Halk mı anlaştı Hamduk mu?
Sudan'da belli bir istikrar sağlansa da bunda yine askerin gölgesi kendini hissettirecek ve sivilleşme faaliyetleri konusunda beklenen ilerleme kısa süre içinde gerçekleşmeyecektir.
Ahmet Varol Yeni Akit'teki köşesinde Sudan'daki gelişmeleri değerlendiriyor.
Sudan’da yarı cunta yönetiminin askeri kanadının, geçiş süreciyle ilgili anlaşmanın şartlarını yerine getirmemesi ve Ulusal Egemenlik Konseyi başkanlığını sivil kanada devretmemesi sebebiyle ortaya çıkan çalkantıların sonlandırılması amacıyla yaklaşık beş gün önce, askeri kanat ile bu kanadın 25 Ekim’deki darbesiyle görevden aldığı ve sonra uzlaşma için yeniden göreve iade ettiği Hamduk arasında bir anlaşma sağlandı.
Sudan’da cuntacıların sivilleşmenin önünü kapatmaları üzerine başlatılan kitlesel hareketin başını çekenlerin halkı ülkenin her tarafında sivil itaatsizliğe çağırmalarından kısa bir süre sonra böyle bir anlaşmanın sağlanması görünüşte sürpriz bir gelişme oldu. Ne var ki bu anlaşmada her ne kadar Hamduk başbakanlık koltuğuna yeniden oturmuş ve yetkilerini biraz güçlendirmiş gibi görünse de kazanan cuntacılar, taviz veren ise sivil kanattır.
Her şeyden önce dizginler yine askeri kanadın elindedir ve geçiş süreci anlaşmasında, Egemenlik Konseyi başkanlığının sivil kanada devredilmesiyle ilgili şart yerine getirilmemiştir.
Fakat bu gelişme bize göre çok da sürpriz olmadı. Gazetemizde 19 Kasım’da yayınlanan, Sudan’daki son çalkantılarla ilgili yazımızın son paragrafında şöyle demiştik:
Aslında cuntacılar sivil başkaldırının ülkenin geneline yayılması durumunda bunun önüne geçmelerinin kolay olmayacağını biliyor. O yüzden dış güçlerin biraz da sivil kesimi yeniden pazarlığa oturmaya zorlamak için devreye girmesini istiyor. Batı ise sivilleşmeye destek veriyormuş gibi görünse de gerçekte paçaları tutuşan cuntacıları kurtarmak için sivil kanadı yeniden pazarlığa ikna etmeyi amaçlıyor.
Anlaşma her ne kadar içerde tarafların birbirleriyle uzlaşması şeklinde görünse de Sudan’la birtakım çıkar ilişkileri içinde olanların bunda önemli bir payının olduğu inkar edilemez. Yani tahmin ettiğimiz gibi cuntacıları kurtarmak amacıyla sivil kanadı yeniden pazarlığa ikna etme çabaları başarılı olmuştur, diyebiliriz.
Ancak bu anlaşma dipçiklerin gölgesinde gerçekleştirilmiş bir anlaşmadır ve asıl taviz veren sivil kanattır. Asker de her ne kadar, kendisine karşı darbe yaptığı Hamduk’u yeniden göreve getirmek suretiyle geri adım atmış gibi görünüyorsa da kendisinin sultasını ve Egemenlik Konseyi’ndeki gücünü korumuş, sivilleşmeyi erteleme amacını gerçekleştirme konusunda başarılı olmuş ve 39 aylık geçiş süreciyle ilgili olarak 17 Aralık 2019 tarihinde imzalanmış anlaşmanın büyük ölçüde devre dışı kalmasını sağlamayı başarmıştır.
Sivil kanat ise sözüne bağlı kalma konusunda samimi ve güvenilir olmadığını tecrübe ettiği askeri kanadın ipiyle yeniden kuyuya inmeye razı olmuştur. Ama böyle bir şeye razı olmasında dediğimiz gibi Sudan’da askeri kanadın kontrolü tümüyle kaybetmemesini kendi çıkarları lehine gören birtakım bölgesel ve küresel güçlerin ikna faaliyetlerinin yanı sıra, cuntacıların kitlesel hareketi bastırmak amacıyla aşırı şiddete başvurmalarının rolü olmuştur. Ancak cuntacılara bu derece şiddete başvurma cesareti veren de küresel güçlerin bu şiddet karşısında, bazı eleştirel açıklamalar yapsalar da ciddi anlamda bir tavır koymamaları olmuştur.
Ayrıca bizim gördüğümüz kadarıyla bu anlaşma, askerin artık siyasi iktidarı sivil kesime devretmesini isteyen halkın değil, altlarındaki koltukları çekilenlerin yeniden bu koltuklara oturma karşılığında yaptığı bir anlaşmadır. Böyle bir anlaşmanın halkı ve hatta kitlesel hareketi yönlendirmeye çalışan sivil toplum kuruluşlarını memnun ettiğini sanmıyoruz. Çünkü bu anlaşma cuntacıların siyasi iktidardaki etkilerinin ve sultalarının bir kez daha uzatılması anlaşmasıdır.
Böyle bir anlaşmanın ülkede istikrarı sağlayıp sağlamayacağını belki önümüzdeki süreç içinde göreceğiz. Ama belli bir istikrar sağlansa da bunda yine askerin gölgesi kendini hissettirecek ve sivilleşme faaliyetleri konusunda beklenen ilerleme kısa süre içinde gerçekleşmeyecektir. O yüzden anlaşma sivil kanadın zaferi gibi lanse edilse de gerçekte cuntacıların dayattığı bir anlaşmadır.
HABERE YORUM KAT