Halep ile Kalmamış Bir Aşk Hikayesi
Yüreğini ince ama ağır bir sızı kaplar o an
Derine
en derine
ucu zehirli bir hançer saplanmış gibi
Bilirim o acıyı
Fakat
kelimeler ile anlatamam
Ki öyle bir histir de zaten
Kelimeler ile anlatılamayan
Geceleyin uyutmayan
Perdeyi kıpırdatan
Kapıyı gıcırdatan
Yastığı ıslatan
Aşk!
Hem bilirim o acıyı da
Dedim ya;
bilirim bunu da!
Lakin
burası Halep'tir!
Aşk'a odun taşımam
bundan
uzun zaman öncedir
Halep peçesi altında ışıldayan
o bir çift fettan göz
Nağmeli bir çift söz
değmeyeli yüreğime
çok gecedir
Kara bir sevdanın yeliyle savrulalı
odanın bir o duvarından
bir bu duvarına
öyledir
Ama
Burası Halep'tir
Doğduğum yerdir
Yaşarken de öldüğüm yer
Ve her gün
her saat
her dakika
her saniye
yeniden dirildiğim kabirdir
Ve Halep
her gün yineden direndiğim yerdir
Hani bir acı vardı ya
Bilirim bunu da dediğim
"Akide'm
Sevdiğim
Hiç söylememiş gibiyim"
demem üzerinden çok geceler geçirdiğim
Sönünce odamın ışığı
uzun yaz geceleri
Açık olan odamın penceresinden içeriye
dolan bir Şi'ra Yıldızı gibidir
Elini tutarsam
o an elleri bir kor olur yakar
ahiretimdir
Bu yüzden de sadece
gözlerine bakmayı düşlediğim
Tam boğulacakken deniz gözlerinde
bu kez o tutardı ellerimden
sevdiğimdir
Haliyle ben
Hayaliyle şiirler biriktirdim
Ona derdim ki;
sen hep şiir oluyorsun
ben her ağladığımda
O ise gülümserdi buna
O gülümsesin isterdim
O gülümsesin için
ben hep şiirler biriktirdim
O şiir olsun için
dinmedi yaşları gözlerimin
Ağlamak
Bir Halepli erkek için
Akidesine kavuşmasının
en kestirme akarsuyu
Bildiğim
Güzel olan her şey
biterdi her tan vakti
Bir tan vaktiydi
yine
ve gitti
Beni değil de
Bu şehri
yani
Halep'i terk etti
O terk etti bu şehri
Ben sandım kİ
artık dünyanın sonu geldi
Halep'in bütün güzelliğini
Kalesini
Zeytin ağaçlarını
çarşısını, camisini
yükleyip de omuzlarına
alıp da gitti
yapamazsın
kaldıramazsın
dedim
dinlemedi
Öylesine değil
Ölesiye gitti!
ölesiye nedir bilir misiniz?
Öylesine değildir
Tükenmektir!
O gittikten sonra
bu kaçıncı yaz oldu sahi?
Bilemedim
Hiç iyi olmadı ki matematiğim,
hele ki istatiğim
Çok vakit oldu
Bir bunu bildim
Bir bunu belledim
Demiştim
Demiş miydim?
Dün gece haberi geldi
Haberi gelmedi aslında
Haber'İ geldi
Basın mı
yoksa
ajanslar mı demeliyim?
Aklım bir türlü almadı
bu işleri
Haber'İ düştü yani
Galiba oldu şimdi
Kara sevdanın yerini
bu kez kara bir haber
deldi de yüreğimi
geçmedi
"Akdeniz"
dediler
Sustum
O her daldığımda
Kıskanmış boğulduğum
"deniz
gözlerini almış"
dediler
Sustum
Tutmaktan korktuğum o kordan ellerini
Tamam yalan söylemeyeceğim bu kez
Asıl tutmaya kıyamadığım
o narin
"ellerini kaskatı yapmış"
dediler
Sustum
Ardından
usulca
"cansız
bedenini
sahile bırakmış"
dediler
...
Masum parmakları
ve zeytin ağaçlarının dahi kıskandığı
ve yıldızların bile
ettiğim dualar ile beraber üzerinden kaydığı
o siyah "saçlarını"
ve bir de daha ilk sayfasına
yazmazsan eğer ölürsün dediğim
"günlüğünü salmış"
dediler
Koştum
Koştum
Koştum
Akdeniz
Ah, Akdeniz
Tükenmeye an kalan direncimi
yeniden bilemesi için
günlüğünün sadece son sayfasını
Silmemiş
Silememiş belli ki
son anını
son yazdığını
Demiş ki:
"Ahmed'im
Sevdiğim
Hiç söylememiş gibiyim
Halep'i sevdim
Halep'i terk ettim
Seni de sevdim
Seni
bir türlü terk e-de-me-dim
Bir bunu bildim
Bir bunu belledim
Senden son isteğim
Hoşça kalması için Halep'im
Diren,
Ne olur bari sen diren
Ahmed'im!"
YAZIYA YORUM KAT