1. YAZARLAR

  2. BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

  3. Hakaretlere Karşı Kur’ani Tavır Ne Olmalı?
BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

Yazarın Tüm Yazıları >

Hakaretlere Karşı Kur’ani Tavır Ne Olmalı?

12 Eylül 2012 Çarşamba 19:00A+A-

Sövgülere Karşı KUR'AN'IN Yol Haritası:

ALLAH'ın Sözüne Saygı

Aşağıdaki ayetlerde Rabbimiz dinle alay edenler görüldüğü vakit alayları bitene kadar onlarla ilişkinin kesilmesini emretmektedir. Sadece ilişki kesilmekle kalmamakta aynı zamanda uyarılarda da bulunmamız bize emredilmektedir:

Ayetlerimizle alay edenleri gördüğün vakit, başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra böyle zalim kimselerle birlikte oturma.  En’am 6:68

Erdemliler böylelerin hesabından sorumlu tutulmaz. Fakat olur ki dinlerler diye hatırlatmak iyi olur. En’am 6:69

Dinlerini oyun eğlenceye alanları ve dünya hayatına aldananları bırak. Sen bununla (Kuran'la) hatırlat ki, bir kişi kazandığının felaketli sonucunu çekmesin.

-Onun ALLAH'tan başka bir Sahibi ve Şefaatçisi yoktur.

-Her türlü fidyeyi verse bile kendisinden kabul edilmez.

-Bunlar, kazandıklarından dolayı felaketli sonuca uğrayanlardır; inkârları yüzünden kaynar sudan bir içkiyi ve acı verici bir azabı hak etmişlerdir. En’am 6:70

De ki: "ALLAH'tan başka, bize yarar ve zarar veremeyenlere mi yalvaralım? ALLAH bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra ökçelerimiz üzerinde gerisin geriye mi dönelim? Şeytanların ayartıp yeryüzünde şaşırttığı ve arkadaşlarının, 'Gel, bizimle birlikte doğru yola gel' diye çağırdıkları şaşkın bir kimse gibi mi olalım?" De ki: "Gerçek yol gösterme ALLAH'ın yol göstermesidir. Evrenlerin Rabbine teslim olmakla emredildik." En’am 6:71

"Namazı gözetmeli (Rabbe içtenlikle dua etmeli) ve O'nu sayıp dinlemelisiniz. Huzurunda toplanacağınız O'dur." En’am 6:72

O'dur gökleri ve yeri yaratan. "Ol," dediği gün hemen oluverir. Sözü mutlak doğrudur. Boruya üfürüldüğü gün egemenlik tümüyle O'nundur. Gizliyi ve açığı Bilendir. Bilgedir, her şeyden Haberdardır. En’am 6:73

Seviyesiz Tartışmalara Girmeyin

Aynı surenin ilerleyen bölümlerinde de sövgülere ve seviyesizliklere gösterilecek tavra rehberlik etmektedir Kur'an Bu tavır onlardan yüz çevirmek/tavır almak, onlara aynı seviyesizlikte karşılık vermemektir;

ALLAH isteseydi ortak koşamazlardı. Seni onların üzerine bekçi yapmadık. Onların avukatı da değilsin. Rabbinden sana indirilene uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Ortak koşanlardan da yüz çevir.

ALLAH'ın dışında yalvardıklarına sövmeyiniz ki onlar da sınırı aşıp cehaletten dolayı ALLAH'a sövmesinler. Biz her topluluğa yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüşleri Rab'lerinedir ve onlara yapmış bulunduklarını haber verir. En’am 6:107-108

Elçilere Hakaret Ediliyor

Resuller'e hakaretin cezası Ahiretteki Ateştir

- Kâfirler (gerçeği örtenler) seni gördüklerinde, "Tanrılarınızı diline dolayan bu mu," diye alaylarına hedef yapmaktan başka bir tepki göstermiyorlar. Rahman'ın mesajını tümüyle inkâr etmektedir onlar.

- İnsanlar aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi (işaretlerimi) göstereceğim; acele etmeyin.

- "Doğru sözlü iseniz O verilen söz ne zaman gerçekleşecek," diye meydan okuyorlar.
İnkâr edenler, yüzlerinden ve arkalarından ateşi savamayacakları ve yardım da görmeyecekleri anı bir bilselerdi.

- Nitekim onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir.

- Senden önceki elçilerle de alay edildi. Ancak onlarla alay edenleri, eğlenceye aldıkları şey kuşatıverdi. Enbiya 21:36-41

Cahiliye Bağnazlığı

Bu tip sövgüler ve seviyesizlikler faillerinin bağnazlığını gösterir. Bu bağnazlıklar karşısındaki aksi tavrımız ize bize huzur verir:

İnkâr edenler, gönüllerindeki öfke ve bağnazlığı, cahiliye döneminin fanatizmini ateşlediklerinde, ALLAH elçisinin ve inananların üzerine huzurunu indirmiş ve onların erdemlilik sözünü tutmalarını sağlamıştı. Onlar buna tam yaraşan ve hak eden kimselerdi. ALLAH her şeyi bilendir.  Fetih 48:26

İnananların Özellikleri

Müminlerin bu gibi seviyesizlere karşı sert-onurlu-vakarlı müminlere karşı ise şefkatli olmaları gereklidir. Bu temel bir ilkedir:

ALLAH'ın elçisi Muhammed ve beraberinde bulunanlar inkârcılara karşı vakârlı ve kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, eğilip secde ederek ALLAH'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Yüzlerinde secdelerin izleri vardır. Bu, onların Tevrat'taki nitelikleridir. İncil'deki nitelikleri ise, filizini çıkarıp güçlendirmiş ve kalınlaşıp gövdesi üzerine dikilerek ekincileri sevindiren bitki gibidir. O, onlarla inkârcıları öfkelendirir. ALLAH, onlardan inanıp erdemli davrananlara bağışlanma ve büyük bir ödül söz vermiştir. Fetih 48:29

Dinimizle ve değerlerimizle dalga geçen, hakaret eden odakların mali kaynaklarını kurutmak için onları boykot etmeliyiz:

111. MESED SURESİ

Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle.

111:1 Ateş körükleyenin tüm gücü/mali kaynakları kahrolsun, zaten kendisi kahroldu.

111:2 Ne parası, ne de bir kazancı ona yaramadı.

111:3 O, alev sahibi bir ateşe girecektir.

111:4 Odun taşıyan (zulmün ateşine amelleriyle yakıt hazırlayan) karısı da.

111:5 Boynunda, dikenlerden/liften örülmüş bir ip bulunduğu (kötülükleri boynuna dolanmış) halde...

Müslümanlar Sövgüler karşısında fiziksel şiddete başvuramazlar, karşıdaki muhatabın seviyesine inemezler:

 (Resûlullah'ın:) Yâ Rabbi! Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir, demesine karşı Allah: Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve size selam olsun de. Yakında bilecekler! buyurdu. Zuhruf 43:88-89

'Boş, çirkin ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: «Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz» derler.  Kasas 28:55

Müslümanlar Gerçekten kaçan, hakikati örten kişilerden kesin olarak ayrışmışladır.

109. GERÇEĞİ ÖRTENLER/GERÇEKTEN KAÇANLAR (KAFİRUN) SURESİ

Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle.

De ki, "Ey Gerçeği örtenler."

Ben, İbadet etmem sizin hizmet ettiklerinize"

Siz de Hizmet etmezsiniz benim İbadet ettiğime.

Ben asla sizin İbadet ettiklerinize hizmet etmeyeceğim!

"Siz de benim Hizmet ettiğime İbadet etmeyeceksiniz."

"Sizin yaşam tarzınız ve yaşam görüşünüz size, benim yaşam tarzım ve dünya görüşüm bana." Kafirun 109:1-6

KUR’AN’DAN GÜNDEME:

Kur’an’ın bu konudaki tavrını en güzel aşağıdaki ayet özetliyor:

''Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız, (bu) emirlere olan azimdendir.'' Âl-i İmrân 3/186

Üstad Ebu'l Ala Mevdudi Tefhim'ul Kur'an'ın'da ayeti şöyle tefsir etmiş:

“Yani "Yüksek karakterinizin sağlamlığını, tahrikler karşısında bile hiddetinizi kontrol ederek ispat etmelisiniz. Onların suçlamalarına, sataşmalarına, alaylarına, kötü laflarına ve propagandalarına sabırla karşılık verin. En zor durumlarda bile yanlış, adaletsiz, gayri medenî ve ahlâkdışı söz ve hareketlerde bulunacak şekilde hiddetlenmeyin."

Sonuç olarak, Müslümanlar değerlerine yönelik hakaretlere karşı özür dileyici ve pasif davranmamalılar, vakârlarını koruyarak İslami kimliklerini savunmalıdırlar. Bu vakâr onları taşkınlıktan, hikmetsiz ve ferasetsiz fiillerden de alıkoyar.  Bu savunu muhatabın seviyesizliğine prim vermeyen, onun alçaklığına ortak olmayan bir tavırdır. Bilgi ve olgunlukla gösterilecek bir örneklik belki de karşıtların içinden bazılarının hakikati görmesine vesile olabilir… 

YAZIYA YORUM KAT

15 Yorum
  • Sadık AYDIN / 29 Eylül 2012 19:09

    İslam tarihinde çok tartışmalı ve Oryantalistlerin de kullandığı tartışmalar vardır. Usuli bilgiye sahip olmayan birçok kişiyi tereddüte düşürecek söylemler vardır. Örneğin taharette Kulleteyn olayında İki Kule miktarı suyun necaseti seyrelterek necasetten düşüreceği gibi arifane bir içtihadı Turan Dursun’un nasıl kurgu ile iğrenç bir halde aktardığına dikkat edersek bu kullanıma bakıp bu içtihadi değerli çalışmayı kaldırıp atamayız
    Birçok rivayette ilk bakışta uygunsuz görülen hatalar, yanlışlar olabilir. Bu rivayetlerin anlama ve birikim çalışmaları olup Kur’a ana mesajına aykırılığı halinde reddi ya da tevili mümkündür.
    Filmdeki alıntılar ise bunların ayıklanıp peş peşe bir yargı oluşturma kurnazlığıdır ve rivayet geleneği ile aynı samimiyete sahip değildir. Burada art niyetli, dokuyucu bir filmden yola çıkarak İslam kültürünü yargılamak doğru olmamalıdır. Oluşmuş İslam kültürü ıslah edilebilir, mutlak olmadığından yeniden şekillendirilebilir, miras yedi gibi takılıp kalmadan, kutsamadan ama demonize de etmeden değerlendirmeliyiz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhammed / 17 Eylül 2012 20:38

    Yorumların, atışmaya (tartışmaya değil) dönmesi pek hoş bir şey değildir. Ne var ki, bazen susmanın "ikrar" olarak anlaşılmaması istenen yerler, durumlar da olur. Hele de Kitab-ı Kerim ile ilgili hallerde bu pek istenilen bir durum gibi durmaz. Binanaleyh, meali "tuhaflık" olarak niteleyen biri çıkarsa, ona bir-iki kelam daha etmek lüzumsuz addedilemez. Değerli kardeşim; bizim davamız, hatta bütün davamız Kur'an eksenli bir anlayışı ve yaşayışı ortaya koymak değil midir? Eğer öyleyse Hayat kitabımızı muhataplarımıza anlatırken, aktarırken niye özenli olmayalım. Dilin ve aktarımın, özeni, dikkati ve makuliyeti yok mudur? Bunlarda/buralarda kriter ve kritik olmaz mı? Tercümeyi geçtim, meal, alelade, rastgele ve savruk yapılabilir mi? Meal tanımında; "saldım çayıra mevlam kayıra" rahatlığı ile "her kafadan bir ses" serbestliği mi saklıdır? Ortak kullandığımız bir dile, müşterek iman ettiğimiz bir Kitap dolayımında, -o Kitab'ın daha iyi anlaşılmasını hedefleyen bir kaygıyla- eleştiri sunmayı anlamamazlıktan gelirsek, en hafifinden "tuhaf" davranmış oluruz! Tuhaflığı savunmak ise daha da "tuhaf" olur!

