Halep’te 5 Gün
Geçen hafta Suriye’de savaşın en yoğun yaşandığı şehirlerden biri olan Halep’teydik. İHH Kilis Koordinatörü Serkan Öktem, Gazeteci dostum Furkan Azeri ve kameraman arkadaşım Muaz Türkmen’le birlikte Halep’te 5 gün geçirdik. Varil bombalarının altında, çatışmaların arasında geçirdiğimiz bu 5 gün boyunca bir çok şeye şahit olduk. TRT Türk’de yayınlanan “Yeni Rota” programı için gerçekleştirdiğimiz çekimler benim için gazetecilik hayatımın en zor çekimlerinden biriydi. Hatta sürekli şehri bombalayan savaş uçakları nedeniyle kimi zaman çekimleri yarıda bırakmak zorunda kaldık.
İtiraf edeyim ki; Halep’e girer girmez ilk olarak büyük bir şaşkınlık yaşadım. Tarih ve medeniyetimizin en güzel şehirlerinden biri olan Halep, Esed güçlerinin her gün attığı varil bombaları nedeniyle artık tanınmaz hale gelmiş. Bazı bölgelerde adeta taş üstünde taş kalmamış. Bir zamanlar sokaklarını gezmekten, Kayşani ismindeki özel taş cinsinden yapılmış evlerini seyretmekten büyük zevk aldığım Halep’i bu sefer harabe halde görmek benim için dayanılması zor bir durumdu.
Halep şu an yüzyılın gördüğü en şiddetli şehir savaşlarından birine şahit oluyor. Bir tarafta her gün Halep’teki sivillerin üzerine varil bombaları yağdıran Esed güçleri diğer tarafta ise ellerindeki kıt imkânlarla evlerini, ailelerini korumaya çalışan Halepli direnişçiler. Halep’in dört bir tarafı ise İran ve Lübnan’dan getirilen keskin nişancılarla dolu. Hareket eden her şeye ateş açan keskin nişancılar sadece direnişçileri değil; kadın ve çocukları da hedef alıyor. Tıpkı Sırpların bir zamanlar Saraybosna’da yaptıkları gibi…
Şehirde yaralı ve hastaları tedavi edecek uzman doktor hemen hemen yok gibi. Yaralı ve hastalar daha çok amatör sağlıkçılar tarafından tedavi edilmeye çalışılıyor. Bir çoğu genç kızlardan oluşan amatör sağlıkçıların tamamına yakını doktorluğu devrim sonrası öğrenmiş. Halep’te ayrıca büyük bir gıda sıkıntısı yaşanıyor. Sürekli bombalanan fırınların önü ekmek sırası bekleyen insanlarla dolu. Son mazot krizi ise şehirde yaşanan sıkıntıyı ikiye katlamış.
Halep’te Esed güçlerinin bomba atmadığı, hemen hemen hiçbir cami kalmamış… Harabeye dönüşmüş, minareleri yıkılmış camilerde her şeye rağmen ezanlar okunmaya devam ediyor. Bir taraftan şehrin üzerine bombalar yağarken diğer taraftan göğe yükselen “Allahuekber” seslerine şahit olmak gerçekten bambaşka bir duygu.
Duvarları Şehit Abdulkadir Salih’in gülümseyen fotoğraflarıyla dolu olan şehrin yüzde altmışa yakını şu an direnişçilerin kontrolü altında… Esed güçleri de tamamen Halep’in merkezine sıkıştırılmış durumdalar. Şehirde Esed’e bağlı güçlerle direnişçiler arasında adeta sokak sokak, mahalle mahalle bir savaş yaşanıyor. Direnişçiler her gün ilerlemeye devam ederken Esed güçleri yeni bir sokağı veya bölgeyi daha kaybediyorlar. Fakat bu süreç direnişçilerin ellerindeki imkânsızlıklar nedeniyle oldukça yavaş işliyor.
Oğlunu ve damadını devrim esnasında şehit veren ve şu an 10 torunu ile birlikte cephe hattına yakın bir evde yaşayan Halepli Meryem Teyze’ye kendisiyle yaptığımız görüşmede “Esed rejimi Halep’i yıkıyor, bundan sonra ne olacak?” diye sormuştum. Meryem Teyze de bu sorum üzerine; “10 torun büyütüyorum. Gerekirse onlar da büyüdüklerinde Esed zalimine karşı savaşacaklar. Fakat asla teslim olmayacağız. Evlerimizi, Halep’i terk etmeyeceğiz. Bundan sonra geri dönüş olmaz” dedi. Meryem Teyze’nin bu cümleleri aslında Haleplilerin içinde bulundukları ruh halini en iyi şekilde özetliyor. Halep yaşadığı tüm acılara, uğradığı tüm ihanetlere rağmen hürriyet ve adalet için direnmeye, zulme karşı mücadele etmeye devam ediyor.
DİRİLİŞ POSTASI
YAZIYA YORUM KAT