Haksöz’ün Şubat 2020 Sayısı Çıktı: “İdlib’de Vahşet ve Kahreden Sessizlik”
Haksöz dergisinin Şubat 2020 tarihli 347. sayısı çıktı. Kapakta İdlib’de yaşanan vahşet karşısındaki sessizliğe dikkat çekiliyor.
“Kur’an’ın aydınlığına doğru” şiarıyla aylık yayınına devam eden Haksöz dergisi, Şubat 2020 tarihli 347. sayısında “İşgalcilerin Vahşeti ve Kahreden Sessizlik: İdlib” manşetiyle çıktı.
Gündem’de ateşkes, müzakere ve mutabakatlara rağmen Rusya’nın İdlib’deki kesintisiz katliamlarına dikkat çekilerek Türkiye’nin bulunduğu darboğazı aşarak Rusya nüfuzu karşısında aktif bir duruş sergilemesi çağrısında bulunuluyor.
Şefik Sevim, toplumsal kurtuluş için İslami bilincin inşasının zorunluluğuna değindiği yazısında nasıl bir kimlik ve ahlak sahibi olmak gerektiği konusunda yaklaşımlarını paylaşıyor. Bu noktada gençlerin dilini anlamanın ve bireysel-toplumsal samimiyetin önemine dikkat çekiyor.
Rıdvan Kaya, dünyevi endişelerden sıyrılıp hayatı akide merkezli yaşamaya ilişkin kaleme aldığı değerlendirmesinde özellikle sorumlulukların yerine getirilmemesinde mazeretçi tutumun zaaflarına işaret ediyor.
“Kemalizm bitti mi?”
Musa Üzer, tam da bu soruya cevap aradığı uzun yazısında M. Kemal döneminden bugüne Kemalizm’in siyasal, sosyal, kültürel, edebiyat vs her alanda mevcudiyetini nasıl muhafaza ettiğini tahlil ediyor. Bu noktada AK Parti iktidarının son döneminde muhafazakârların Atatürkçüleşmesi olgusunu tartışıyor.
“Kürt meselesine yeni yaklaşım mümkün mü?”
Murat Koç, değişen sosyolojide Kürt meselesine ilişkin yeni yaklaşımlar getirmenin zorunluluğuna dikkat çektiği yazısında sahadan analizlerine yer veriyor. Küresel kültürün büyüttüğü yeni kuşaklara ilişkin yeni bir dil ve anlayışın önemini vurguluyor.
“Su testisi su yolunda kırıldı!”
M. Hasip Yokuş, Kasım Süleymani suikastını irdelediği yazısında Süleymani’nin neden hayırla yâd edilmediğini gözler önüne seriyor. Melek Chabkoun da Fırat Taşdemir’in Türkçeye aktardığı yazısında Süleymani’nin anti-emperyalist bir kahraman olmadığını ortaya koyuyor.
Lokman Doğmuş, Libya gündemini analiz ettiği yazısında bütün komplolara karşı Trablus^taki mneşru hükümet Ulusal Mutabakat Hükümetinin kararlılığının öneminin altını çiziyor. Arnaud Delalande’nin Gökhan Ergöçün tarafından Türkçeye aktarılan yazısında ise Halife Hafter’in gücünün nasıl bu noktaya geldiğine ilişkin hayli malumat var.
Musa Kurbanoğlu’nun Türkçeye çevirdiği yazılarda Zaher Sahloul, dünyanın en vahim insanlık krizlerine şahit olmuş bir doktor olmasına rağmen Suriye’de gördüğü acıların eşi benzeri olmadığını belirtiyor. Bassma Kodmani ise Suriye’nin Rus-İran iki başlı bir canavara dönüştüğünü, Esed’in de sadece bir kukla olduğunu ortaya koyuyor.
Fırat Taşdemir, ‘yurttaş gazeteciliği’ olgusunu kaleme aldığı yazısında özellikle Suriye’de katliamları fotoğraf ve videolarla dünyaya servis eden sivillerin gördükleri değerli işleve işaret ediyor.
Cahit Çekmen, küresel sömürü aracı haline getirildiğini ifade ettiği “spor”u ve özellikle futbolu tahlil ediyor. Sporun tarihiyle birlikte endüstriyel araçlarına yer veren Çekmen, adeta bir köle pazarını anımsatan yönlerine dikkat çekiyor.
Eyüp Togan, Suriye’de uzunca bir zaman sahada bulunmuş Sam Dagher’in henüz Türkçeye çevrilmemiş “Assad Or We Burn The Country” (Ya Esed Ya Yakarız Biz Bu Ülkeyi) adlı kitabını tahlil ediyor ve kitapta yer alan çarpıcı bilgilere dikkat çekiyor.
Bünyamin Doğruer’in şiirine yer verilen derginin arka kapağı ise Filistin-Kudüs temalı bir çalışmaya ayrılmış: “Filistin’in parçalanmasını kabul etmeyeceğiz!”
İRTİBAT: 0212 524 10 28
[email protected]
HABERE YORUM KAT