    Yanıtla (0) (0)
  • pirifani / 17 Eylül 2012 16:36

    bazi yerlerde turk halkinin diger halklara oranla tepkisiz kaldigini yaziyor. dogrudur turk halki halifeligin kaldirilmasindan, ezanin yasaklanmasina, harflerin degistirilmesinden, guzellik yarismalarina katilmaya diger musluman ulkelerde cok siddetli tepkilere sebeb olacak meselelerde genelde sessiz kalmistir. bunda turkiyedeki cemaatlerin frenleyici etkisinin onemi buyuk. mevzubahis cemaatler birakin dunyadaki islami olaylari turkiyedeki olaylarda dahi ben merkezci bir anlayisla gormezden gelmisler ve halende gormezden gelmekteler. halka empoze ettikleri islam anlayisi kendi cemaatlariyla sinirlidir. bu son filimle ilgili onemli bir gelisme ise abd resmi makamlarinin yapimciyla ilgili sorusturma baslatmalaridir. bu batida islam dusmanligini yaymak icin olaganustu gayret gosteren sebekelerin desifresine sebeb olabilir. bu mevzubahis antiislam sebekeleride nihayetinde ergenekon gibi bir gun yakayi ele verecekler bundan sonra yapacaklari her provokasyon sonlarini biraz daha yaklastiracaktir. ayrica bulent kardesimizin mealle ilgili aciklamasina katilmiyorum. her yaziyi okudugumuzda yanimizda bir meal bulundurup tek tek acip bakacak miyiz? yazinin kolay anlasilir ve hizli okunabilir olmasi lazim. okunacak o kadar cok yazi var ki!

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan Gümüşdere / 17 Eylül 2012 13:09

    14 dakikalık fragmanın tamamını izledim. Zaten film diye birşey de yokmuş topu topu 14 dakika imiş. Bilmiyorum bu yazıyı yazan sn. yazar izledi mi? Oradaki diyalogları biliyor mu?

    Hz. Peygamber'in 6 yaşında Aişe validemizle evlenmesi olayı, eşeğe adını sorunca eşeğin "cabbar" demesi. ve bunun gibi pekçok diyalog hadis kitaplarında varolan şeyler. Hz. peygambere hadis kitaplarında yapılan iftiraların filmleştirilmiş hali. Bu film ahmak yapımcı ile - iftiracı müslümanların ortak yapımıdır. Kendisine müslümanım diyen insanların toz kondurmadığı hadis kitaplarında bu filmden daha katmerli iftiralar yer almaktadır. O katmerli iftiralar bugün senaryolaştırılsa eminim 3. dünya savaşı çıkar.

    Neden bu gerçekleri görmezden geliyoruz? Neden iftiranın asıl kaynağının ne olduğunu söylemeye dilimiz varmıyor? Neden bu hadis uydurukçuları müfteri olarak görülmüyor? Hedef tahtasına oturtulmuyor?

    Usul'i Kafi gibi, Ramuz El Hadis gibi, hatta ve hatta Buhari'nin hadis kitabı bu türden iftiralarla dolu. Onlarca örnek verebilirim. Sizler de biliyorsunuz eminim.

    Bizler rivayetlerle oluşturulan, Kur'an'daki peygamberle alakası olmayan uydurulmuş bir peygamber algısının cezasını çekiyoruz. Sofilerin, şianın, sunnilerin hadis adı altında insanlara pompaladığı şeyler en az bu film kadar kötü.

    Bu filmin iki sorumlusu var. Cahil hristiyanlarla cahil müslümanlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Bülent Şahin Erdeğer / 17 Eylül 2012 09:48

    Makalem vesilesiyle başlayan tartışmanın Müslümanların "Protesto Fıkhı" (Fıkhul Muzahara) açısından mütevazi katkılar barındırdığını düşünüyorum. Özellikle Ali Gözcü ve Rıdvan Kaya abilerimizin ve Pirifani'nin yorumlarına katılıyorum. Ayrıca tepkilerin tepkisel ve refleks olmaması gerektiğini vurgulamak gerektiğini belirtmekte fayda var. Lakin yukarıda okuduğunuz makale "güncel/siyasal bir analiz" değil. Genel olarak hakaretlere nasıl bir tavır sergilenmesine yönelik Kur'ani, çerçeveyi arayan bir çalışma. Bu sebeple soyut ve ayet meallerinden oluşması doğal.

    Ayrıca Meal "tuhaflıkları"na da takılmayalım. Meal zaten başlı başına "tuhaftır" tuhaf olduğu yani metnin kendisini yansıtamadığı için tercüme değil meal yani kırık çeviri-aktarımdır. Bu sebeple siz makaledeki meallere takılmayınız. Esas olan o ayetlerin kendileridir. Onlarca başka meal var ayetleri o mealler üzerinden okuyabilirsiniz Arapçanız varsa bizzat kendisini okuyabilirsiniz. Benim yaptığüım meallerin hiçbir önemi yok. Sure ve ayet numaraları önemli olan referans noktaları.

