Hadi bana eyvallah!
Umreye gideceğim diye Gazze’ye gidememiştim, bari umreyi aksatmayayım diye, eşimle ve kızımı da alıp Merve hanım ve diğer umreci kardeşlerimizle birlikte Medine’ye geldik..
Ben burada olsam da, dualarım sizinle olacak.. Hakkınızı helal edin ve lutfen dua edin. Dualarımız olmasaydı ne işe yarardık ki!. Biraz arınmam, derinleşmem ve yenilenmem gerek.. Bir kavganın içinden çıktık, şimdi kendi nefsime, içime dönüp bakmam gerek..
Döndüğümde herhalde Anayasa Mahkemesi ara kararını verecekse vermiş olacak. Askeri Şûra tartışmaları da başlamış olacaktır.. Meclis herhalde tatilde olacağından siyasi gerilim belki biraz azalmış olsa da, Ergenekon davasında sürpriz gelişmeler yaşanabilir..
Ve tabii, Gazze! Bu iş henüz yeni başlıyor.. Siyasi ve hukuki bir süreç başlayacak.. Bu tartışmaların, şiddetini bir ölçüde kaybetse de, ben döndüğümde de devam edeceğini düşünüyorum.
En azından henüz yardım adresine ulaşmış ve gemilerimiz İstanbul’a dönmüş değil..
İsrail, saldırgan tutumunu sürdürmeye devam ediyor. En son olarak Rachel Corrie gemisine el koydu. Ama bu defa kansız!
Siz bu yazıyı okurken inşallah ben Medine’de olacağım.. Ve İsrail için “kendi inandıkları kitaptan uyarılar” aktaracağım.
Madem Allah’ın son gönderdiği kitaba iman etmiyorsunuz, o zaman kendi yanınızdakine uyun!
Dinle ey İsrail..
Veyl sana.. Vay sana!.
Ah İsrail ah!
Siz mabedi yeniden inşa etmekten söz ediyorsunuz.. Hangi ellerinizle! 1. Tarihler 22. Bab’ı hiç okumadınız mı? “Ve Davud oğlu Süleyman’a dedi ki: Ben Allahımın adına bir mabed yapmak istiyordum. Fakat Rabbim buyurdu ki; ‘Sen çok kan döktün ve büyük savaşlar yaptın. Benim ismime sen ev yapmayacaksın, çünkü yere çok kan döktün’.”
Ey İsrail, kitapta yazılana uy! Sen çok kan döktün ve bu kanlı ellerinle Rabbimiz olan Allah sana kendi adına bir mabed yapmaya izin vermeyecektir..
İşaya Bab 1’de ne diyordu: “Ah! Ey suçlu millet! Haksızlığı yüklenmiş olan kavim. Kötülük işleyenlerin zürriyeti. Baştan çıkmış çocuklar. (…) Niçin sapıklığı artırarak yine vurulmak istiyorsunuz? (…) Allahımızın şeriatına kulak verin! (…) Ve ellerinizi açtığınız zaman gözlerimi sizden gizleyeceğim. Dualar ettiğiniz zaman da sizi dinlemeyeceğim. Elleriniz kanla dolu. Yıkanın ve temizlenin. Kötülük etmekten vazgeçin. İyilik etmeyi öğrenin. Adaleti arayın. Ezilmiş olana doğruluk edin. Öksüzün hakkını koruyun. (…) Fakat asi olursanız sizi kılıç yiyip bitirir. (…) Daniel 11: Fakat Doğudan (İran olabilir mi?) ve Kuzeyden (Türkiye olabilir mi?) gelen haberler onu üzecek ve çoğunu helak etmek ve tamamı ile yok etmek için büyük kızgınlıkla çıkacak. Ve denizle mukaddes dağın arasına güzel saraylar, çadırlar kuracaklar. Fakat artık yolun sonuna gelmiş olacaklar ve kendilerine yardım eden de olmayacak.”
Nereye kaçacaksınız! Levililer 23’ten başlayarak devam eden tehdidleri hak etmediğinizi mi sanıyorsunuz: “Aranızda salgın hastalıklar çıkacak ve düşmanlarınızın eline verileceksiniz. (…) Ve şehirlerinizi çöl edeceğim ve makdislerinizi ıssız bırakacağım.”
Sizin duanız Rabbin katında mekruhtur!. Çünkü kötülük istiyorsunuz. Sonuçta rüzgar ekecek, fırtına biçeceksiniz!.
Merak ediyorum, bunlar hiç kutsal kitaplarını okumuyorlar mı? Okuyor da anlamıyorlar mı? Okuyup anladıkları halde gereğini yapmıyorlar mı yoksa? Çoğu şarap içip domuz yiyor, fuhş yapıyor. Riba alıp veriyor. İşleri hep domuzluk. Çoğu Cumartesi yasağına uymuyor.. Hepsinden önemlisi paraya, güce, puta tapıyorlar ve kan döküyorlar..
İsrail’e yazık olacak, çünkü kontrolden çıkan bu kavim kendi eceline koşuyor. Yiyor fakat doymuyor, içiyor fakat kanmıyor. Ömrünün bereketini kaybetti.. Cehennem ehlinin hali gibi, yedikçe daha çok acıkıyor.. Kabbalacı kahinlerinize sorun isterseniz. Bakın bakalım, onlar ne diyecekler gelecek adına.. Tuzaklarınızı derin ve geniş kurun, çünkü sonunda siz düşeceksiniz kazdığınız çukurlara.. Sırtınızda kendi cehenneminize odun taşımaya devam edin!
Hz. Yakub’un çocukları, dün kardeşlerini kuyuya attıkları gibi, yine ve bu kez Hz. Adem oğullarını denize atıyorlar.. Bunlar Ham, Sam, Yafes kıssasını da bilmiyorlar sanki.. Çoğu din dışı bir hayat yaşıyor..
Bu insanlara başlarına gelmesi yakın bir felaketi nasıl anlatmalı bilmem ki..
Ne laf anlamaz bir milletsiniz siz! Öfkeniz yüreğinizden büyük, nefretiniz sevginizi yutmuş gibi sanki.
İçinizde başlarına gelecek büyük felaketten haberi olup bunun endişesini taşıyan kaç kişi var!
Giderken şunu da söyleyeyim. İsrail, askeri vesayet altında bir rejimdir. Bir diktatördür. O topraklarda sadece Filistin halkı değil, Museviler, Yahudiler de baskı altındadırlar.. İsrail’in resmi ideolojisi olan Siyonizm, bir halkı ve inanç topluluğunu baskı altına almıştır.. Gazzelilerin nasıl biyolojik varlıkları kaba bir tehdit altında ise İsrail halkının beyni, yüreği ve kimliği aynı şekilde kaba bir tehdit ve baskı altındadır.. Aynı şekilde, tüm İsrail’de katı eğitim kuralları ve yoğun propaganda, aksini düşünenlerin bir şekilde tasfiyesini öngören bir psikolojik harp ve propaganda merkezi diğer inanç ve düşüncelere karşı katı bir ambargo uygulamaktadır..
Bu faşist, gayri insani ambargo mutlaka kırılmalıdır. İsrailli gençleri katil olarak yetiştiren ve onları birer biyonik robot haline getiren korku diktatörlüğü tasfiye edilmelidir.. Bugün bir bakıma Hitler rejimi İsrail’de yeniden hayat bulmuştur.. Nazizme karşı duyulan öfkenin yeni adresi bellidir..
Demem o ki, Filistin topraklarında kurban edilen sadece Filistin halkı değil, faşist bir dikta rejiminin boyunduruğu altındaki İsrail halkıdır aynı zamanda..
Bu arada Pensilvanya’dan gelen haber konusunda ne diyeyim ki! Bu ilk değil.. Bu açıklamayı destekleyen Arınç’ı ise anlayamadığımı ifade etmeliyim.. Ben, Türkçe olimpiyatlarında Atatürk Barış ödülünün işi ne onu da anlayamıyorum. Bu “derin ve ince siyaset”le kim kandırılmaya çalışılıyor bilmiyorum. Bu iş Adnan hocanın Anti Mason Atatürkçülüğü ya da Ahmet Tekin’in Dindar Atatürk’ü gibi bir şey.. Anti komünist Atatürk’ten, Bursa Nutku’nun sahibi Atatürk’ten geri döndük, yaşasın dindar Atatürk! Birileri “Atatürk”le mi dalga geçiyor, yoksa bizim zekamızla mı? Ben oldum olası toplum mühendislerinden haz etmem.. Resmi ideolojilerden de! Birtakım merkezler, sakın “ılımlı İslamcı” yeni bir Atatürk imajı üzerinde çalışıyor olmasınlar!
Dikkat, Türkçe yazıyorum: Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı..
Ben şimdilik müsaade isteyeyim. Vakit okurları ile birlikte, 2 Vakit yazarı, ben ve Merve Kavakçı ve ailelerimizle birlikte Medine’ye gidiyoruz. Hakkınızı helal edin, dua edin. Hadi bana eyvallah!
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT