Aralık günü, Nissim Toledano adlı Fas kökenli İsrail askerinin Lidd yakınlarında Kassâm Tugayları tarafından kaçırılması izledi. Hamas bu defa, 1989’da dönemin İsrail Savunma Bakanı Yitzhak Rabin’in kararıyla hapse atılan kurucu lideri Şeyh Ahmed Yâsîn’in serbest bırakılmasını istiyordu. Rabin, 23 Haziran’da düzenlenen seçimlerin ardından yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştu, dolayısıyla artık Hamas’ın talebini yerine getirme yetkisi vardı. İsrail hükümeti Hamas’ın isteğine kulak tıkayıp ayak sürürken Toledano öldürülünce, Rabin’in emriyle Gazze ve Batı Şeria’da Hamas’a yönelik kapsamlı operasyonlar başlatıldı. Eş zamanlı olarak Batı Şeria ile Ürdün arasındaki geçişleri de kapatan işgal güçleri, kısa bir zaman zarfında 1600 Filistinliyi gözaltına aldı.  

16 Aralık 1992 sabahı, İsrail kabinesi ani ve sürpriz bir adım atarak, gözaltındaki Filistinlilerden 415’ini Lübnan’a sınır dışı etmeye karar verdi. Başbakan Rabin öylesine aceleciydi ki, bu konuda İsrail kanunları çerçevesinde herhangi bir resmî prosedür de işletilmemişti. Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı Filistinli mahkûmlarla dolu otobüsler kuzey sınırına doğru ilerlerken, İsrail Yüksek Mahkemesi duruma müdahale etti ve işlemi durdurdu. Prosedürlerin tamamlanması sırasında tam on dört saat otobüslerde bekletilen Filistinliler, sonunda Lübnan’a sınır dışı edildi.  

Dondurucu soğukta, sırtlarında sadece bir kat kışlık elbise ve yanlarında az bir süre yetecek yiyeceklerle dağlık Mercu’z-Zuhûr mıntıkasına terk edilen Filistinliler arasında İsmail Heniyye, Mahmûd ez-Zehâr, Abdulazîz Rantîsî, Aziz Duveyk, Nâyif Racûb, Abdulfettâh Duhân, Hamad el-Bitâvî gibi tanınmış isimler de vardı.  

Bu sırada Lübnan’ın güneyinde İsrail işgali hâlâ devam ediyordu. Sürgün Filistinlileri daha kuzeye doğru, Lübnan içlerine ilerlemekten alıkoyan şey ise, Hristiyan milis lideri Sa’d Haddâd komutasındaki “Güney Lübnan Ordusu”nun saldırıları oldu. İsrail’in silah ve mühimmat sağladığı ordu, tamamen Araplardan oluşmasına rağmen katı biçimde Filistin düşmanıydı.  

Bölgesel ve uluslararası basının büyük ilgi gösterdiği sürgün, -İsrail hükümetinin beklentilerinin aksine- bütün dünyada Hamas’a ve Filistin davasına sempatiyi artıran bir reklama dönüştü. Mercu’z-Zuhûr tecrübesi Hamas mensupları için de zorlu ama çok faydalı bir “eğitim kampı” yerine geçmişti. Bilahare Hamas adına ön plana çıkacak olan birçok isim, kampta adeta istikbaldeki vazifelerine hazırlanma imkânı bulmuştu. Rabin yönetimi sürgünü başlangıçta iki yıl şeklinde planlamasına rağmen, Hamas’ı dünya çapında gündemden düşürmek için süreyi kısalttı ve 1993’ün sonuna kadar Hamas liderlerinin Filistin’e peyderpey dönüşüne müsaade etmek zorunda kaldı.  

Mercu’z-Zuhûr sürgünü, bugün, Hamas’ın yükselişinde ve geniş halk kitleleri nezdinde kabul görüşünde kritik bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. İntifada’da tomurcuklanan Hamas, sürgünde çiçek açmış ve yeşermişti. Mercu’z-Zuhûr’un Arapçadaki kelime manası da tam buna işaret ediyordu: Çiçek tarlası.  

  

  

  

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum