Hakk'a şükür, halka teşekkür
Hakk'a sonsuz şükürler olsun ki, ülke için kurulan tuzakları bozdu, içimizdeki sevgili, masum ve mazlum kulların dualarıyla memleketimizi büyük bir badireden kurtardı. Allah'ın bu lutfunun şartlı olduğunu unutmamak ve her düşünce ve hedeften önce O'na olan kulluğumuzu bir daha, bir daha gözden geçirmek, herkesin gözü önünden olanla beraber özellikle kimselerin bilmediği, görmediği yerlerde ve durumlarda dini ve ahlaki vazifemizi eksiksiz ifa etmek borcumuzdur ve ilahi lutfun devamı için gerekli olan şükür şartını ifade eder.
Büyük çoğunluğu müslüman olan, dini vazifelerinde eksikleri bulunsa da boyunları Mevlâ karşısında eğik bulunan, ümitleri ilâhî af ve merhamet olan, asıl saadet beklentilerini ahirete bağlayan, büyük şairlerinin diliyle:
'Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!' diyen halkımıza merhamet ve rahmetiyle muamele eden ve dualarını kabul buyuran Rabbimiz, camileri yıkanlara değil, yapanlara, başörtüsü düşmanlarına değil, dostlarına, Kur'an, Hz. Peygamber'in (s.a.) hayatı ve İslam derslerine karşı olanlara değil, bu dersleri okullara koyanlara, İmam Hatip Okullarının önlerini kesenlere değil, önlerini açanlara, ülkeyi baştanbaşa imar edenlere, ekonomiyi batıranlara değil, düze çıkaranlara, kandan beslenenlere değil, akan kanı durduranlara… zafer nasip etti; çok şükür.
Okumuşlarından daha arif, fıtratı daha aza örselenmiş, firasetiyle çözüm üreten halkımıza gönülden teşekkürler.
Halkımız, ortalığı toza dumana boğan yalanlar, iftiralar, uydurma kayıtlar, montaj veya dublaj görüntülere, yoğun bilgi kirliliğine, gece gündüz beyin yıkayan, insanları ipnotize eden telkinlere… rağmen hakkı batıldan ayırmasını bildi, önemliyi ve öncelikliyi daha az önemli olana, zamanı gelmemiş bulunana tercih etti, bu zaferin kahramanı işte bu halktır; onlara binlerce teşekkür.
Hiçbir Müslüman ve hiçbir namuslu ve vicdanlı insan yolsuzluğa, hırsızlığa, kul hakkını yemeye rıza göstermez ve böyle olaylar varsa bunları görmezden gelemez, üstünü örtemez. Ancak din, kutsallar, erdemler kötü bir maksatla istismar edilirse yine aklı başında olan namuslu insanlar önce istismarı engeller, onun amacına ulaşmasına mani olur, sonra asılsız iddia ve iftiraları aslı olanlardan ayırır, aslı olan yolsuzlukların peşine düşer, din, ahlak ve hukuk neyi gerekli kılıyorsa onu gerçekleştirirler.
Ve şimdi sıra bu eyleme gelmiştir, bunun da yapılacağı görülecektir.
İstismara güncel bir örnekle bu yazıyı bitireceğim:
Bir muhalif parti sözcüsü konuşuyor ve şöyle diyordu:
'Sayısız sesli ve görüntülü deliller ile rüşvet aldığı ispat edilmiş bulunan filan iktidar siyasetçisi…'
Okumuş yazmış, birçok diploma almış bu şahıs 'delil' ve 'ispat' kavramlarını bilmiyor; yahut biliyor da istismarı tercih ediyor. Bilindiği gibi delil, mahkemenin öyle kabul etmesine, ispat da mahkemenin hükmüne bağlıdır; bunlar gerçekleşmeden ortada yalnızca iddia vardır. Bu ülkede iddia ile ispatı birbirinden ayıramayan, ama cahilin cesaretiyle halkın karşısına geçip ahkam kesenler var oldukça işimiz zor görünüyor; ama halkın firaseti var olsun!
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT