Hamas-İran Görüşmeleri Üzerine Bir Analiz
Filistinli yazar ve akademisyen Adnan Ebu Amır Hamas ve İran arasındaki görüşmeleri analiz ediyor.
Adnan Ebu Amır / Al Jazeera
Üst düzey yetkililerden oluşan bir Hamas heyetinin 8 Aralık 2014’te Tahran’a yaptığı ziyaret çoğu siyasi çevre açısından sürpriz değildi. Özellikle İsrail’in son Gazze savaşı sonrası böyle bir ziyaret için hazırlıklar hız kazanmış ve gizli toplantılar yapılmıştı.
Son ziyaret, Hamas'ın siyasi büro üyesi Muhammed Nasr, uluslararası konulardan sorumlu Usame Hamdan ve İran temsilcisi Halid Kaddumi yönetiminde gerçekleşti. Heyet, en önemlileri dini lider Ali Hamaney’e yakın bir isim olan Şûra Meclisi Başkanı Ali Laricani olmak üzere birçok yetkiliyle görüştü.
Bu ziyaret, tarafların Suriye konusunda anlaşmazlığa düştüğü 2011 yılından beri bir ilk olma özelliği taşıyor. O günden bu yana, tarafların anlaşmasıyla medyadan uzakta yapılan bazı görüşmeler dışında bu kapsamda resmî bir ziyaret gerçekleşmedi. Yalnız taraflar arasında temas hiç kopmadı. Görüşmeler Beyrut veya Tahran’da sürdü.
22 Mayıs 2014’te İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahyan, Hamas lideri Halid Meşal’i Doha’da ziyaret etti. İranlı yetkili görüşmenin olumlu bir atmosferde geçtiğini söyledi; başta Filistin uzlaşısı ve bunun önemi, başarısı ve sürdürülmesi gereği, ümmetin enerjisinin İsrail işgaliyle mücadelede seferber edilmesi, Hamas’ın kendisini bölgedeki eksenler oyunundan uzak tutması, etnik ve mezhepçi kutuplaşmalardan sakınması olmak üzere Filistin sorunundaki son gelişmelerin ele alındığını belirtti.
Ancak Hamas heyetinin iki günlük Tahran ziyareti bazı soru işaretleri oluşturdu. Tüm ertelemelerden sonra ziyaretin gerçekleşmesini sağlayan sebepler neler? Aralarındaki uçurumu kapatmak için ödünler vermek veya bedeller ödemek zorunda kalan taraf İran mı, Hamas mı; yoksa her ikisi mi?
Ziyaret ne anlam ifade ediyor?
İran, ziyaretle ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Hamas ise ziyareti olumlu buldu, görüşmelerin sıcak bir atmosferde geçtiğini ve büyük bir misafirperverlikle karşılandıklarını belirtti. Hamas sözcüleri, ayrıntılara girmeden, görüşmelerde genel konuların (Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki gelişmeler, son Gazze savaşının sonuçları, sınır kapılarının kapatılması, yeniden imarın engellenmesi ve Gazze ablukası) ele alındığına dair kısa açıklamalarla yetindiler.
Hamas liderlerinin iki taraf arasındaki ilişkilerin ‘yeni-eski’ oluşundan, Filistin davasının merkezî konumundan, Arap ve Müslümanların Filistin’i destekleme görevlerinden hareketle ziyaretin ‘sürpriz’ boyutunu hafifletmeye çalıştıkları gözlemlendi. Zaten ziyaretin bu konuları ele almaması mümkün değil. Çünkü Hamas’ın prensibi, tüm çabaları Filistin sorununa yönlendirmeyi öngörmektedir. Burada çıkarı İran’daki ‘İslam devletiyle’ örtüşmektedir.
Hamas, İranlılarla görüşmelerde Filistin'le ilgili bir dizi konuya odaklanıldığını belirtti. Bu konular özellikle Gazze’de zor şartlar yaşayan harekete mali ve askerî desteğin tekrar başlatılması etrafında yoğunlaşıyor. Hamas, İran’la ilişkilerde son soğuk dönem sırasında tamamen veya kısmen durdurulan böyle bir desteğe muhtaç.
Ziyarette ele alınan konular şunlar:
1) Suriye dosyası
Taraflar son ziyaretin önemine rağmen bu adımın aralarındaki anlaşmazlıkları (özellikle de Suriye dosyasında) sonlandıracağı anlamına gelmediğinin farkındalar. Zira tarafların Suriye meselesine bakışları değişmedi, ancak uzayan ve her ikisine de zarar veren bu sorunu aşma yoluna girmiş olabilirler.
Hamas, İran ziyaretinin, politikalarının değiştiği, tercihlerini yahut bölge sorunlarına yönelik tutumlarını gözden geçirdiği, hataya düştüğü ve bu hatadan döndüğü, bir eylem ve tutumdan dolayı özür dilediği anlamına gelmeyeceğini açıklamakta gecikmedi. Hareket, tüm bölge sorunlarına yönelik tutumlarının değişmediğini, ancak ümmetin Filistin etrafındaki çabalarını birleştirmek istediğini açıkladı.
Ancak Hamas-İran yakınlaşmasından birkaç gün sonra Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in Hamas'a sert çıkması, hareketi Suriye olaylarına doğrudan karışmakla ve bölge ülkeleriyle işbirliği yapmakla suçlaması dikkat çekiciydi.
Bu tepki, Suriye’nin İran-Hamas yakınlaşmasına yönelik vetosunun sürdüğü anlamına geliyor. Şam, Hamas’ı devrimin zirvesinde Suriye’den çıktığı için cezalandırmak istedi. Burada soru şu: İki yakın müttefik Suriye ve İran, Hamas konusunda ayrı mı düştü? Anlaşmazlık bu derece güçlü değilse acaba Şam ve Tahran, Hamas’la yakınlaşmanın boyutu konusunda anlaştı mı? Acaba ‘kıvrak’ politikalarıyla bilinen İran, Suriye ile Hamas arasındaki düşmanlığı gidermeye çalışabilir mi?
Tahran’ı ziyaret eden heyette yer alan ancak ismini vermek istemeyen Hamaslı bir yetkili, İranlıların Hamas’ın Suriye olaylarına müdahalesi etrafındaki suçlamaların doğru olmadığını ve tam tersine hareketin Suriye dosyasına olumlu rollerle katkıda bulunduğunu belirtti. Aynı yetkili, İran'ın bunu bilen yaklaşımının Suriye konusundaki anlaşmazlığın aşılması ve müşterek konuların ele alınmasına ciddi zemin hazırladığını kaydetti.
Harekete yakın çevreler, İran ziyareti akabinde Hamas'ın Suriye dosyasına yönelik tutumunu başkalarıyla çıkarlar üzerinden ilişki kurma ve Şii-Sünni tartışmasını körükleyen klasik tutumlarla ilgilenmeme kararı şeklinde özetliyorlar. İsmail Heniye’nin danışmanı Yusuf Rizka ‘Hamas’ın İran’la ilişkilerini yadsıyanlar İsrail’le Filistin halkının aleyhine olacak açık ve gizli ittifaklarıyla siyasi alçaklık sergiliyorlar’ dedi.
Dolayısıyla tarafların, ilişkileri düzeltmek bağlamında Suriye etrafındaki anlaşmazlığı aşmayı kararlaştırdıkları açık. Bu ilişkiler, geçmiş dönemde Suriye’deki devrim de dâhil birçok bölge sorunundaki farklı tutumlar sebebiyle kötüleşmiş ve gerilmişti. Gerçi Hamas’ın bu yeni yaklaşımı, İran’ı Suriyelilerin kanının akıtılmasında büyük rol oynamakla suçlayan Filistin, Arap ve İslam sokaklarından olumsuz tepkiler alabilir. Bu yüzden Hamas, Tahran ziyareti sırasında Suriye krizine ilişkin (Suriye halkının taleplerinin destekçisi ve dış müdahaleye karşı olan) tutumunu yinelediğini vurguladı. Hamas’ın Suriye dosyasında Tahran’la hemfikir olduğu birçok nokta bulunuyor. Suriye'deki gelişmeler gözden geçirilebilir ve devleti parçalama amaçlı askerî veya siyasi müdahaleleri engellemek için tehlikeli dönüşümlerle birlikte ele alınabilir.
2) Meşal’in ziyareti
Tahran’a giden Hamas heyetinin elindeki dosyalardan birinin de Halid Meşal’in çokça ertelenen İran ziyaretiyle ilgili olduğu açık. Hareket, Meşal’in Tahran’ı yakında ziyaret edeceğini, hazırlıkların sürdüğünü, tarafların uygun takvimi belirlemek için beklediklerini açıkladı.
Belki ifade etmek gereksiz olacak ama, Hamas-İran ilişkilerinde atılacak adımlar, Meşal’in ziyareti gerçekleşmeden hayata geçirilemez. İlişkilerin onarılma sürecinin başarısı Hamaney-Meşal görüşmesine bağlı. Zira, İran ve Suriye özellikle Meşal’i 2012 sonunda Suriye’den çıkarak bu eksenden kopma kararının sahibi olmakla suçluyordu.
Geçen aylarda Hamas ve İranlı kaynaklar Meşal’in Tahran ziyaretinin tarihine ilişkin farklı bilgiler verdi. Hamas, ziyaret için Hamaney ile görüşmeyi ve tıpkı Suriye’de olaylar başlamadan önce olduğu gibi İran yardımlarının tekrar başlatılmasını şart koştu.
İsmini vermeyen aynı Hamas yetkilisi, İranlıların ilişkilerde yeni bir sayfa açacağı için Meşal’in ziyaretini olumlu karşıladıklarını vurguladı. Bu yüzden ziyaret meyvesini verene kadar biraz daha olgunlaşmalı. Yakında gerçekleşecek bu ziyaret, birçok sorunun çözümünün, İranlılar nezdinde geçmiş dönemde biriken belirsizliklerin ortadan kalkmasının teminatı olacaktır. Meşal bu konulara daha fazla açıklık getirebilir ve sorunları çözebilir.
Heyetin son ziyareti sonrası Hamas’ta hâkim, hava Meşal ziyaretiyle taleplerin gerçekleşeceğine işaret ediyor. Yani İranlılar ziyaret gerçekleşene kadar hareketin adımlarına olumlu karşılık verebilirler.
3) İran'ın desteği
Hamas-İran ilişkilerindeki gerginliğin ardından İran’ın askerî ve mali desteğini kestiği herkesin malumu. Bu adım, Hamas’ın abluka altındaki Gazze’de yürütme gücünü olumsuz etkiledi.
Mahmud Ahmedinejad döneminde Tahran yönetiminin 2006-2012 yılları arasında Hamas hükümetinin yanında durduğu biliniyor. Arap hükümetleri Gazze’deki ablukaya seyirci kalırken veya ortak olurken İran mali desteklerde bulunuyordu.
Bu yüzden son Tahran ziyareti Gazze ablukasının şiddetlendiği, İsrail, Filistin yönetimi ve bazı bölge komşularının uyguladığı boğucu baskıların arttığı bir zamanda önem kazandı. Ziyaretin Filistin uzlaşı hükümetinin Gazze’deki memurları kabul etmediği ve Gazze’nin oldukça zor şartlar altında bulunduğu bir zamanda yapılması tesadüfi değildi.
Tahran'a giden Hamas heyetinden Muhammed Nasr, İran ziyaretinin hareketin İslam ümmetinin Filistin halkına, adil davasına ve kahraman direnişine destek imkânlarının seferber edilmesi gerektiği düşüncesiyle gerçekleştiğini, ayrıca İran’la tarihî ilişkileri güçlendirmekle ilgili olduğunu net bir şekilde ifade etti. Nasr, tarafların ümmetin ve bölgenin içinden geçtiği hassas şartları Filistin davasına hizmet edecek şekilde aşmak için ilişkilerin ve ciddi çalışmanın önemini kavradıklarını belirtti.
Askerî destek bağlamında ise Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'nın hareketin kuruluş yıldönümü kutlamalarında para, silah ve başka alanlardaki desteğinden dolayı İran’a yüksek sesle teşekkür etmesi dikkat çekiciydi. Ancak burada bir nokta var: Hamas’ın İran’a teşekkürü hareketin son Gazze savaşı sırasında birkaç kez silahlarının yerli malı olduğunu açıkladığı bir zamanda geldi. Bu da İran’ın Kassam Tugayları'na yıllardır yaptığı silah desteğini durdurduğunun açık kanıtıdır. Peki ne değişti?
Burada yanıtı aranan soru şu: Acaba İran son ziyarete hazırlık olarak Hamas’a askerî ve mali desteğe yeniden mi başladı ve ardından Hamas’ın teşekkürü geldi? Yoksa bu ön teşekkür, İran desteğinin başlamasının bir şartı mıydı?
