1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hadis Rivayetinde Adalet ve Şii-Sünni Yakınlaşması
Hadis Rivayetinde Adalet ve Şii-Sünni Yakınlaşması

Hadis Rivayetinde Adalet ve Şii-Sünni Yakınlaşması

Her iki taraf da "sened kritiği" yanında "metin kritiği" yapıp nihai belirleyici olarak Kur'an'ı kabul etse yakınlaşma daha da hızlanacaktır.

03 Mayıs 2012 Perşembe 13:50A+A-

Ali Bulaç, bugünkü yazısında Sünnilerin ve Şiilerin hadis usulüne yaklaşımındaki farklılıklar ile ortaklaşılabilecek yönlere dikkat çekti.

Hadis Rivayetinde Adalet

Ali Bulaç / Zaman

Kişisel olarak Sünni ve Şiilerin yakınlaşması konularında en ciddi mesele olarak hadis konusunu görüyorum.

Söz konusu görüş ayrılığının makul bir zeminde kabul edilebilir ve sürdürülebilir olmasını sağlayacak bir yolun henüz bulunduğu söylenemez. Şii mezhebinin teşekkülünde rol oynayan hadisler iki grupta toplanır:

a) Hz. Peygamber (sas)'den rivayet edilen hadisler: Bu hadisler rivayetinde ilk ravinin Ehl-i Beyt'ten olması şartı aranır. Bu diğer sahabilerin "adalet vasfı"na karşı şüphe taşıması dolayısıyla böyledir. Oysa Sünni gelenekte Ehl-i Beyt ravileri yanında diğerleri de muteberdir. Ravinin güvenirliliğini (sika) "cerh ve tadil" dediğimiz 10 kıstas tayin eder. "Adalet ve zapt"la ilgili kıstaslar ravinin rivayetini ya kabul edilir kılar veya reddedilmesine yol açar.

Şii hadisçiliği ise cerh ve tadili Ehl-i Beyt'ten sonraki halkalara uygular. Bu gayet önemli bir farklılıktır.

b) "Masum imamlar"dan gelen rivayetler: Şia'ya göre masum imamların sözleri de hadis hükmünde olup dinin yorumunda içtihat ve usulde bağlayıcıdır. Cerh ve tadil rivayetin gerçekten masum imama kadar gidip gitmediğini kontrol etmek üzere kullanılır. Sünnilerde ise büyük müçtehitlerin sözleri onların içtihat ve görüşleridir, mutlak bağlayıcı değildir. Hatta bu sahabe sözü ve ameli için de böyledir.

Çözümü hayli güç mesele burada belirir. Şu sorular önemlidir:

1) Biz çeşitli sahabilerden gelen hadis rivayetlerini nasıl Ehl-i Beyt'le sınırlandırıp bu kanaldan gelmeyenleri reddedebiliriz? Ve bizce birer büyük müçtehit ve yol gösterici olan (ama masum olmayan) Ehl-i Beyt imamlarının sözlerini nasıl mutlak bağlayıcı hadis gibi (hatta hadis) kabul edebiliriz?

2) Ehl-i Beyt dışındaki sahabileri "adil", yani rivayetlerini "güvenilir" kabul etmeyecek olursak, bu durumda sahabilerin tevatüren bize intikal ettirdikleri Kur'an'a da 'gölge' düşürmüş olmaz mıyız?

3) "Adalet" vasfı sadece Ehl-i Beyt'e inhisar ettirilebilir mi? Bu tarihen en yüksek ahlaki ve hukuki ideal olan adaletin sadece birkaç sayılı zatın varlığına inhisar ettirilmesi anlamına gelmez mi?

Bu vb. sorular sakin ilim meclislerinde tartışılmalı, siyasi hırsa kapılmış yöneticilerden ve mezhepçi fanatiklerden uzak tutulmalıdır.

Ümit verici bir nokta var: Sünnilerin "Kütüb-ü Sittesi (6 ana hadis kitabı)" olduğu gibi Şiilerin de "Kütüb-ü Erbaa'sı (4 ana hadis kitap)" var. Önemli addettiğim husus şu ki, bugün Necef ve Kum medreselerinde bazı hadis bilginleri arasında El Kafi, El İstibsar, Tehzibu'l Ahkam, Men la Yahduruhu'l Fakih adlı Şii hadis kitaplarında da "zayıf" ve hatta "mevzu" hadis olduğunu söyleyip bunun mütalaasını yapanlar var. Tabiatıyla hadis bilginleri hatayı ravilere fatura ediyorlar, bu da doğrudur.

Sevindirici husus şu ki, farklı rivayet ve sened zincirine rağmen Sünni ve Şii hadislerin kahir ekseriyeti ortaktır. Daha da önemlisi doktrinde aşırı gitmeyenler, Kur'an'ı her halükarda hadisin üstünde ve önünde mütalaa etmektedirler.

Şöyle bir çözüm şekli makul görünüyor: Her iki taraf da "sened kritiği" yanında "metin kritiği" yapıp nihai belirleyici ve son kıstas (hakem) olarak Kur'an'ı kabul etse bu "yakınlaşma (takrib)" daha da hızlanacaktır. Bu konuda Ahmet Kurucan'ın teklifi gayet yerindedir: "Her iki tarafın da kabullendiği ravilerin rivayet ettikleri hadislerin derlendiği bir hadis mecmuası çalışması ve bunun taban kitleye yayılması gerekli olan ilk adımlardan biridir. Hakeza İmam-ı Cafer'in fıkhi görüşlerinin Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli fakihlerin görüşleri ile mukayeseli biçimde çalışılması bir başka önemli çalışma alanıdır. Bu ve benzeri çalışmalar her iki tarafın ortak paydalarını yeniden keşfini sağlayacaktır." (Sünni-Şii ortak paydaların keşfi, Zaman, 9 Mart 2006.) Öğrendiğime göre Daru't Takrib de, tam Kurucan'ın teklifi istikametinde ortak hadis ve fıkhi görüşleri bir araya getirecek önemli bir çalışma yapmaktadır.

Hiç şüphesiz Sünni olsun Şii olsun, Müslüman ümmet olarak diğer dinlere göre büyük avantajımız tahrif olunmamış Kur'an gibi bir kitaba sahip olmamızdır. Onun muhkem nassları her türlü beşeri içtihadın üstündedir ve birleştirici paydadır.

 

HABERE YORUM KAT

3 Yorum