"Hamas, İran’ın desteğine mecbur kaldı, çünkü kardeşleri onu yalnız bıraktı”
Taha Kılınç, Ürdün'de ziyaret ettiği Azzam Temimi ile gerçekleştirdiği muhabbetin detaylarını paylaşıyor.
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Kudüs’ün karşı yamacında
İstanbul’dan Amman’a gidecek olan uçağımıza binmek üzere kapıya geldiğimizde, onu bir kenarda yalnız başına otururken gördüm. Hemen yanına gittim, selamlaştık. En son iki yıl kadar önce İstanbul’da yüz yüze görüşmüş, uzun uzun sohbet etmiştik. Şimdi, ayaküstü de olsa yeniden karşılaşmak çok güzeldi. Laf arasında Ürdün’deki ziyaret programımızdan bahsedince, “Evimize buyurun” dedi, sonra da –teklifindeki ciddiyet ve samimiyeti göstermek için– “Ürdün numaramı kaydet, mutlaka bekliyorum” diye ekledi. Arap dünyasının en önemli mütefekkir, gazeteci ve yazarlarından Dr. Azzâm Temîmî ile evinde sohbet fırsatına elbette hayır diyemezdim.
Ürdün ziyaretimizin son gününde, Dr. Azzâm’ın gönderdiği konuma ulaştığımızda kendimizi Ölüdeniz’in doğu yakasında, Kudüs’e tam karşı cepheden bakan yüksek bir noktada, zeytin ve badem ağaçlarının çevrelediği bir bağ evinde bulduk. Birazdan kahvelerimiz ve zahterli çöreklerimiz de masada yerlerini aldı. Filistin’i iliklerimize kadar hissetmeye hazırdık artık.
Azzâm Temîmî’ye ilk sorum, İslâmî hareketlerin geleceğine dairdi: “Farklı ülkelerde yaşanan tecrübelere ve uygulanan baskılara bakan biri, İslâmî hareketler için artık yolun sonuna gelindiğini düşünebilir. Gidişatı nasıl görmeliyiz?” Üstad’ın cevabı, yürek ferahlatan cinstendi: “Ümidimizi kesinlikle kaybetmemeliyiz. Eğer ümidimizi kaybedersek, biz de bitmişiz demektir. İslâmî hareketler yok olmayacaktır, çünkü İslâmî hareketler İslâm’ın ta kendisidir. Dünyaya bakın mesela: Siyasal İslâm adını verdikleri bir şeyle mücadele ediyorlar. Siyasal İslâm’la kastettikleri, aslında İslâm’dır. Kişiler İslâm’ı terk edebilir, ancak ilahî vaat gereği onların yerlerini hemen yenileri alacaktır.” Sözün burasında, elbette tarihe bakışımıza da değinmemek olmazdı: “Ortadoğu ilk kez işgal edilmiyor. Şu gördüklerimiz ve yaşadıklarımız ilk kez yaşanmıyor. Tarih okuyan, şahit olduğu hiçbir hadiseye şaşırmaz. Çocuklarımıza tarihi çok iyi öğretmek mecburiyetindeyiz ki olaylara hazırlıksız yakalanmasınlar.”
(2021 yılında Derin Tarih dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlendiğimde, ilk sayıdan itibaren derginin sloganını değiştirip şu cümleyi kapağa yazdırmıştım: “Tarih okuyan şaşırmaz”. Aynı cümleyi Azzâm Temîmî’den de işitmek çok hoş bir sürpriz oldu.)
1955’te Filistin’in El-Halîl şehrinde dünyaya gelen Dr. Temîmî, içinde yetiştiği atmosfer gereği, Hamas başta olmak üzere bölgenin bütün İslâmî hareketleriyle iç içe. Bilahare doktora tezini de yine İslâmî hareketlerin siyaset ve demokrasi tecrübeleri hakkında yazmış. Hal böyle olunca, söz illa Hamas’a geldi: “Hamas’ın teşkilât yapısında, istişare çok önemlidir. Bazı görüş ayrılıkları ve ihtilaflar bulunsa da, karar alınırken mutlaka şura meclisinin dediği olur. Hamas üzerindeki İran etkisinin sınırlı olduğu kanaatin-deyim. İran, Filistin’de hiçbir zaman kök salamadı, bugün de insanların İran’a yönelik yaygın bir temayülü yok. Hamas, İran’ın desteğine mecbur kaldı, çünkü Arap kardeşleri kendisini yalnız bıraktı.”
Azzâm Temîmî, merkezi Londra’da bulunan “Hivâr” televizyonunun yayın yönetmenliğini ve program yapımcılığını sürdürüyor. Hivâr’da kendisinin hazırlayıp sunduğu “Murâcaât” adlı mülakat programı, Arap ve İslâm dünyasından çok sayıda önemli ismi ağırladı, yakın tarihe dair oldukça detaylı tanıklıkları kayıt altına aldı. 2016’da, Murâcaât’ın konuklarından biri Prof. Dr. Yûsuf el-Karadâvî idi. Karadâvî ile tam 30 bölümlük bir röportaj gerçekleştiren Dr. Temîmî’ye merhum üstadı sordum. Karadâvî’yi şu cümlelerle anlattı: “Hiç şüphesiz, kendisi gerçek bir âlim, bir mürebbî ve her şeyden de önemlisi, bir mücadele adamıydı. Benim ve akranlarımın fikriyatının gelişmesinde kendisinin çok kritik bir rolü vardır. Karadâvî’nin kitle üzerindeki tesirini şu misal çok iyi anlatır: Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, 2017’de Katar’ı abluka altına aldıkları zaman, Karadâvî’nin el-Cezire televizyonunda konuk olarak katıldığı “Şeriat ve Hayat” programının yayından kaldırılmasını istemişlerdi.”
Dr. Temîmî’ye “Karadâvî’nin eleştirilecek yönleri yok muydu?” dedim. “Elbette vardı, ama bence hiçbiri üzerinde durmaya değecek şeyler değildi” deyip ekledi: “Merhum üstad, kendisine anlatılanlardan çok etkilenir, duygusallıkla ani çıkışlar yapabilirdi. Kudüs’ü ziyaret etmenin haram olduğuna dair meşhur fetvasını, bazı Filistinli kardeşlerimizin telkiniyle vermişti mesela. Sonra ben ve birçok arkadaş, bu fetvanın Filistin davasına verdiği zararı kendisine anlatınca, sözlerini revize etmiştir. Bu şekilde, Karadâvî’nin zamanla fıkıh anlayışını ve düşünce dünyasını geliştirdiğine dair birçok örnek vardır.”
Dr. Azzâm’la burada detaylarına girmemin çok münasip olmayacağı başka mevzuları da ele aldık. Nihayet kalkma vakti geldiğinde, gerçek bir münevverle sohbetin insanın dimağında bıraktığı o doyumsuz lezzeti içimizde duyarak kendisiyle vedalaştık. Ayrılırken, “Eylülden itibaren Londra’da olacağım, gelirsen muhakkak haberim olsun” dedi. İstanbul ve Ürdün’den sonra, üçüncü sohbetimiz belki Londra’da olur, kim bilir...
HABERE YORUM KAT