Halk yönetime el koydu!
Halkın sağduyusuna hep inandım. Bu, öyle iman tarzında bir inanç değil şüphesiz. Sosyolojik, politik ve ekonomik bir tesbit. Halkın tuzu hiçbir zaman kurumaz, ama o hep kurutma eğilimindedir, haliyle. Bu nedenle özel bir sağduyuya sahiptir. Bu özellik hayati bir mevhumdur, ucunda kendisinin ve çocuklarının hayatı vardır çünkü. Halk, yani “yalnız kalabalık”, kendisi için en hayırlı olanı –artık gönül rahatlığıyla kullanabiliriz bu kelimeyi- hikmetle arar, bulur ve tam on ikiden vurur.
Halk yüzde 58’le EVET dedi bugün. Manşetimizde olduğu gibi “yönetime el koydu”. 12 Eylül darbesinin utancını sildi, vesayete ağır darbe indirdi.
Bu ülkede yaşamaktan nadir zamanlar mutlu ve memnun hissettim kendimi. Bugün o nadide günlerden birisini yaşıyorum. Çünkü EVET demenin, bu ülkede yaşamaktan memnun ve mutlu olacağım günleri arttıracağını ümit ediyorum.
“Hayır” kampanyası yürütenlerin ellerindeki tek silahları korkuydu. Yani seçmenlerini korkutarak onların oylarını gasp etme yoluna gittiler. Eğer sandıktan EVET çıkarsa, seçim sonuçları kesinleştikten birkaç dakika sonra şeriat İran sınırından yurda giriş yapacak, içerdeki işbirlikçileri ile birleşip son darbeyi indirecekti. AK Parti’nin gizli bir İslami gündemi vardı, Tayyip Erdoğan ABD’nin BOP projesinin en önemli aktörlerinden biri olarak görevlendirilmişti. Ülke bütün cumhuriyet kazanımlarını kaybedecek ve karanlık çağlara geri yuvarlanacaktı.
Bu abuk subuk homurtularla kendi seçmenlerinin oylarını gasp etmeye çalıştılar. Ak Parti’ye ve Erdoğan’a yönelmiş görünen nefretleri aslında basbayağı İslamofobi ile açıklanabilirdi. Laikçiler, katır kutur, çiğ, insanı korkudan donduran türden marjinal bir “sözde İslami” temsiliyetten yanaydılar. Kan dökmeye her an meyilli, uzlaşmaz, modern olanın düşmanı ve karikatürize bir İslami temsiliyet, “laik modern çağdaş” Kemalist Türkiye’nin meşruiyetini sağlayan “The Other”ı, yani alter egosu idi. Ama modern olanı dönüştürerek sahiplenen, üstelik kendiyle barışık, iddialı ve dünyayla entegre mütedeyyin bir orta sınıfın ortaya çıkışı, üstelik bir de Ak Parti ile iktidar oluşu, kemalist elitlerin devrelerinin atmasına yol açtı.
Tabii bu resmin tamamını tasvir etmekte yeterli değil. “Hayır” veren “vatandaşların” hepsi de korkutma kampanyasından etkilenmiyor şüphesiz. Bu, “halk” ile “vatandaş”, “siyah” ile “beyazlar” arasında bir sınıf çatışması aynı zamanda. Yani yukarıda bahsettiğim kural, “hayır” veren vatandaşlar için de geçerli. Tuzu kuru olanlar, zenginliklerini, imtiyazlarını kaybetmek istemiyorlar. O imtiyaz ve ayrıcalığa henüz sahip olmasalar bile, yarışa milyonlarca siyah daha katılsın istemiyorlar en azından. Yoksa bal gibi, Ak Parti’nin, Erdoğan’ın bu ülkeyi İran’a çevirmeyeceğini biliyorlar.
Bu referandum sonuçlarını, siyah ve beyazların arasında beyaz devletin yol açtığı haksız rekabetin sona ermesinde bir kırılma ânı olarak niteleyebilirsiniz. Sonuçlar etkisini hemen göstermeyecek, ama tedrici etkisi tahmin edilenden çok daha ciddi sonuçlara yol açacak. Siyaset yeniden tanzim olma, daha reel bir zemine yerleşme eğilimi gösterecek. Vesayetin aldığı bu keskin darbe sonrası, sadece beyazları partisi CHP’de değil, Ak Parti için de önemli bir eşik geçilmiş olacak. Erdoğan, bu güvenoyunu kibre değil, demokratikleşme konusunda yeni bir heyecana tahvil ederse, ülkenin yönetimine daha uzun süre reformcu parti olarak damga vurmaya devam edecek.
Bu referandumdan en büyük darbeyi, CHP’den ziyade MHP yedi. MHP Çorum, Çankırı, Erzurum ve hatta Osmaniye gibi kalelerinde büyük hezimete uğradı. Türkiye genelinde ise yüzde yetmişe yakın fire verdi. Bahçeli için göstere göstere gelen tarihî hezimet partide ciddi bir kırılmaya yol açacak. Bahçeli, tüm sert muhalefetine rağmen tabanını ikna edemeyen bir lider durumunda.
BDP ise, hiç onaylamadığım, hedefini anlamadığım boykot kararında –yüzde 60- başarıya ulaştı. Oldukça dikenli bir sonuç bu. Kürtlerin siyasetteki ağırlığını ispat etmeye çalışırken, siyasetin dışında savruldular. Ülkenin geçtiği bu önemli eşikte “evet”lerini esirgeyerek hedeflerinin aksine, siyasette güç eksilttiler. Yani gelecekteki siyasetini, ülkenin CHP-MHP çizgisine kaymasında gördü. Kürt siyaseti ciddi bir altüst oluşa hazır olmalı.
Niye saklayayım, çok mutluyum. Tarihî bir gün bugün ve bu tarihî güne katkıda bulunduğum ânın fotoğrafını paylaşıyorum sizinle.
Teşekkürler Türkiye!
TARAF
YAZIYA YORUM KAT