Hadım Mustafa Paşa’nın Tahliyesi
Ergenekon Cuntası’nın önemli isimlerinde Mustafa Balbay Anayasa Mahkemesi’nin uzun tutukluluk süresine ilişkin oybirliğiyle almış olduğu karar gereği tahliye edildi. Ancak Balbay’ın tahliyesi özellikle siyasetin ve kanunların işleyişi açısından zannedilenden daha fazla tartışmaya kaynaklık edeceğe benziyor.
Balbay’ın ardından AYM’nin KCK davasından tutuklu bulunan 5 BDP’li vekilin de tahliyesi için karar vermesi bekleniyor. Peki, Yargıtay Mustafa Balbay gibi diğer tutuklu ve hükümlülerin cezasını onarsa nasıl bir manzara çıkacak ortaya? Örneğin AYM cezaları Yargıtay tarafından onananları Meclis’ten çıkarıp tekrar nasıl cezaevine göndermeyi öngörüyor acaba? Mesela neden söz konusu kişiler hüküm giymeden tahliye kararı alınmadı ve karar Meclis’e girenlerle sınırlandırıldı? Aslında bu karar sadece AYM’nin değil 12 Eylül Anayasası, TCK ve TMK’nın da ne kadar ayrımcı, çarpık ve haksız bir mantık üzerinde kurulduğunu bir kez daha göstermiş oluyor. Ama asıl sıkıntı kaynağı bundan daha büyüktür.
Tahliyenin Farkında mısınız?
Mustafa Balbay’ın Kemalist bir toplum yaratmak için hayatını taparcasına askeri darbe gerçekleştirmeye endekslediğinden kimin şüphesi var? Başta Jandarma Genel Komutanlığı’nda Org. Şener Eruygur’la gerçekleştirdikleri olmak üzere bir dizi cunta toplantılarında ne kadar heyecanlı olduğunu kendi günlüklerinden okumuştuk.
Başta Tuğg. Levent Ersöz ve Albay H. Atilla Uğur olmak üzere Jandarma İstihbaratla beraber ne çirkin ve kirli işler tertiplediklerini, komitacılığın duayenleri İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek ile birlikte yeni bir darbe sürecini hayata geçirmek üzere neler yaptıklarını unutmamızı isteyenler var. Sanki Balbay’ın Cumhuriyet Gazetesi Ergenekon cuntasının önemli üslerinden biri değildi. Eğer “Genç Subaylar Tedirgin” manşetleri, “Tehlikenin Farkında mısınız?” kampanyaları hedefine ulaşsaydı en iyi ihtimalle Ergenekon cuntasının işleyeceği cinayet, işkence ve zulümlerin istatistiğini tutuyor olacaktı birileri.
Mustafa Balbay diğer Ergenekon sanıkları gibi mahkemede ağır bir hüküm giydi. Ancak Balbay’dan bir mağdur gazeteci, safkan bir özgürlük aşığı, en muteberinden bir hukuk ve özgürlük kahramanı çıkartmaya azmetmiş Kemalist-sol propaganda mekanizması askeri vesayeti de askeri vesayete karşı girişilen hukuk mücadelesini de anlamsız kılmak üzere seferberlik ilan etti. Sanki cunta faaliyetlerinden ötürü Mustafa Balbay değil de hanımı ve çocukları, anne ve babası yargılanıyormuş gibi kapsamlı bir algı mühendisliğiyle siyaset ve yargının darbe karşıtı mücadelesi bir zulüm çarkına benzetilmek istendi.
Peki, KCK’dan tutuklananların isimlerini kim biliyor? KCK’dan tutuklanıp da daha sonra BDP veya bağımsızlar listesinden Meclis’e giren milletvekillerinin bırakalım hanımı ve çocuklarını, anne ve babasını kendilerini bilip tanıyanların oranı nedir acaba? Bir kez olsun bu insanların ağlayan hanımı, babasını özleyen kızı, evde börek yapmış bekleyen annesi gibi fotoğraflar yansıdı mı medyaya? Yansımadı çünkü psikolojik harp evvel emirde Kemalist-solun uzmanlık ve hâkimiyet alanıdır. Sonra KCK davasından hüküm giyenlerin Ergenekon ve Balyoz davasından hüküm giyenlerden daha çok suçlu ve tehlikeli olduğunu da kim söyledi?
Kemalist Jargon + Yunus Emre Dili
Tuncay Özkan veya Doğu Perinçek, Veli Küçük veya Sevgi Erenerol’un Balbay’dan ne eksiği var ki tahliye edilmiyorlar? Kemalist kamuoyu bu yönde bir beklenti oluşturup pompalıyor ve af değil de kapsamlı bir tahliye için argümanlar oluşturuyorlar. Lakin Haberal ve Balbay’ı takiben önce Ergenekon sonra da Balyoz hükümlülerinin kaldıkları yerden cunta faaliyetlerine devam etme rüyaları Hükümet ile F. Gülen Cemaati’nin içine gireceği muhtemel derin çatışma ve zaafı üzerine kuruluyor. Formül şu: Önce AK Parti Hükümeti ve Gülen Cemaati için kaos ve çöküş sonra Kemalist cuntacılar için fetret döneminin sonu ve mutlak iktidar.
Tahliye olduğu anda Cezaevi önünde konuşurken Balbay’ın kurduğu cümleler ve atıf yaptığı yerler hiç şüphesiz eski yol haritasından epeyce farklılıklar arz ediyordu. Evet, Kemalist jargon vardı yine ama Yunus Emre’ye de yanaşmıştı biraz. Evet, geçmişe sünger çekmeyecekti ama kin güdülecek bir süreçten de imtina ediyordu. Hukuku ve barışı aramak, “büyük ailem Türkiye” gibi vurgular yapmak, içeride gelecek biriktirdim türü edebiyatlar parçaladıktan sonra sarf ettiği şu vurguya dikkat: “En kötü Meclis bile kapalı Meclis’ten iyidir.”
Sevinç ve heyecan dalgasıyla atılan manşetler, cezaevinde kuru fasulye ve soğan yiyip bulaşıkları yıkamalar, evde ayakkabıyla yatmalar, 28 Şubat’ın Cumhurbaşkanları Sezer ve Demirel’in tahliye sonrası aramaları filan değil asıl Balbay’ın şu beyanlara bir bakın siz: "Tabii ki hakkımı, haddimi biliyorum, 'Çıktım her şeyi yapacağım, her şeyin üzerine gideceğim' o duygularda değilim. Bu halka, bu topluma hep inandım. Bu aşamadan sonra da ben halka karışacağım, onların bir parçası olacağım."
Ergenekon’un Mustafa Balbay Paşa’sı! Eğer cesaretin varsa halka karışma. İstersen Genelkurmay ve Jandarma’da eskisi gibi darbe planları yapmaya, cuntalar kurmaya giriş yine. Bu sefer hadım edilip bırakılmazsın, bizden hatırlatması.
YAZIYA YORUM KAT