“Hakkaniyetle bağdaşmayan mantıksız ve mesnetsiz konuşmalar…”
Kenan Alpay, Ahmet Mahmut Ünlü’nün mesnetsiz ithamları hakkında Serbestiyet’e açıklamalarda bulundu.
HAKSÖZ HABER
Türkiye’de insanların muarızları hakkında ağızlarına geleni söyledikleri bir vasat hakim ne yazık ki. Hiçbir şekilde delil veya mantıklı bir çerçeve olmaksızın yapılan konuşmaların alıcısı da çok. Televizyondaki tartışma programlarında seviyeden yoksun bir şekilde yapılanlar ‘gazetecilik’ mesleğini de ayaklar altına alıyor. Bu noktada sorunları muhatapları ile konuşmaya çalışan çabaları önemsiyoruz.
Serbestiyet, Ahmet Mahmut Ünlü’nün mesnetsiz ifadeleri hakkında bir soruşturma gerçekleştirmiş. Haksöz Haber Yazı İşleri Müdürü Kenan Alpay ile yapılan röportajı iktibas ediyoruz:
Kenan Alpay: “Hakkaniyetle bağdaşmayan mantıksız ve mesnetsiz konuşmalar…”
“Önceki gece Cübbeli Ahmet ve Cübbesiz Ahmet ikilisi sayesinde Tarafsız Bölge’de tamamen taraflı dahası hiç de adaletle, hakkaniyetle bağdaşmayan mantıksız ve mesnetsiz konuşmalar dinledi bütün Türkiye. Kendi söylemleri ve çizgisine itiraz eden kişileri itham etmeyi, riskli gördüğü çevreleri ilzam edici konuşmalar yapmayı ve bu bağlamda kimi zaman toplumu kışkırtmayı kimi zaman da devlete ihbar etmeyi karakter edinmiş biri ‘hoca’ olarak tecessüm ediyor; Cübbeli Ahmet.
“Tuhaf ama ‘tekfircilikle mücadele’ adı altında üstelik Ehli Sünnet’in ve ülkenin selameti adına tırmandırılan tam tekmil bir tekfircilik hadisesiyle karşı karşıyayız. İslami ilkeler üzerine hassasiyet izhar eder gibi yapıp esasen milliyetçi-devletçi mantık ve işleyişe meşruiyet hatta zaruret atfeden bir tutum sergiliyor Cübbeli Ahmet.
“Suç ve suçluyla mücadele edilecek elbette. Ancak bu mücadele hukuka ve toplumsal maslahatlara uygun olmak zorundadır. Siyasi partileri, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını olduğu gibi selefiliği de tarikatları da cemaatleri de tartışmak, eleştirmek son derece doğaldır. Ancak kullanılan usul ve üslup her zaman ve zeminde adalet ilkesine yaslanmak zorundadır. Kimse ama hiç kimse Cübbeli Ahmet gibi veya onun koruyup kollamaya ahdettiği milliyetçi-devletçi mistik siyasetin parçası olmaya zorlanamaz. Herhalde onun ekranlara çıkıp karalama ve jurnalleme kampanyalarına itiraz edip yaptığı işlerin ne derece edep ve hukuk dışı olduğunu yazıp konuştuğumuz için bir karşı atak başlattı. Lakin yine temelsiz, delilsiz ya da bağlamından koparılmış konuşmalarla kamuoyunu yanıltmaya çalışmak hususunda inat ediyor.
