1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. İRAN

  4. Halep Kasabı Süleymani’yi “Komşumuzun Bir Generali” Olarak Tanımlamak!  
Halep Kasabı Süleymani’yi “Komşumuzun Bir Generali” Olarak Tanımlamak!  

Halep Kasabı Süleymani’yi “Komşumuzun Bir Generali” Olarak Tanımlamak!  

Ali İhsan Karahasanoğlu Kasım Süleymani’nin öldürülmesine sevinenleri eleştirmiş! İyi de bunca zulme, vahşete maruz kalan insanların bir zalimden kurtulduklarına sevinmeleri neden garip olsun?  

05 Ocak 2020 Pazar 20:37A+A-

HAKSÖZ-HABER

Ali İhsan Karahasanoğlu Kasım Süleymani hakkında evlere şenlik bir yazı yazmış! Mantık şu: ABD bizim düşmanımız, dolayısıyla onun kendi çıkarları için gerçekleştirdiği bir eylemden ötürü sevinmek çok abestir! İyi de sevinenler “ABD öldürdü, başardı, helal olsun” diye sevinmiyorlar ki! “Suriye halkının kasabı belasını buldu, yeni cinayetler işleyemeyecek” diye seviniyorlar! Bu basit gerçeği anlayamıyor musunuz?  

Sayın Karahasanoğlu, yazınızda “Netanyahu ile.. Pentagon ile buluşacak değilim..” diyorsunuz. İyi de Kasım Süleymani adlı katil Esed’le, Rusya’yla, Çin’le buluşmuştu. Buna diyecek bir sözünüz yok mu?  

Yazınızın ilk bölümünde Kasım Süleymani’ye atfedilen cürümler hakkında “doğru mudur değil midir bilmiyorum” diyorsunuz. Nasıl olabilir? Siz gazeteci değil misiniz, daha önemlisi Müslüman değil misiniz? İran’ın Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de neler yaptığını bilmiyor musunuz? Göz önünde cereyan eden tüm bu zulümler hakkında doğru mudur, değil midir bilmiyorum da ne demek? Neden araştırmıyorsunuz? Farklı konularda hüküm verirken gayet cesur davranan siz bunca vahşet karşısında neden kenara çekiliyorsunuz? Adalet anlayışınız bu mudur?  

İşin özü şu: Bu sözde anti-amerikancı tavrınızla sonuçta sadece İran’ın Ortadoğu’da gerçekleştirdiği cürümleri görmezden gelmiş, daha kötüsü örtmüş oluyorsunuz!  

Karahasanoğlu’nun bahse konu olan yazısı: 

İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. 

Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. 

Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. 

“Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. 

Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. 

Yemen’den sorumlu.. 

Irak’tan sorumlu.. 

Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. 

Bebeklerin ölümünden sorumlu.. 

Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” 

Devam ediyor, tutulan liste.. 

Devam ediyor, gerekçeler.. 

Ben ise şöyle bakıyorum.. 

Bu gerekçeler doğrudur değildir bilmeden söylüyorum.. 

Bu gerekçeler üzerinden mi Süleymani öldürüldü? 

Yani, ABD attığı füzelerin düğmesine basarken, “Suriye’de binlerce Müslümanın öldürülmesinden sorumlu bir şeytan bu” diyerek mi hareket etti? 

“Müslüman kadınların ırzına geçilmesinden bu adam sorumlu, bu adamı ortadan kaldırmamız gerekir” diyerek mi, saldırıyı düzenledi? 

“İran, bölgede yayılmacı bir politika uyguluyor. Bu arada Müslümanların birbirini öldürmesine sebep olan adamlardan birisi de, bu Süleymani’dir” diyerek mi, bu operasyonu düzenledi? 

Soruları çoğaltın.. 

Her birine vereceğiniz cevaplar, hep “Hayır” olacaktır. 

Çünkü bu suçlamaların hemen hepsinin ağababalığını, ABD’nin bizzat kendisi yapıyor. İşine gelince Sünnileri, işine gelince Vehhabileri, işine gelince Şia’yı destekleyip, Müslüman kanı akıtılması için, elinden gelini ardına bırakmıyor.. 

Suriye’ye karıştıran, zaten ABD.. 

Orda ölen Müslümanların kanından, en başta ABD sorumlu.. 

Yüzlerce askerimizin, sivilimizin, güvenlik görevlimizin ölümüne sebep olan PYD’ye.. PYD’nin, PKK’nın uzantısı olduğu gerçeğini hatırlarsak.. Türkiye’de 50 bin insanımızın ölümüne sebep olan, binlerce güvenlik görevlimizi şehit edenlere silah veren ABD’lilerin ölümüne sevineceğime.. 

Savaş başladıktan sonra, yanlış safta duran Süleymani’nin ölümüne.. Hem de savaşı başlatan ABD’nin füzesi ile ölümüne, niye sevineyim ki? 

İşin doğrusunu da anlatarak, tezimizi test etmeliyiz. 

Ortadoğu’da yayılmacı politikası sebebi ile öldürülmedi Süleymani.. 

Peki ne için öldürüldü, ona da bakalım.. 

Önce, ABD bombaları ile, Irak’taki şu örgüt, bu örgüt tanımlaması ile. 

Öldürülen insanlar oldu.. 

Binlerce kilometre öteden gelen ABD, bölgeyi karıştırdığı gibi, akabinde kavgaya tutuşturduğu taraflardan birisine de operasyon düzenledi.. 

25’ten fazla insanı topluca öldürdü.. 

Irak’taki halk da. Siz buna, Süleymani’nin organizatörlüğünde Haşdi Şabi mensupları da diyebilirsiniz.. 

ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ni bastı.. 

Personel, korkusundan binanın tepesine kaçtı.. 

Bu görüntü bile, ABD’nin itibarı zayıflamasın diye, dünyanın gündeminden kaçırıldı.. 

Ve hemen akabinde.. 

Süleymani öldürüldü.. 

Demek ki, sebep ne imiş? 

ABD’nin büyükeliçiliğinin basılması imiş.. 

ABD’nin itibarının sarsılması imiş.. 

Büyükelçilik baskınında bir ABD’li bile ölmedi.. 

Suriye’de Süleymani’nin sorumlu tutulduğu binlerce Müslümanın ölümü tartışmasız iken.. 

Irak’ta yine benzer ölümlerden bahsettiğimiz halde.. 

Süleymani’ye, kimse bir şey yapamamış.. 

Ne zaman ki.. 

ABD’nin büyükelçiliği basılmış.. 

Hem de.. 

Basanlar arasında direkt Süleymani yok.. 

Ama tam mafyavari bir metotla.. 

“Ben tetik çekenlerle uğraşmam.. Tetiği çektireni, azmettireni cezalandırırım. Ben silah sıkanı değil, sıktıranı cezalandırırım” mantığı ile hareket edilerek.. 

Haydutça.. 

Büyükelçilikte kimseye fiziki bir zarar bile verilmediği halde.. 

Süleymani, ABD topraklarının dışında, Irak toprağında iken.. 

Füzeli saldırı düzenleniyor.. 

Ve haydutluk tavan yapıyor.. 

Öyle bir haydutluk ki.. 

ABD’deki derin devleti de çözmek amacıyla.. 

Emir Trump’tan mı, yoksa durumdan vazife çıkaran Pentagon’dan mı diye baktığınızda.. 

Pentagon ön alıyor, “Trump’ın emri ile” diyor.. 

Trump önce yorumsuz ABD bayraklı paylaşım yapıyor.. 

Ardından, İran’ın müzakereye gelmesi amaçlı ve bu yönde övücü açıklamaları ile, durumu yumuşatmaya çalışıyor.. 

Süleymani, kanına girdiği Müslümanların cezasını çekmek üzere, öldürülmüş olsa idi.. 

“Cezasını buldu” diyebilirdim. 

İran’ın yayılmacı politikasını, bölge ülkelerine dayatmak istemesinin karşılığında bir “son”la karşılaşsa idi.. 

“Hakketti” diyebilirdim. 

Şia mezhebini silahla yaymak için, kirli ve derin yapılanmalarla bölgede etkin hale getirmek için yaptığı faaliyetlerden dolayı, “su testisi su yolunda kırılır” muamelesine tabi tutulsa idi. 

“Başka ne bekleyebilir ki?” derdim.. 

Ama.. 

ABD büyükelçiliğinin basılması sebebi ile öldürülmüş ise.. 

ABD, kendi itibarını, bu kadar güçlü bir şekilde savunurken.. 

ABD; kendi büyükelçilik binalarını, milyonlarca Müslümanın kanından, ırzından daha kutsal görüyor ve bunu dünyaya da kabul ettirmek için, bir İranlı generali infaz ediyorsa.. 

Kimse kusura bakmasın.. 

Bu acizliğimize, sevinecek değilim.. 

ABD menfaatleri doğrultusunda işlenen bir cinayete sevinenlere, destek verecek değilim.. 

Netanyahu ile.. Pentagon ile buluşacak değilim.. 

Libya’ya asker gönderilmesine bile kızılca kıyametler kopartan siyasetçilerimiz gerçeği karşımızda dururken.. 

ABD’nin binlerce kilometre öteden gelip, komşumuzun bir generalini öldürmesine, zımnen de olsa, alkış tutacak değilim.. 

HABERE YORUM KAT

9 Yorum