Hadi açıkla Başbuğ
Böyle olmaz. Kalkıp da “elimizde belge, bilgi var, sabrımız taşarsa açıklayacağız” diyemezsiniz, bu şantaj anlamına gelir çünkü.
Ordunun içindeki darbe planlarını açıklayan gazete biziz. Sizin sabrınız ister taşsın ister taşmasın, biz yeni belgeler bulduğumuzda gene açıklarız. Doğrusu da budur zaten.
Siz, ordunun içinde darbe hazırlıkları yapılmasını yadırgamayıp, bunların yayımlanmasını yadırgıyor ve sabrınız taştığında bunları yayımlayanlarla ilgili “bilgi ve belgeleri” açıklayacağınızı söylüyorsunuz.
Hadi açıklayın bakalım. Elinizde bizimle ilgili bir tek belge ya da bilgi varsa halka açıklayın, savcılığa verin. Bizim gibi yapın, suç olan belgeyi halka gösterip yargıya teslim edin.
Yapamazsınız.
Sizin elinizde bizim “gizli” ya da “yasadışı bir iş” yaptığımızı gösterecek bir tane bile belge yoktur, olamaz. Öyle lafı dolaştırmıyorum ben, gayet açık, gayet net söylüyorum, hodri meydan, açıklayın da görelim. Biz sizin bildiğiniz o “kullanışlı” medyaya benzemeyiz, böyle şantaj kokan laflarla üstümüze gölge düşürülmeye kalkışılmasına da izin vermeyiz.
Hem biraz tutarlı olun. “Kendi halkını düşman gören ordu olur mu diye yazanlar var” diyorsunuz. Onlardan biri benim.
Darbe yapan, darbe hazırlayan, halkın iradesini hiçe sayan ordu, “halkının” düşmanıdır. Sizin iddianıza göre, bu lafı Latin Amerika ile ilgili bir makale yazan bir “Amerikalı” bulmuş ve bu cümleyi Türkiye’ye “getirmişler.” Ne Latin Amerikalıların ne de bizim, darbeci ordunun halk düşmanı olduğunu öğrenmesi için Amerikalı birinin yazısını okumasına gerek var, onlar da biz de bu gerçeği ölümlerle, işkencelerle, zindanlarla öğrendik. Ama beni asıl şaşırtan, bizi “Amerikalıların lafını” kullanmakla suçlayıp, arkasından da “bizim askeri eğitim sistemimiz Amerika’dan alınmıştır” demeniz oldu. Bizim kullandığımız bir cümle bir Amerikalının lafına benzediği için biz “dışarıyla bağlantılı” oluyorsak, “bütün eğitim sistemini” Amerika’dan alan ordu ne oluyor? Siz, ne dediğinizin farkında mısınız?
Bir de “bilgi sızıntılarından” yakınıyorsunuz.
Sizin sorununuz “sızıntı” değil, sizin sorununuz ordunuzun içinde “darbe planları” yapılması, vahim olan onların duyulması değil, vahim olan onların hazırlanması. Göreviniz, o darbe planlarını yayımlayanları tehdit etmek değil, o darbe planlarını yapanları bulup cezalandırmak.
Bunu niye yapmıyorsunuz?
Bir de “parlamento, referandum yoluyla, demokratik süreçleri işleterek üniter yapıyı değiştirmeye karar verirse” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bunun yanında olmayacağını söylüyorsunuz.
Bakın general, dünyanın hiçbir ciddi devletinde bir Genelkurmay Başkanı bunu söylemeye cüret edemez, “üniter ya da federatif” yapı bir “yönetim tarzıdır”, bunun nasıl olacağına halk ve parlamento karar verir, ordu buna uyar.
Bir ülkenin “yönetim tarzının” nasıl olacağına ancak “muz cumhuriyetlerindeki” ordular karışır, ciddi ülkelerde bu ordunun işi değildir.
Eğitim sistemini aldığınız Amerika “federatif” sistemle yönetilir, oradaki ordu buna karışabilir mi?
Size dostça tavsiyem böyle konuşmaktan vazgeçin. Bu konuşmalarınızla bizi bir “aşiret devleti” gibi gösteriyorsunuz.
Yönetime karışmayın, darbecileri yakalayın, elinizdeki belgeleri açıklayın. Sağlam, güvenilir, hukuka saygılı bir ordumuz olsun. Böyle bir ordu kurmak, tehdit etmekten daha büyük bir onur getirir bir generale.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT