Halkımızın Tayyîb’li Yürüyüşünün 15. Yıldönümünde..
Miladî- 2000’lerin, Türkiye’nin ‘sosyo-politik- ekonomik ve psikolojik’ açıdan nasıl tam bir yere kapaklanış yılları olduğunu, o günlerde 15 yaş ve üstünde olanlar hatırlarlar.
Ecevit başkanlığındaki üçlü koalisyon, bir topal ördek konumundaydı. Ülke tam mânâsıyla bir çöküşün içindeydi. Siyaset kurumu bütünüyle çökmüştü.
***
O günlerde, Tansu Çiller’in Gen. Başk. Yardımcısı ve de eski valilerden Mustafa Gönül’ün bir tv. proğramında anlattığı hikaye ilginçti.
Özetle şöyle:
‘Ülkede siyaset çökmüştü.. Çeşitli partilerden 200 kadar seçkin siyasetçi, bir araya gelmiş, çareler arıyorduk. Ama, bir liderimiz yoktu. Ortaya, güçlü bir liderle çıkmalıydık.
Tayyîb Erdoğan üzerinde karar kıldık ve onu bir toplantımıza davet ettik; 8-10 arkadaşıyla geldi.
Biz ükenin kurtulması için parti farkı gözetmeden bir araya geldiğimizi ve Tayyîb Erdoğan’ın liderliği etrafında çalışmaya âmade olduğumuzu bildirdik.
Tayyîb Bey’in yüzhatlarında hiçbir değişiklik olmadı. O, konuşmaları bir süre daha dinledi ve sonra gitmek üzere ayağa kalktı. Ben kapıya kadar uğurladım. ‘Cevabımızı en kısa zamanda bildireceğim’ dedi.
Biz Tayyîb Bey’in cevabını bekliyoruz. Aradan birkaç hafta geçti.
Bir gün öğle vakti, ‘Tayyîb Erdoğan liderliğinde (Adalet ve Kalkınma Partisi) adıyla yeni bir parti kurulduğu’ haberiyle karşılaşıyorum. Bakıyorum, bizim arkadaşlardan tek kişi bile yok.. Cevabını böyle vermişti Tayyîb Erdoğan ve anlamıştık ki, o bize yakın değildi.’
***
Bu kesit, 14 Ağustos 2001’den.. Yani, kuruluşunun 15. yıldönümünü yaşayan AK Parti’nin ve daha doğrusu Tayyîb Erdoğan’ın siyasî hayatından..
Bu kadar büyük bir siyasî desteği kaç siyasetçi elinin tersiyle itebilir?
Bu, siyasette Tayyîb Erdoğan farkıdır.
***
1970’li yıllarda, toplantılarda, Necîb Fâzıl’ın özellikle de Çile, Sakarya veya Zindandan Mektub gibi şiirleri okunurdu. Ama, Necîb Fâzıl da orada ise, şiirleri okunurken bazan suratını ekşitir ve ‘Berbad ettiniz şiiri.. Tayyîb nerede, Tayyîb!’ der ve hitabet gücü ve mikrofon hâkimiyetiyle bilinen Tayyîb bulunduğunda, onun okuyuşunu zevkle dinlerdi..
***
Bir kitle partisi olan AK Parti içinde kaçınılmaz olarak, her tip insan veya grup veya menfaat odakları bulunsa bile, Tayyîb Erdoğan, temelleri 1923’de Lozan’da dayatılan resmî ideolojinin rayları üzerinde ilerleyen bu rejim lokomotifinin şef-treni olarak 15 yıla yakın zamandır yönetiyor ülkeyi.. Girdiği her seçimi güçlü şekilde kazanarak.. Belki arzulanan sür’atle değil.. Ama, siyaset bir zamanlama san’atıdır da.. Ama, katı kemalist-laik rejimin 90 yıla varan cenderesi içinde aslî kimliğiyle hayatta kalmaya çalışan-direnen bir halkı ve ülkeyi derinden ve köklü değişikliklerle 15 yıla yakın zamandır yönetmeyi hâlâ da sürdürüyor.
Halk kitlelerinin kendi içinden birisi olarak bilip, sadece ismiyle andığı ‘Tayyîb’, yığınla tökezletme çabalarına rağmen, hedefine doğru adım-adım, sabırla ilerledi, ilerliyor. 27 Nisan 2007’deki ‘askerî muhtıra’ya hayır diyerek, darbeler geleneğine ilk karşı çıkışı dirayetle sergiledi.
Ve, TSK’nın içinden bir grubun 15 Temmuz’daki vahşî ve hain darbe teşebbüsü karşısında, halk kitleleri, Tayyîb Erdoğan gibi bir karizmatik lider olmasaydı, o tanklara ve bombardımanlara karşı yine direnebilir miydi?
***
Tayyîb Erdoğan, Mart-1994’de, İstanbul BŞ. Bel. Başkanı seçildi. 1995’deki bir yurtdışı gezisinde onunla yapılan görüşmede, ‘Belediye Başkanlığınızın ilk yılı bile başarılı olacağınızı gösterdi’ denilince, onun söyledikleri, karakterinin bir özetidir denilebilir:
‘Ben, hizmete varım. Ama, hizmetçiliğe hayır!.
Eğer, yaptığım hizmetlerin üzerine inandığım değerlerin mührünü vurabilirsem, hizmet etmiş olurum.. Aksi halde, hizmetçilik yapmış olurum. Ben hizmetçiliğe yokum; asla!.’
***
Tayyîb Erdoğan’ın hayırlı işlerdeki yolu açık ve Allah yardımcısı olsun.
YAZIYA YORUM KAT