Bu soruların net yanıtları yok. Ancak Hamas birçok kez İran’ın direnişe desteğinin önemini vurguladı ve aynı zamanda bu desteğin durduğuna ilişkin tespitleri pek önemsemedi. Zira hareket aldığı yardımların ayrıntılarını ve kendisiyle iş tutan taraflarla olan ilişkilerinin yapısını bir gün dahi açıklamadı.
Hamas, İran’ın Filistin halkının işgale karşı silahlı direniş hakkına daha olumlu yaklaştığına işaret etti. Hareket, Tahran’ın başta Hamas olmak üzere Filistin direniş gruplarına lojistik destek verdiğini ve bu desteği inkâr etmediğini belirtti.
Hamas’ın askerî kanadında İran’la yakın ilişkilere dönülmesi yönünde ciddi bir eğilim olduğu da açık. Hatta, İran’la ilişkilerin siyasi düzlemde yaşanan kopukluğun aksine temelde hiç kopmadığını söyleyenler de var.
4) Bölgesel gelişmeler
Hamas-İran yakınlaşmasının son bölgesel gelişmeler ışığında gerçekleştiğine işaret etmek önemli olacaktır. Hamas heyetinin de İranlılarla ele aldığı bu gelişmeler şunlar:
- Son savaşın akabinde İsrail’le yapılan kırılgan ateşkes, ablukanın kaldırılmaması, kapıların açılmaması ve yeniden imara başlanmaması durumunda Gazze’de şartların tehlikeli boyuta ulaşacağına dair Hamas’ın artan uyarıları...
- Mısır’ın Gazze sınırındaki tampon bölge üzerinden Hamas’a siyasi ve askerî alanda açtığı operasyonun genişlemesi...
- İslamcıların aleyhinde olabileceği yönünde tespitlerin yapıldığı son Körfez uzlaşması... Alınan bilgilere göre Hamas liderleri Doha’dan ayrılabilir. Gerçi taraflar bu iddiaları yalanladı.
- Hamas'ın, yakın ilişkilere rağmen Türkiye'nin hareketin silahlı askerî faaliyetlerini kaldıramayacağı yönündeki kanaati... Özellikle de İsrail’in Ankara’ya yönelik Hamas’ın komutanlarını barındırdığı yönündeki suçlamaları sonrası…
- Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı uluslararası koalisyonunun kurulması ve ABD Dışişleri Bakanı'nın Hamas’ı bitirme amacıyla Arap ülkeleri ile İsrail’in ittifak hazırlıkları olduğunu açıklaması...
- Nükleer müzakerelerinin ertelenmesi etrafında İran-Batı uzlaşması, Tahran ve Washington’un IŞİD’le savaşta yakınlaşması...
- Arap Baharı'nın tökezlemesi, Mısır’da İhvan’ın devrilmesi, Muhammed Mursi’ye yapılan darbe, Suriye devriminin yalpalaması, devrimcilerin IŞİD, Özgür Suriye Ordusu ve diğer güçlere dağılması, Libya, Tunus ve Yemen’de Arap Baharı'nın taze yapraklarının savrulmasıyla ilgili tehlikeli dönüşümler...
Her ne kadar Hamas, bu sebeplerin bölgede yaşanan trafiğin bir parçası olmasına katkısını resmen açıklamasa da bunlar hareketin İran kapısından bölgeye dönüşünü hızlandıran etkenlerdir. Hareket, başka konulardaki anlaşmazlıklar bir yana, ümmetin tüm renkleri ve ayrıntılarıyla ilgilendiği gibi bölgede 'eksen devlet' olarak İran’ın rolüyle de ilgilendiğini açıkladı.
Son olarak Hamas, öznel ve nesnel, iç ve dış etkenler gölgesinde üç yıldır süren gel-git sonrasında İran’la ilişkileri rayına oturmakta bu kez ciddi görünüyor. Bu eğilim, Suriye ve Irak’ı felakete götüren müdahalesi sonrası kaybettiği ivmeyi bir nebze olsun yeniden kazanmak isteyen İran’da da var. Tahran’ın bu doğrultuda Filistin sorununa Hamas üzerinden girmekten daha iyi ve geniş bir kapısı yoktur.
HABERE YORUM KAT