“Sadece Ehli Sünnet çizgisini değil bir bütün olarak İslam dinini tekeline almaya kendisini hak sahibi görüyor. Adeta aforoz mekanizması gibi bir süreç işletip tehdit ve tehlike gördüklerini hem din ama öncelikle devlet ve millet düşmanı ilan ediyor. Tutarlı birisi değil ve maalesef o da Haydar Baş gibi hoca kavramını ve sembolünü karikatürize edenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Cübbeli Hoca sorarsak pek sıkı bir Ehli Sünnet temsilcisi ama nasıl oluyorsa bir jonklör misali Atatürkçü, devletçi, milliyetçi, milli görüşçü, Perinçek dostu, yanmaz kefen pazarlamacısı, İsrailiyatçı, sümük-ü şerif ve sidik-i şerif anlatıcısı gibi onlarca renk topu aynı anda yere düşürmeden atıp tutabiliyor. Fakat havada dolaştırdığı bütün bu topları gerekli gördükçe iç düşman ilan ettiği birilerinin kafasına da atabiliyor.”
Cübbeli Ahmet’in takındığı “yerli ve milli” tavır hakkında fikirlerini sorduğumuzda ise Alpay şu cevabı verdi:
“Son dönemde giderek belirginleşen bir biçimde Ata/Türkçü hassasiyeti çok yüksek bir hoca profili arz ediyor Cübbeli Ahmet. Selefiliği tartışmak, aşırı ve sert yorumları reddetmek, toplumu ihtilafa sürükleyen ve bozguna sürükleyen tartışmalara set çekmek, Suudi Arabistan veya bir başka devlet adına yürütülen faaliyetlere karşı dikkat çekmek gibi işler doğal hatta zaruridir. Ne var ki sergilenen söylem ve tutumlar Cübbeli’nin bunlardan daha az tehlikeli olmayan misyonlarla donandığını işaretliyor.
“İrşad ve davet, ıslah ve infak gibi salih amelleri değil de devletin güvenlik teşkilatı, istihbarat ve emniyet birimi gibi vasıflarla kamuoyunun önüne çıkması üstlendiği misyonu daha da sıkıntılı hale getiriyor. Üstelik bir zamandır siyasi bir ittifakın milliyetçi kanadını hatta milliyetçi kanadın kaygı ve beklentilerini temsil eden bir dizi rol üstelendiğini açık ediyor. Dinin değil öncelikle ve hassaten devletin temsilcisi gibi ısrarla beka kaygısını büyüten, topluma tedirginlik ve korku aşılayan misallerle örülü konuşmalar yapıyor. ‘Öncelikli tehdit Selefilik ve Kemalizm muhalifleridir, bunlar PKK ve FETÖ’den de tehlikeli iç düşmandır’ tarzı bir stratejik konsepte güya İslami argümanlarla haklılık kazandırmaya girişiyor. Yalnız bu söylem ve stratejiyi İsmailağa camiası içinde ve etrafında değil, onun her açıdan çok çok uzağındaki, sürekli iltifat ettiği Ata/Türkçü dostlarıyla oluşturabilir ancak.
“Devlet sınıfları ne olursa olsun dindar Ata/Türkçülük modeli, milliyetçi ve devletçi Müslümanlık profili hedefinden vaz geçmiş değil. İster modernist olsun isterse gelenekçi dindar Ata/Türkçülük, milliyetçi ve devletçi Müslümanlık hedefine götüren her hocanın önünü devlet açıyor. İbni Teymiyye ve Cemaleddin Afgani’den Muhammed Esed ve Mevdudi’ye kadar Selefi addettiği bütün alimleri zemmeden Cübbeli Hoca’nın Atatürk ve Türkeş’i sürekli minnet ve dualarla anması boşuna olmasa gerektir. ‘Söz konusu vatansa …’ klişesinin ardına tevhid, adalet, ihlas, takva, ıslah, cihad gibi iman esaslarını dahi eklemek için fırsatlar kollayan bir gelenek var. Milli birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz şu günlerde Cübbeli Hoca da üzerine düşen görevi yerine getirmek istiyor herhalde.”
Kaynak: Mustafa Ali Aykol / Serbestiyet
Haberin tamamına ulaşmak için: https://serbestiyet.com/uncategorized/devlete-ihbar-etmeyi-karakter-edinmis-bir-hoca-46053/
HABERE YORUM KAT