Haksızlığa Dönüşmemeli
15 Temmuz 2016 darbe girişimi haksız bir çıkıştı. O yüzden ilk duyduğumuzda çok garipsedik ve belki birçoklarımız ciddiye almadık. Çünkü artık Türkiye’de darbeler dosyasının kesin bir şekilde kapandığına inanıyorduk. Ama demek ki birileri yine kendilerine emanet edilen silahın gücüne güvenerek darbe yoluyla siyasi iktidarı ele geçirebileceğine inanıyormuş. Fakat bu kez halkın gücü silahın gücünü bastırdı.
Silahın gücünü siyasi iktidarı gasp etmek için kullanmada başarılı olamadıkları zaman da kendilerine göre komplo teorileri uydurmaya ve en azından müntesiplerini buna inandırmaya çalışıyorlar. Ortaya çıkan sonucun korkunç olması sebebiyle muhtemelen müntesipleri de bu teorilere inanmayı tercih ediyor. Çünkü böylesine korkunç bir manzaradan onlar da utanıyor ve savundukları kesimin siciline yazılmasını kabullenmek istemiyorlar. Gerçi bu konuda kendilerini bile ikna etmekte zorluk çektikleri kesindir. Çünkü olayların başlangıcındaki beklentileri farklıydı.
Ama olan bitenlerin ve ortaya çıkan manzaraların savundukları oluşumun ve liderlerinin hesabına yazılması durumunda onları reddetmeleri gerekecek. Aslında yapılması gereken de budur. Eğer ki doğru bildikleri çizgide kalarak bu çizgiyi aşanları reddetme cesareti gösterseler, gözlerini yanıltanlardan da kesin bir şekilde kurtulma imkânı elde edecekler. Fakat görüldüğü kadarıyla bunu başarmakta zorluk çektikleri için önlerine konan komplo teorileri kurgularına göre zihin yapılarını yeniden şekillendirmeyi tercih ediyorlar. “Eğer bunlar başkalarının komplosu ise bizimkilerin başlangıçta verdiği pembe mesajlar neye göre düzenlenmişti ve bütün beklentiler neye göre ayarlanmıştı?” sorusunu kendilerine sormakta zorluk çekiyorlar.
Fakat bu ihanete karşı durmanın ölçülerini de kaçırmamak gerekir. Her şeyden önce uygulamalar hukuk çerçevesinde olmalı, kimse hak etmediği bir cezaya maruz kalmamalıdır. Verilen mücadelenin amacı da insanların yanlış tercihlerine göre toplu cezalandırmaya maruz bırakılması değil tehlikenin bertaraf edilmesi olmalıdır. Eğer tehlikenin bertaraf edilmesi amacının ötesine geçilerek toplu cezalandırmalara dönüştürülürse zamanla bir fitneye dönüşebilir ki bu da darbe kadar tehlikelidir.
Olayın bir fitneye dönüşmemesi için haklılık sınırında kalınması, yapılanların birer haksızlığa dönüşmemesi gerekir. Haklılık sınırında kalınması suçun bertaraf edilmesine veya benzer nitelikte yeni suçlar işlenmesine karşı gerekli tedbirlerin alınmasına engel değildir. Fakat yaş ile kurunun birlikte yanmasını engelleyebilir.
Hukuk sınırlarının gözetilmesi kontrolün muhafaza edilmesi açısından da önemlidir. Çünkü ortaya çıkabilecek boşlukları kendilerinin kirli hesapları için değerlendirmek isteyenler de olabilir. Onlara fırsat verilmemesi gerekir.
Ayrıca bu gibi konularda tarihte yaşanmış tecrübelere bakarak kimlerin hangi açık kapıları kullandıkları, bu kapılardan girenlerin ne gibi işler çevirdikleri ve ne tür sonuçlara sebep oldukları hakkında bilgi edinilmesi yararlı olacaktır.
Türkiye hâlâ zor bir dönemden geçiyor. Askerî darbe yöntemlerinde başarılı olamayanlar amaçlarına fitne kapıları açmak suretiyle ulaşmak isteyebilirler. Çünkü bu işi çevirenlerin, oyunun başını tutanların insanlarımıza acımadıkları bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Amaçları sadece bu ülkede siyasi iktidarı ele geçirmek değildir. Ele geçiremedikleri siyasi iktidarın yoluna taş dökmeyi de kendi açılarından bir başarı kabul ederler. O yüzden yollara taş dökme imkânı elde edebilecekleri girişleri, kapıları kesin şekilde kapatmak, buna fırsat vermemek gerekir.
Bunları hatırlattıktan sonra Kur’an-ı Kerim’den bize yöntem öğreten birkaç âyetin mealini vermek istiyorum:
“Kötülüğü en güzel olanla sav. Onların nitelendiregeldiklerini biz daha iyi biliriz. De ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!” (Mü’minun, 23/96-98)
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.” (Maide, 5/8)
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT