Haki renk koyulaşıyor…
2007 Temmuz'unda "Haki Renkli Çeteler" başlıklı bir yazı yer almıştı bu köşede.
Bir süre sonra Ergenekon Davası'ndan tutuklu olan avukat Kerinçsiz'in suç duyurusu üzerine yazıyla ilgili soruşturma açılmıştı.
Şöyle diyordu o yazı:
"Hem bir zihniyet hem bir yapılanma olarak çeteler bugün ülkenin içindeki ve karşısındaki en büyük beladır.
“Bu çeteler kendi başlarına siyasi ve silahlı görev üreten serseri grupçuklardan oluşmuyorlar. Uçları açık biçimde devletin içine, merkezine doğru ilerliyor. Çete üyelerinin irtibatta olduğu devlet memurlarının, ordu mensuplarının sayısı her geçen gün artıyor.
“EMASYA gibi istihbarat ve karşı örgütlenme faaliyetlerini denetimsiz kılan, kamusal alanda kör ve karanlık noktalar oluşturan yapılanmaların oluşturduğu zemin çetelerin yeşerme zemini olmuştur.
“Dünden bugüne bu örgütler toplumsal alanı adeta kapladılar, kâh kimi karargâhlarla kâh devletin kimi derin katmanlarıyla kurdukları ilişkiler ayyuka çıktı.
“Görevlerinin toplumu gösteriler ve eylemlerle seferber ve militarize etmek olduğu anlaşıldı… Bu görevin kimi odakların karanlık arayışlarına araç olduğu görüldü…"
O soruşturma takipsizlikle sonuçlandı…
Bugün o çetelerin taşıdıkları haki renk, her vatandaş açısından sistemin, ülkenin temel sorusu haline geldi.
Hafıza tazelemeye devam edelim…
9 Şubat 2008. "Erkenekon ve bazılarının suskunluğu" başlıklı yazıda şu cümlerler yer almış yine bu köşede:
"Türkiye'nin en çok konuşulan generali tutuklanıyor; generalin Yeşil'le, Abdullah Çatlı'yla yaptığı telefon görüşmeleri, temasları mahkeme zabıtlarında yer alıyor; generalin tutuklanmadan önce hâkim karşısında "Ben Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığını kurdum, halk arasında bu JİTEM olarak bilinir…" dediği dışarı yansıyor ve merkez medyadan (Hürriyet ve Milliyet) ne ses geliyor, ne yorum… Tersine, Ergenekon operasyonunun başörtüsü tartışmasını bastırmak üzere ortaya atıldığına dair iddialar gazetelerin satır aralarında dolaşıyor…"
Ve 5 Temmuz tarihli "Bir gün utanacaksınız" başlıklı yazıdan:
"Her cenazeyi, her tutuklamayı aynı ağlamaklı ses tonu ve yaşlı gözlerle karşılayan bir yazar arkadaşımız, 'Darbe dönemi gibi…' üst başlığını atmıştı yazısına, yazıya da 'Heryerekon…' başlığını… Komşusu yazar hanım, 'Bir şehir efsanesinden hallice halli Ergenekon Davası' diye buyurmuş ve olup biteni 'Devletin kalelerini fetih etmek niyetiyle 'Ya Allah bismillah çekmiş AKP yiğitleri surları dövüyor: Allahallahallah…' tarifiyle açıklamış…
Bugün farklı bir noktadayız…
Bu sevindiricidir…
Zira hem pislik ortaya çıkıyor, hem onun arkasında duranlar kendilerini gözden geçiriyor ve böylece karanlığın meşruiyeti azalıyor.
Baykal ne derse desin, kim nasıl homurdanırsa homurdansın çetelerin, Ergenekon'un haki rengi koyulaşıyor.
Hürriyet Gazetesi bile dün sürmanşetten Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli bir albayın evinden çıkan içinde yargıtay hakimlerine ait fişlerin, devleti yönetenler dosyasının, şantaj görüntülerinin yer aldığı DVD'lerle ilgili haber yapıyor, savcıların bunun üzerine yoğunlaştıklarını söylüyor, söylemek zorunda kalıyordu.
Radikal Gazetesi "Karargahevlerinden cephaneler çıkıyor, Genelkurmay sessiz. Bu evleri MİT 2005'te keşfetti. Tutuklamalar oldu. Genelkurmay soruşturma var dedi, gerisi gelmedi" diyerek, Genelkurmay'a manşetten 5 soru yöneltiliyordu…
Sorular arttıkça, yanıtlar gelecektir…
Ve temizlik anlam kazanacaktır…
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT