'Hakikate Zerre Kadar Saygısı Olanların Bu Kutlamalara Gülüp Geçmemesi Mümkün Değildir!'
“Çocukluğumuzdan beri çok 23 nisanlar gördük! Çok şatafatlı nutuklar dinledik, şiirler, marşlar okuduk… Bütün bu törenlerin, nutukların, şiirlerin, marşların 23 Nisan gerçeğini örtmek için yapılan tantanalar olduğunu tarihî gerçeklerle yüzleşince gördük.”
23 Nisan’ın ilk defa 1924’de kutlandığını belirten D. Mehmet Doğan, “O günden bugüne gerçeği ile taban tabana zıt bir kutlama sürdürülmüştür. Hakikate zerre kadar saygısı olanların bu kutlamalara gülüp geçmemesi mümkün değildir.” diyor.
D. Mehmet Doğan’ın Karar Gazetesi’nde yayınlanan konuyla alakalı yazısı (23 Nisan 2020) şöyle:
Gerçek 23 Nisan Hiç Kutlandı mı?
TBMM’nin açılışının 100. yıldönümündeyiz…Bugün 23 Nisan ve bu önemli yıldönümü malûm sebeplerle şatafatlı törenlerle yâd edilemiyor.
Millete “sakın evlerinizden çıkmayın” denirken Meclis açık tutuluyor ve milletvekillerinin toplanması bekleniyor.
Çocukluğumuzdan beri çok 23 nisanlar gördük! Çok şatafatlı nutuklar dinledik, şiirler, marşlar okuduk… Bütün bu törenlerin, nutukların, şiirlerin, marşların 23 Nisan gerçeğini örtmek için yapılan tantanalar olduğunu tarihî gerçeklerle yüzleşince gördük.
Hakikat ne kadar saptırılabilir? Tamamen tersine çevrilerek!
Sorumuz şu: Bir devlet insanına bu kadar yalan söyler mi?
Peki, 23 Nisan 1920’de Ankara’da ne oldu?
Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile ilgili olarak Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin birinci sayfasında yer alan haberde şu bilgiler verilmektedir:
“O gün yüce milletvekilleri ile beraber küçük büyük bütün hükümet memurları, memleketin eşrafı, Hacı Bayram Veli Camii Şerifi’nde toplanmaya acele ederek ve cuma namazının büyük bir cemaatle edasından sonra, önde Lihye-i saadet (Peygamberimizin sakalının teli) ve Sancak-ı şerifi taşıyan bir âlimler ve şeyhler heyeti tekbir ve tehliller ile müminlere ruhanî feyzler saçtıkları halde alay ile Büyük Millet Meclisi dairesine varılmıştır. Yüce Meclis’in kapısında beliğ bir dua ile kurbanlar kesilmesinden sonra herkes içeriye girmiş ve Lihye-i saadet ile Sancak-ı şerif büyük saygı gösterisiyle başkanlık kürsüsü üzerine konularak zaten Camii Şerif’de başlamış olan Kur’an hatmi ile Buharî-i şerif okumasının son kısımları uğur getirmesi için orada tamamlanmış hal ve zamanın gereğine uyan bir duadan sonra en yaşlı üye olan Sinop meb’usu Şerif Bey’in başkanlık kürsüsüne çıkmasıyla Büyük Millet Meclisi açılmıştır...” (28.4.1920)
Buna ne denir? Tamamen dinî bir açılış! “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ise son yıllara kadar tamamen din karşıtı törenlerden ibaretti.
Hadi sıkıysa, 23 Nisan kutlamalarını hakikatine kavuşturalım. Yürüyüşe Hacı Bayram-ı Veli Camii’nden başlayalım. Tekbir ve tehlillerle önce ilk Meclis’e, sonra yeni Meclis’e gidelim. Kurbanlar keselim, hatimlerin ve Buhari-i Şerif okumalarının dualarını Meclis’te yapalım…
Tabiî bazı çokbilmişler “bir gazete haberine göre mi hareket edeceğiz?” diyebilirler. Hâkimiye-i Milliye sadece bir gazete değildir, Mustafa Kemal Paşa’nın yayınladığı, onun sesi olan bir yayın organıdır. Cehalet o kadar derin ki, bu eçhel taifesi “Hâkimiyet-i Milliye de ne demek?” diyebilir. Şimdi “Ulusal Egemenlik” diyorsunuz ya, odur! (Niye Mustafa Kemal gibi Hâkimiyet-i milliye diyemiyorsunuz?)
Burada zamanının resmî bir yayınına dayanarak verilen bilgiler, sonradan laikleştirilmiş “kurtuluş” veya “bağımsızlık” savaşı anlatımına aykırı düşmektedir. “Resmî yayın” tâbiri tesadüfen kullanılmamıştır. Hakimiyet-i Milliye, önce Heyet-i Temsiliye’nin, Sonra Büyük Millet Meclisi’nin yayın organı olmuştur. Bu gazetenin muhtevası M. Kemal Paşa’nın denetimindedir. Paşa, gazetenin sadece muhtevasıyla değil, teknik meseleleriye, hatta abone işleriyle bile ilgilenmiştir. Bu haberin onun kontrolü olmaksızın yayınlanmadığını tahmin etmek güç değildir.
Neden canlandırılmıyor?
Bugünkü şartlarda TBMM’nin açılışının gerçek hüviyetiyle canlandırılması mümkün müdür? Millete anlatılanlarla, gerçekte olanlar arasındaki fark o kadar büyüktür ki, 23 Nisan, asla hatırda kalacak şekilde canlandırılan bir yıldönümü olamamaktadır. 23 Nisan gününün hareket noktası olan Hacı Bayram Camii, bugün dolayısıyla yapılan törenlerde hatıra bile gelmemektedir!
Millî Mücadele’nin başlangıcında millete emperyalizme karşı dinî muhtevalı bir hareket sözü verildi. Halkdan bu şekilde destek istendi. Gerçekten de hem Meclis’in açılışında hem de Meclis’te dinî muhteva yüksek seviyede idi. Yunanlılar mağlub edildikten sonra mücadeleyi yürüten Meclis feshedildi. Yeni Meclis Lozan’ı kabul ettikten sonra, Türkiye o zamanın dünya hâkimi İngiltere’nin projesine uygun tarzda küçük bir devlet olarak tasarlandı. Buna uygun ideolojik yapılanma meydana getirildi, bir “mağlubiyet ideolojisi” oluşturuldu. Yeni devletin ideolojisi, Meclis’in açılışındaki muhteva ile kavgalı bir yapıda idi. Yeni devlet meşruiyetini din dışı sentetik unsurlara dayandırmaya çalıştı. Aidiyetle meşruiyet arasında büyük bir açıklık, hatta zıddiyet meydana getirildi.
23 Nisan ilk defa 1924’de kutlanmıştır. O günden bugüne gerçeği ile taban tabana zıt bir kutlama sürdürülmüştür. Hakikate zerre kadar saygısı olanların bu kutlamalara gülüp geçmemesi mümkün değildir.
23 Nisan’ın en yüksek seviyede kutlanacağı 100. Yıldönümündeyiz. İşe bakın ki, o uyduruk kutlamalar dahi yapılamıyor!
HABERE YORUM KAT