Haklılığınıza İnanıyorsanız, Bu Korku ve Tehditleriniz Niçin?
‘Kişinin, rey ve iradesini sadece sandıkta değil, sandığa gitmeyerek de belirtebileceğini, oy vermiyeceğim diyenin de oy’unu belirtmiş olduğunu’ ifadeyle, ‘herkes inanç veya ideolojik açıdan kendisine hangi grup veya taifeyi yakın bulursa safını ona göre belirlemelidir. Çünkü, oylanacak olan, sadece günlük belediye hizmetleri değil..’ demiştik, seçim öncesinde..
Bunun aynen öyle olduğunu son seçimlerde gördük.. İstanbul’un özellikle Üsküdar, Kadıköy, Şişli, Adalar; Ankara’nın Çankaya, Yeni Mahalle gibi semt-ilçeleriyle, İzmir’de bunu net olarak bir daha gördük. Hattâ, o kadar ki, Beşiktaş ilçesinin sâkinleri, yüzde 83 oyla kendisine ideolojik açıdan en yakın olanı seçti. Gösterilen adayın kim olduğuna bakmadılar bile.. Kendi inanç veya ideolojik dünyalarına, hayat tarzlarına en yakın olanı seçtiler.
*
İstanbul BŞ. Belediye Başkanlığı’yla ilgili seçim sonucu (bu satırların yazıldığı saatlerde) henüz de alınamamıştı. Çünkü, (YSK) Yüksek Seçim Kurulu’na itirazlar henüz neticelenmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ‘Son sözü YSK söyler ve onun kararının başımız üstünde yeri var..’ demiştir.
Ama, Muhalefet lideri KK., seçimin kendi adayları tarafından kazanıldığı iddiasını canlı tutmaya çalışarak, ‘YSK vereceği kararla ülkeyi ya aydınlığa çıkaracaktır, ya da kaosa..’ diyecek kadar pervâsız konuşmakta.. Bu tehditlere papuç bırakılacağını sanıyor olmalı..
Halbuki, seçim öncesinde, ‘Nihayeti, size belediye hizmetleri getirecek kişileri, Belediye Başkanınızı, Belediye Meclis üyelerini ve muhtarınızı seçeceksiniz..’ diyen ve kendisine yabancı bir tavırla, ‘şirinlik’ler sergileyen de kendisiydi, Akşener’le birlikte..
Şimdi ise, sadece YSK’yı değil, bütün ülkeyi ve halkı da tehdit etmekte..
*
İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazandığını iddia eden kişi ise, ‘Seçimlerin bir an önce sonuçlandırılması, kendisinin seçildiğine dair mazbatasının verilmesi’ için tehditvarî şekilde bağırıyor ve ‘Oyların tamamının yeniden sayılması ve hele seçimin yenilenmesi gibi sözleri duymak istemiyorum!’ diyor..
Olur efendim, var mı başka emriniz?
*
Bir diğer nokta..
Seçimlerde yanlışlar, hile ve sair şaibeli durumlar olduğu iddiasında bulunanların kanûnî itiraz yolları‘nın açık olması tabiîdir.
Ancak, YSK’nın, oyların tamamının yeniden sayılması gibi daha kolay bir yol varken, bunu reddedip, ‘seçimin iptalinin istenmesi’ ihtimalini getirecek taleplere yol açması, ne kadar sağlıklıdır?
Bu durumun, pusuda bekleyen uluslararası şerr odaklarının entrika alanını genişleteceği de unutulmamalıdır.
*
Bir tavzih:
15 Temmuz Darbe Hıyaneti içinde yer almış olan ‘asker, polis, yargı mensubu ve büyük para babaları vs. gibi unsurlar dışında kalan ve FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu iddiasıyla kanûnî takibat altında olanlardan, -Başkan Erdoğan’ın- özellikle de, tabanını ibadet’in oluşturduğu’nu belirttiği kesimle ilgili olarak 8 Nisan tarihli yazımda dile getirdiğim görüş, bazı okuyucularca farklı değerlendirilmiş.. Ki, Başkan Erdoğan dün, ‘Halihazırda FETÖ’den (yargılanması tamamlanıp mahkûm olmuş) 20 bin hükümlü, tutuklu olanların sayısını da 10 bin 333 kişi’ olarak açıklamıştır; iddia edildiği gibi yüzbinler değil! Ayrıca, 20 bin kadar Emniyet mensubu, 15 bin kadar subay-astsubay, 4 binden fazla yargı mensubunun da mesleklerinden ve kamu hizmetlerinden atıldığı da yine Erdoğan tarafından açıklanmıştır. Yani, bu rakamlar bile 15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nin büyüklüğünü göstermeye yetiyor.. Ve, bütün bu uygulamalar mevcud kanun düzeninin çerçeve ve imkânları içinde yapılıyor.
Ama, zehirlenmiş kitleler bu on binlerden ibaret değil.. Ki, o ‘taban’daki kesimin hele de seçimlerde nasıl yönlendirildiği ortada..
İmdiii.. Önümüzdeki 4,5 yıl boyunca normalde herhangi bir seçim olmayacağına göre, o kitlenin umutları daha bir zayıflamış durumda..
Bu durumda, sosyal bünyede bir örümcek ağı gibi yayılmış o kitlenin, modern Hasan Sabbah konumlu Pensilvania Şeyhi’nin o şizofrenik hecme ve hezeyanlarından, rüya ve hayalî vaadlerinin peşinden sürüklenmekten, o ruhî ve itiqadî sefaletten, bataklıktan kurtarılması için, ‘Kanunî takibât dışında başka yöntemler de, âlicenapça duygularla düşünülmeli değil mi?’ demiştim.
Mes’ele bundan ibarettir.
YAZIYA YORUM KAT