    Öfkenin haklı olması seçilen her hedefin de doğru ve isabetli olduğu anlamına gelmiyor. Diyor Kenan Alpay Düşünce Platformundaki son makalesinde. Kendisinin makalesi konuyla ilgili siyasi analizler açısından önemli bir katkı. Altına aynen imzamı atıyorum...

    Alpay'ın bıraktığı yerden ben sorayım Müslümanlar keşke 30 bin insanın canlı yayında öldüğü Suriye için, aptal bir provokasyon filmine verdikleri tepkinin onda birini gösterselerdi...

    Yanıtla (0) (0)
  • pirifani / 16 Eylül 2012 05:54

    bulent kardesimizin meal anlayisina katilmiyorum. icerisinde onemli olcude arabca kelime bulunduran turkce lisanina yapilacak meallerde mumkun oldugunca arabcaya sadik kalmanin faydasina inaniyorum. gerekirse sayfa altinda aciklama yapilir. mealin sonundada genis kapsamli bir sozluk ilave edilir. yani alim hakim ehli kitab hanif aziz ,ulul elbab resul nebi vs kelimeler oldugu gibi birakilir. maalesef meallerimiz insani bu yastan sonra arabca ogrenmeye zorluyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • pirifani / 16 Eylül 2012 05:28

    bu son olaylar gosteriyor ki acilen bir protesto ve gosteri fikhina ihtiyac vardir. protestonun farzlari vacipleri sunnetleri mustehaplari protestoyu bozan, kaza ve kefaret gerektiren sadece kaza gerektiren meseleler maddeler halinde ilmihal kitablaria ilave edilmelidir. bu konuda degisik imam ve muctehidlerin gorus ve kavillleride belirtilmelidir. bu meselenin trajikomik diyecegimiz yonu. kuransiz muslumanlarin hangi konuda hangi tavri nasil alacaklarini belirleyememeleri kurandan uzaklasmanin kuranla hukmedememenin kurani arkaya atmanin neticesidir. bazen islam ulkelerinde siddetli protestolara sebeb olan bu ve daha onceki yapim ve cizimler bati ulkelerinde eskiden beri oldukca coktur. nedense sadece bazilari araliklarla tekrarlanan siddetli protestolarla neticelenmektedir. orneklerini gecmistede gordugumuz turden siddet icerikli protestolarin islami oldugunu idda etmek art niyyet den degilse bilmemektendir. bilmemek ise caiz degildir. kuran ayetlerine karsi rivayet literaturundeki haklarinda asirlardir tartisilan ve bir neticeyede varilmamis rivayetlerle hukmetmek saglam yol degildir.yani sakattir. ucyuz milyonluk amerikada amerika devlet ve halkini islama karsi kiskirtan pisliklerin hesabini konsolosluk calisanlarindan sormak islami degildir. burada parantez acmak gerkiyor konsolosluk calisanlarinin masumiyetinden bahsetmiyoruz ama bu olayla ilgileri olmadigi kuvvetli ihtimaldir. abdnin dostlugundanda bahsetmiyoruz ama abdyi kullanan ve kiskirtan mihraklari gozardi etmemeliyiz. daha once karikatur krizindede ayni hatalar yapildi. kucuk bir avrupa ulkesinin arkasina gecip proveke ettiler. maalesef muslumanlar butun ulkeyi hedefe koydular. bakin turkiyede ilhan arselin ve benzerlerinin kitaplari gazete bayilerinde ve kitapcilarda satiliyor. bunun icin turkiyenin konsolosluklarina saldirilmasi ve calisanlarin oldurulmesi gerekli ve dogru midir? sucun sahsiligi prensibini cigneyemeyiz abd bu siddette protesto edilecekse devletiyle ordusuyla yaptiklari protesto edilmelidir. guantanamo icin ebugarib icin ve diger seler icin protesto edilmelidir

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhammed / 15 Eylül 2012 20:49

