Halkın MGK’sından çıkan On Emir
Ortalık beylik laflardan geçilmiyor.
Yok, tarihî günler yaşıyor muşuz?
Yok, kritik bir eşikten geçiyor muşuz?
Yok, çok hassas günlermiş bunlar...
Türkiye ne zaman hassas, tarihî, kritik günlerden geçmiyordu ki! Her zaman tedirgin olacak, heyecanlanacak, korkacak bir şeyler bulunurdu zira. Rahmetli babamın şu sözleri hep kulağımda çınlar: “Oğlum,” derdi, “burası hastalıklı bir ülkedir. Akşam yatar, sabah bambaşka bir ülkeye uyanırsın. Kendini buna göre kolla”.
İyi de, böyle de yaşanmıyor ki baba.
Ülke tarihî günler yaşıyormuş. Hadi canım sen de! Klişeler cenneti ülkem benim. Darbe ürünü bir MGK toplanıyor diye, nefesimizi tutup bekleyecekmişiz. 10 generalle, 10 siyasetçi karşı karşıya oturacak, benim geleceğim hakkında ne konuşulacak diye televizyonun başında bekleyeceğim, heyecanla, yüreğim küt küt, öyle mi?
Hayır efendim öyle değil.
Benim değil, senin yüreğin küt küt atacak, seçimde sana oy verecek miyim, bir dönem daha hükümet edebilecek misin diye. Senin yüreğin küt küt atacak, artık bu halk darbelere cevaz vermiyor, işimi iyi yapayım, dulun yetimin hakkından artırılıp bana verilen parayı, daha da önemlisi, bana emanet edilen yüz binlerce ana kuzusunun üzerine titreyeyim diye.
Sen hizmetkârsın. Halkın hizmetkârısın. İster başbakan ol, ister genelkurmay başkanı, ister bürokrat, ister belediye başkanı, ne istersen ol.
Giydin mi o ateşten gömleği, vatandaş senin efendindir. Hizmet etmenin onuru, hizmet ettiğin kişinin memnuniyetinden, mutluluğundan gelir.
Hizmet eden mi daha üstündür, hizmet edilen mi?
Öyleyse...
Arkana, benim etimle, kanımla, terimle, canımla verdiğim iktidar emanetini alıp, beni hor göremezsin, bana tahakküm edemezsin, istemediğim şeyi bana dayatamazsın.
Da-ya-ta-maz-sın!
Çağların olgunluk mevsimine geldik. Hiçbir şey kutsal, dokunulmaz, tartışılmaz değil artık. Binlerce yıldır deniyoruz bu şeyleri. Oluk oluk kan, ter akıttık bu kadim hazine için.
İnancıma, kimliğime, cinsiyetime, taleplerime, hayallerime, acılarıma, tarihime, fikirlerime, özgürlüğüme ve hatta türlü türlü şımarıklığıma saygılı olacaksın. Halkın emirlerine harfi harfine itaat edeceksin.
Sesimi kısabilir, dayak atabilir, hapislerde süründürebilir, hatta canımı dahi alabilirsin.
Geçmişte az mı yapıldı?
Ama halkım ben!
Halk sonsuzluktur.
Halk Tanrı’nın gaddar Firavunlara lanet olarak gönderdiği çekirge sürüsü, kum fırtınasıdır. Akıllı kâhya, onun arzusuna göre davranır, onun memnuniyetini gözetir. İktidar asasını parlatan, halkın gözlerindeki mutluluğun ışıltısıdır.
Kral ay ise, halk onun güneşidir.
***
Şimdi dünya halkları dünyayı biçimliyor.
Faşist Bush’un defteri dürülüyor, yerine siyahi demokrat Obama geliyor.
Şimdi halk Türkiye’yi biçimliyor.
Darbeciler yargılanıyor, darbe hevesleri kursaklarda kalıyor.
Hiçbir iktidar, hiçbir ordu, hiçbir hükümet bu güçle baş edemez. Türkiye’deki bu değişimin altında halkın talepleri var. İlk defa değişim toplum mühendislerince değil, halkın iradesinden geliyor. Halk asker kışlasında dursun, elini siyasetten çeksin istiyor. Halk siyasetçisinden her türlü vesayete karşı durmasını, siyasetin ve Meclis’in tek yöneten aygıtı olmasını istiyor.
Öyle ki, o koltukları istediği kişilere emanet etsin.
O yüzden ne genelkurmay başkanlarının yaptığı basın toplantıları ilgilendiriyor beni artık, ne de MGK’da nelerin konuşulduğu.
Eğer biraz aklınız varsa, asıl siz halkın MGK’sına kulak verirsiniz. Halktan birisi olarak halkın MGK’sından çıkan On Emri sızdırayım size o zaman. Kulağı olan işitsin!
Halktan başka efendin olmayacak!
Halkına hürmet edeceksin!
Darbe yapmayacaksın!
Katletmeyecek, faili meçhul etmeyeceksin!
İşkence yapmayacaksın!
Adil olacak, adalete tâbi olacaksın!
Ayrımcılık, ırkçılık, cinsiyetçilik yapmayacaksın!
Halkın emanetine hıyanet etmeyeceksin!
Çalmayacaksın!
Komşunun toprağına, malına göz dikmeyeceksin!
TARAF
YAZIYA YORUM KAT