1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hacı Veyis Efendi'nin örnek mülteci yaklaşımı
Hacı Veyis Efendi'nin örnek mülteci yaklaşımı

Hacı Veyis Efendi'nin örnek mülteci yaklaşımı

Merhum Üstad Ali Ulvi Kurucu, hatıratında dedesinin mültecilere olan yaklaşımını anlatıyor. Şeytani ırkçılık fitnesinin uyandırılmaya çalışıldığı bugünlerde bu hatıradan alacağımız çok dersler var.

08 Temmuz 2024 Pazartesi 16:00A+A-

Dedemin, birlikte bulunduğumuz son beş yıl içinde, evde on defa akşam yemeği yediğini bilmiyorum. Akşam yemeği için koskoca bir tencereye et suyuna tirit yaptırırdı. Koca tencereye ağzına kadar ekmek doğranırdı. Çoğu zaman bu tencereyi, onun camiine ben götürürdüm.

Akşam yemeğini camiinin medreselerinde oturan muhacirlerle birlikte yerdi. Bunlar Şark İsyanı sebebiyle Van civarından buraya sürülmüş Kürtlerdi. İçlerinde daha önce Şam tarafından gelmiş Seyyid aileleri de vardı. Hükümet bunları sürmüş, getirmiş, buraya atmıştı. Onlara sahip çıkmak Müslüman halka düşmüştü.

Dedemin mütevellisi olduğu Cevizaltı Medresesi‘nde, terk edilmiş yirmi iki oda vardı. Dedem bu göçmenleri oralara yerleştirdi. Ayrıca caminin bulunduğu Dolav mahallesinde, yeri müsaid olanların evlerine de birer aile verdi. Birkaç da boş ev buldu. Sürgünlerin arasında varlıklı, görgülü aileler vardı. Burada mahrumiyet ve sıkıntı içinde idiler.

Dedem, erkeklerini akşam namazından sonra camide alıkoyar, onlarla sohbet eder, kitap okurdu. Bu arada yemeği yerler, yatsıdan sonra yerlerine giderlerdi. Bu insanların, kazançları ve varlıkları az, yiyecekleri kıt olduğu için, mevcut erzakları kadın ve çocuklara kalsın diye, dedem erkekleri camide ağırlardı.

Dedem ve diğer Müslümanlar, sürgün edilen ve çoğu mazlum olan bu insanlara sahip çıktılar. Müslümanlar arasında, dinsiz bazı idareciler yüzünden uyanması muhakkak olan kin ve fitne hislerinin dalbudak salmasını önlediler.

Zulme uğrayanlar, bu kötülüğün, sadece belli bir zümrenin eseri olduğunu, diğer Müslüman kardeşlerinin bu suça katılmadığını, aksine, kendilerine el uzatıp, gönüllerini açtıklarını görerek teselli buldular.

Bu muhacirler kimdir?

Ninem, birgün dedeme; “Efendi, sen bu muhacirlere pek çok acıyıverdin, neden ki?” diye sordu. “Muhsine sen ne diyorsun? Bunların içinde Peygamber sülalesi var yahu! Sådåttan olanlar var. Bunların içinde dün aziz iken, bugün zelil olmuş; mevkiini parasını kaybetmiş olanlar var. Dün memleketi olan Van’n, Mardin’in âyânı, eşrâfi, sâdâtı iken, bugün Dolay mahallesinde Cevizaltı’na sürgün düşmüş, muhacir olmuş ekmeksiz, sabunsuz kalmış, çamaşırsız kalmışlar. Sen ne diyorsun?

Efendimiz buyururlar ki: İtham azize kavmin zell… Aziz. iken zelil olmuş, mevkiini kaybetmiş olanlara, iyilikte bulunup yardım ediniz…. Muhsine, siz Allah’ın Peygamber’in emrini yalnız namaz, oruç, hac, zekâttan ibaret mi zannediyorsunuz? Biz yalnız muayyen ibadetleri, ibadet biliyoruz. Hayat baştan başa ibadettir. Hayatımızın her anı Allah’a kullukla geçecek…

Biz kurulmuş saat gibi, belli ibadetler içinde, keyfimiz, zevkimiz, huzurumuz yerinde yaşıyoruz. Halbuki: ‘Ve må halaktu’l cinne ve’l inse illâ li ya’budûn’ var. Ben insanoğlunu ve cinnileri, hiç kimseye değil, ancak bana kul olsunlar, yani hayatları bana kul olmakla geçsin; benim kulum olsunlar, başkalarının kulu değil, nefislerinin kulu değil; paralarını kulu değil; şanların, şöhretlerin, fanî saltanatların kulu değil, ancak benim kulum olsunlar diye yarattım…

“Muhsine, bunların içinde bir de sâdât var, Peygamber evladı var. Bunlara hizmet benim din borcumdur. Namazım neyse, bu odur. Peygamberim emrediyor…” Dedem bunları söylerken ağladı: “Ah Muhsine, zengin olsaydım da bunlara ben maaş bağlasaydım” dedi.

Dedem, bu muhacirleri yerleştirdiği Cevizaltı Medresesi’nin müderrislerindendi. Tabi medreseler kapanmadan önce… Buralar boşaldıktan sonra bu muhacirler gelince, dedem, mütevelli ile görüşerek, onların bu boş odalara yerleştirilmelerini temin etmişti.

Paramparça çamaşırlar

Dedem birgün medresenin önünden geçerken, “Acaba cemaatten kimseyi görür müyüm?” diye, açık duran dış kapıdan, içeriye avluya bakmış. Muhacirler, avluya ip gerip, kurutmak için çamaşırlarını asmışlarmış. Dedem; “Keşke hiç bakmasaydım da şu çamaşırları hiç görmeseydim” diye üzülerek eve geldi.

“Keşke geçmeseydim, keşke görmeseydim. O ne hazin bir manzaraydı; beni ağlattı. Çamaşırlarını asmışlar. Fanilalar, gömlekler… Hepsi paramparça olmuş… Bu insanlar, yarın çocuklarına, torunlarına, bu hadiseyi nasıl anlatacaklar? Ben görmekle üzülüyorum, yüreğim parçalanıyor. Ya onların gönül âlemlerinde açılan yaralar nasıl kapanacak? Bu zulmün sonu, bu millete neye mål olacak? Bu işleri başımıza kimler açıyor?” diye günlerce üzüldü.

Sonra af çıktı ve bu sürgünler, memleketlerine döndüler. Onlardan dedeme mektuplar ve tebrikler gelirdi. Hatta onlardan gelen Arapça bir mektubu okurken, dedemin ağladığını ve “Bizim o basit tirit ziyafetleri, onlara bu mektupları yazdırıyor, bu insanlar, o sıkıntılı günleri nasıl unutacaklar?” dediğini hatırlıyorum.

Beyşehir gölüne düşse

Bir ara dedem, üst üste eve gelmemiş, akşam yemeklerini camiye götürüp orada kalmış olmalı ki, kendi anlattığına göre, ninemin ağzından biraz hiddetli olarak şu sözler çıkmış: “Efendi! Bu cami cemaatinin hiç insafı yok mu? Yahu bu hocanın da çoluğu çocuğu var, ailesi var, ihtiyacı var, demezler mi? Bu kadar düşüncesizlik olur mu?”

Bunun üzerine olanları, “Aman Allah’ım! Dedeniz bana öyle bir kızdı ki!” diye anlatan ninem, onun kendisini şu sözlerle azarladığını naklederdi: “Muhsine, tükür o tükürüğü yutma! O tükürük zehirler seni… Bu tükürük Beyşehir Gölü’ne düşse, balık yaşamaz, zehirlenir!… Bu caminin cemaati dediğin kimseler, Doğu’dan gelen muhacirler…

Ben Allah’tan daha dua ediyorum ki, bana para versin de bunlara maaş bağlasam… Evlerine gidince, çocukları onlara: ‘Baba bana ne getirdin’ diye soracaklar. Baba kendine yemek bulamadı ki, onlara götürsün… Muhsine, beni ağlatma. Muhsine, bir daha senden böyle söz duymayayım…”

(Kaynak: M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, c.1, s.125- 128)

Ali Ulvi Kurucu

HABERE YORUM KAT

15 Yorum
  • Hakki / 15 Temmuz 2024 23:10

    Allah rahmet eylesin mekanını cennet eylesin

    Yanıtla (0) (0)
  • Maraşlı / 15 Temmuz 2024 17:11

    Rabbim imanımızı artır, kalplerimizi dinin üzerine sabit kıl. Allah böyle müslümanların sayısını artırsın.

    Yanıtla (0) (0)
  • konyalı / 10 Temmuz 2024 15:53

    üstadın hatıratını ben de okudum cumhuriyetin ilk yıllarında konya da yaşananlar mısır mekke medine sürgünler sürgündekiler tavsiye ederim okuyalım inş

    Yanıtla (0) (0)
  • vanlı / 10 Temmuz 2024 12:49

    Böyle güzel bir konuyu ilk defa okudum ve bir vanlı olarak duygulandım. ALLAH o ve onun gibilerinden razı olsun inşallah, değerli ve düşünceli insanlara selam ve rahmet olsun..

    Yanıtla (0) (0)
  • Gulseher Kocoglu / 10 Temmuz 2024 12:21

    Ağlayarak okudum.Merhamet wtmeyene Allah ta merhamet etmez ..Bu milletin kurtuluş savasina bütün Müslüman milletler guclerince yardım ettiler,yardım gönderdiler...Şimdi onların kara gunlerind bize de yardım etmek düşmez mi? Belli beyinsiz,düşüncesiz,bencil,sadece bu günü bilen insanlar zümresi yardıma karşı çıkıyorlar,Allah ıslah eylesin.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ayten özdemir / 09 Temmuz 2024 21:13

    Nerede böyle güzel eşler nerede böyle vicdan merhamet devlet üç kuruş yardım yapıyor diye bile etmedikleri hakaret yok ne yazıkki

    Yanıtla (0) (0)
  • Muammer Yıldırım / 09 Temmuz 2024 14:52

    Üstad Ali Ulvi Kurucu hoca'nın hatıralarını daha önce okumuş idim. Dedesine rahmet olsun. Bu yazı vesilesiyle yeniden hatırlamış olduk. Merhametin ve insanlığın, zirvesinden ayaklar altına düştüğü şu çağa şahit olmak üzüntü verici. Allah (c. c.) encamımızı hayreyleye.

    Yanıtla (0) (0)
  • Şinâsi / 09 Temmuz 2024 14:45

    Ali Ulvi Bey'in hatıratı okunmayı fazlasıyla hak eden bir eser. Bu yazıda dile getirilen muhacirlerle ilgili hatıralarının haricinde, Ezher'de tahsil yaptığı senelerde yakınlarında bulunduğu Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Allâme Zahidü'l-Kevseri, Şehzâde Mahmud Şevket Efendi, Yozgatlı İhsan Hoca, şehit Hasan El-Benna ve diğer mühim simalarla ilgili hatıraları da çok kıymetlidir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Levent AKINCI / 09 Temmuz 2024 01:54

    Allah rahmet eylesin. Hacı Veyis Efendi'ye de Ali Ulvi Kurucu'ya da o misafirlere de.

    Bizim Bayburt'ta da 1913 zamanına gelindiğinde çeşitli harp ve kıtlıkların da tesiriyle olmalı ki, yerli fakir de artmış ayrıca çok sayıda Kafkas muhaciri de gelmiş, bir kısmı daha sonra başka il ve kazalara iskan edilmiş bazısı Bayburt'ta kalmış, o vakitler hemşehrilerim "Müslüman Dinlendirmezler Cemiyeti" diye bir dernek kurmuşlar. İsim tarihte bir ilk. Sadece aş verme ile sınırlı değilmiş, iş bulma vs de var nizamnamesinde.

    "..Dilendirmezler, gönüllerinde “Katı bir merhamet”, ruhlarında “ Müslüman dilenmez, dilendirilmez!” emelini taşırlar... Kim ki rast geldiğine sadaka vermekten kendisini alamaz; der-'akab zaafının keffâreti olmak, yani acıdığı kimseyi düşkünlükten mutlak surette kurtarmak emeliyle, vazifesiyle hükûmete yahut Cemiyet'e haber verir. Vermezse ikinci bir keffâret karşısında bulunarak Cemiyet sandığına hemen bir yıllık zekâtını, sadakasını yatıracaktır.."

    Yanıtla (0) (0)
  • Nazmi uçkan / 09 Temmuz 2024 00:21

    O dönemde muhacirlere öyle davranışta bulunduran faktörle,bu zamanda böyle davrandiran faktör aynı ,İMAN........o dönemde var olan,bu zamanda ise var zannetigimiz iman.,...................erken şirk döneminde ayakta kalmamızın nedeni işte bu SAHİH İMAN sahibi müminlerdi.Allah hepsinden razı olsun

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Köz / 08 Temmuz 2024 17:41

    Kitabın 1.cildini okuyan bir kızıımızla sabah telefonda kitapla ilgili değerlendirme yaparken hatıratını anlatan merhumun, dedesinin yaptığı bu gayretlerin onu çok etkilediğini anlatmıştı. Şimdi de Haksöz haberde karşıma çıkınca Süphanallah dedim.

    Allah bu insanlardan razı olsun. Ertuğrul Düzdağ kardeşimiz de bize böyle bir eseri kazandırdığı için kendisinden de razı olsun.
    Bu haberi paylaşan kardeşlerimizden de razı olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Şenel Mutlu / 08 Temmuz 2024 17:35

    Merhum Ali Kurucu ile Medine kütüphanesinde tanıştım sohbet ettik dedesinin ensarlığı gözü yaşlı anlattı Allah kendisinden ve ceddinden razı olsun Kahrolsun şeytani ırkçılık yaşasın islam kardeşliği yaşasın muhacir Ensar kardeşliğ Ey Rabbim bu Kemalist faşist ırkçı kafir ve zalimlerin zevalini görmeyi bize nasip eyle

    Yanıtla (0) (0)
  • Selim / 08 Temmuz 2024 17:06

    Allah'ın rahmeti Hacı Veyis Efendinin üzerine olsun, gündeme ne kadar uygun bir alıntı olmuş, Allah razı olsun. .

    Yanıtla (0) (0)
  • Ramazan ileri / 08 Temmuz 2024 16:44

    imandır o cevher ki ilahi ne büyüktür.
    imansız olan paslı yürek sinede yüktür.

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 08 Temmuz 2024 16:39

    Allah Teala razı olsun, mağdura, mazluma, muhacire sahip çıkma şerefinden bizi mahrum etmesin

    Yanıtla (0) (0)