    Yeri geldiğinde koca bir ümmet olduğunu ilan eden insanların, "canlarından aziz"olması icabeden nebilerine, bir-iki adi ve alçak, hakaret edecek, aşağılayıp alay edecekler ve biz de soğukkanlılıkla (yoksa sağduyu mu desek!!?) mukabele edeceğiz. Verilmek istenen mesaj bu mudur? Yok eğer bu değilse bunun ya da buna yakın bir anlamın, yukarıdaki yazıda "bağırdığını" söylemek bir keşif olmasa gerektir. Unutulmasın ki "hırsız"a dikkat çekmeyen, önceliği "hırsız"a vermeyen bir yaklaşım hikmetten, tesirden uzak, bir tür "hariçten gazel" uzaklığına ve dışarıdanlığına mahkum olacaktır. Özetle bu tür hakaretlere karşı muhakkak tepki verilmelidir. Ama tepkinin doğru adresi bulması, gerçek muhatabını ya da muhataplarını bulması esas alınmalıdır. Kutsallarımızın her aklına esen densizin oyuncağı olmamasının bir yolu da budur.
    Bülent kardeşin yukarıdaki yazıda yaptığı/kullandığı "meal"tuhaflıkları ise bahsi diğer olarak kalsın. Ama hiç değilse şu; "boruya üfürmek ("sura üflemek" yerine icat olmuştur!), evren ("alemler" yerine bulunmuştur!), alaylarına hedef yapmak ("alay etmek" yerine tercih ediliyor) ve son dönem alimlerimizin, pardon bilgelerimizin - yukarıda misali vardır- "çıkarsadıkları" Ebu Lehep yerine kullanıma arzedilen; "ateş körükleyen"!! "Ateş körükçüsü" değil dikkat edile! Pek sayın beyler ve bayanlar; Kur'an kavramları, sembolleri, figürleri lugat/sözlük anlamlarına irca edilemeyecek kadar önemlidir. Anlamı bu güne getirmek elbette çok luzumlu ve önemlidir. Ama bunu yaparken her aklımıza esen/gelen kavramı/ıstılahı, kelimeyi, ismi bu işe alet edemeyiz. Ebu Lehep'te malum olduğu üzere bir "isim" olmaktan daha çok bir "sıfat"tır. Bir semboldür. Semboller kelime çözümlemesine ihtiyaç hissetmezler. Bu söylediğimiz, kelime anlamlarının bilinmesine mani değildir. Selam ve dua ile

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 15 Eylül 2012 14:10

    Bülent Şahin yazısının son paragrafındaki vurguları da yapmasa, adeta tamamen pasifist, vurana elsiz, sövene dilsiz bir yaklaşımı önerdiği sonucuna varacaktım. Yine de tepkinin gerekliliğini vurgulamasına rağmen yazısının yanlış anlamalara konu olabileceğini düşünüyorum.

    Bazı Kuran ayetlerini sıralayarak vahyi mesaja ve elçilere yapılan saldırılara sabretme emrinden saldırganlara fiilen karşı koymama sonucunun çıkartılması yanlış bir çıkarım olacaktır.

    Şüphesiz sabretmek gereklidir ama sabır dediğimiz şey susmak, geçiştirmek, zulme katlanmak değildir. Siyer bize Müslümanların güç yetirdiklerinde Allah’a ve Resul’e düşmanlıkta ileri gidenlere karşı nasıl davranıldığını öğretmektedir. ( Kab b. Eşref’in cezalandırılması örneği gibi. Hollandalı Teo van Gogh’un Faslı bir Müslümanca cezalandırılmasını farklı düşünmüyorum.)

    Burada ayırım yapılması gereken şey, Müslümanların İslam’ın izzetini koruma kararlılığı içinde davranıp davranmaması değildir, her halükarda bu sağlanmalıdır. Mamafih saldırganlığa ve saldırganlara cevap verilirken öncelikle hedef doğru seçilmelidir, yanlış hedef seçimi hem zulüm doğurur, hem de yeni gailelere yol açar.

    Yine tepki verirken Müslümanların maslahatı düşünülmelidir. Hedef doğru seçilmeli ve etkili bir mesaja dönüştürülmelidir, karşı saldırıları tetikleyen zayıf ve provoke edici eylemlerden kaçınılmalıdır. Bu yönleriyle tartışmaya konu olan gündeme bakmakta yarar görüyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • zehra / 15 Eylül 2012 00:06

    İslam toplumu dediğimiz kitlelerin nasıl islamdan ve Kur'andan uzak olduğunu üzülerek izliyoruz. Bu öfke ve vahşet manzaraları toplumların hayata Kur'an eksenli bakmayışındandır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Gözcü / 14 Eylül 2012 20:01

    İslam’a ve Kur’ani ölçülere ittibamız ancak vahyi ölçüleri ve Rasullerin uygulamalarını kavrayarak olur. Fiili saldırı ve dayatmalar dışında; sözlü ve davranışsal alay, küçümseme, iftira ve tezyif karşısında öfkemizin sınırını ve tepkimizin biçimini Rabbimiz bildirmiştir. İlgili ayetleri bir kez daha hatırlatan Bülent kardeşe teşekkür ederiz.

    Tepki ve öfkemizde tavırlarımız için hududullahı gözetmek zorundayız. Sözlü, yazılı ve görsel alanda hangi komplo ve tezgahın kötülükleriyle karşılaşırsak karşılaşalım, öncelikle ötekilerin putlarına sövmemek kadar, tepkimizi fiili şiddete dönüştürmemek de asıldır. Bu kuralların aşıldığı iki hal söz konusudur:

    1. Ya İslami değerlere yapılan bu tür saldırılara, hududullahı kavramadan tepki gösteren bazı kardeşlerimiz olmaktadır. (Onların hassasiyetlerini anlayabiliriz ama ümmetin maslahatını ve önde gelenlerin [ulu’l-emirlerin/ehlu’l hal ve’l akd] şura içtihadını gözetmeyen-göz önünde bulundurmayan tavırlarını meşru göremeyiz. Havra’nın, mescid’in, eman verilenlerin bombalanması gibi…)

    2. Ya İslami değerlere yapılan bu tür saldırılara ümmetin maslahatı gözetilerek Kur’an bütünlüğüne dayanarak yapılan şura içtihadı ile veya bu doğrultuda ciddi iştişari çabalarla fiili anlamda cevap verilebilir.

    Tepkilerimiz duygularımıza göre değil, vahyi ölçülere ve Mütevatir Sünnet’e göre olmalıdır. Hiç kimse bir fetvaya, tarihte kalmış bir içtihadi rivayete veya siyer rivayetine dayanarak hududullah’ı ve Rabbimizin ayetlerini aşacak tarzda yorumunu meşrulaştırmamalı, veya ferdi fetva ve içtihadını dayatmamalıdır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Cengiz Çırak / 14 Eylül 2012 17:20

    Taşkınlık yapmadan, nahoş sözler söylemeden, izzetli ve onurlu bir şekilde tavır almalıyız, vesselam.

    Yanıtla (0) (0)
  • Hasan Korkmaz / 14 Eylül 2012 17:19

    Bu ümmet (ya da müslümanlar) Kur'an'ı bilip Kur'an'la amel etseler halleri böyle olur muydu?

    Yanıtla (0) (0)
  • Kuteybe / 14 Eylül 2012 16:37

    Olayı basit bir sataşma olarak görüp Kuranın tavrı budur demeyin. Peki Kuranın Allah ve resülüne karşı savaş ilan edenlere karşı tavrı nedir?

    Bugün bu filme karşı Amerikan elçilikleri basılıp, ateşe veriliyorsa, Amerikanın islama ve müslümanlara karşı Haçlı savaşını yürütüyor olmasının bütün Müslümanlarca anlaşılmasındandır.

    Müslümanların namusuna, topraklarına, ilim ehline ve ümmetin seçkin şahıslarına saldıran Amerika, artık bu bölgede rahatlıkla at oynatamayacağının farkına varmalıdır.

    Libyalı kardeşlerimiz Batılılara cok iyi bir ders verdiler. Kendilerini kukla gibi görenlerede öyle. İNşallah bundan sonra anti emperyalism cephesi dahada güçlenir.

    Biz batıyla iş birliği yapan ve kendi halkına zülmeden hükümetler isteMİYORUZ.

    Yanıtla (0) (0)
  • hasan / 14 Eylül 2012 14:53

    bülent kardeşin kur'an eksenli örnekleri biz müslümanlar için çok önemli çabalarından dolayı allah razı olsun

    Yanıtla (0) (0)