Hacı Bayram-ı Veli’ye 100 yard uzakta…
Çaru Mazumdar, 68 kuşağını etkileyen liderlerden biriydi. Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist)’nin kurucusu olan Mazumdar, kırsaldan şehirlere ilerleyecek bir halk savaşıyla devrime gidileceğini savunuyordu. Ama bu halk savaşında ateşli silahlar yasaktı. Sadece köylüler gibi oraklar, tırpanlar kullanılacaktı. Feodalizm köy ağalarını köy meydanlarında oraklarla öldürerek yıkılacaktı.
Çaru Mazumdar’ın mistik halk savaşı fikri 60’ların sonunda Türkiye’de de taraftar bulmuştu. Hem de Robert Koleji’nde. Çaru Mazumdarcı grup, Boğaziçi Kimya öğrencisi Banu Ergüder’in 1972’de bir sandıkla birlikte Boğaz'ın kenarında beklerken dikkat çekip, yakalanmasıyla ortaya çıktı. Sandığın içinden öldürdükleri arkadaşlarının cesedi çıkmıştı çünkü.
Arnavutluk lideri Enver Hoca da Türkiye’de bundan daha geniş bir grubu etkileyebilmişti. Hâlâ daha dünyayı Arnavutluk Parti Kongreleri tartışmalarına bakıp anlamaya çalışan bir siyasi akım mevcut.
O yüzden halifeliğini ilan edip, "cihat" çağrısı yapan IŞİD’in Türkiye’den de militan bulmasında şaşılacak bir şey yok.
Ama durum dün New York Times’daki haberde dendiği gibi “Bir NATO üyesi olan Türkiye IŞİD’in eleman devşirdiği en büyük kaynaklardan biri” de değil. Sadece üç gün önce yine New York Times’da bir infografikle yer alan King’s College’dan Peter Neumann’ın raporunda örneğin hiç de öyle görünmüyor.
En büyük kaynaklar Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleri. ABD’nin NATO müttefikleri içinde de Türkiye “en büyükler”den biri değil. Fransa ve İngiltere’den daha çok katılım var. Türkiye diğer NATO ülkeleri Almanya ve Hollanda’yla birlikte aynı kategoriye sokulabilir. Bu rakamlara rağmen Türkiye'ye “IŞİD’in en çok eleman bulduğu kaynaklarından biri” demek için epey çakmak istemek gerek. Hele de selefiliğin ABD’den bile daha az tuttuğu, Suriye meselesinde en radikal grupların bile IŞİD’e mesafe aldığı bir ülkeden bahsettiğimizi hatırlarsak.
New York Times’ın dünkü haberine göre Ankara’nın tarihî Hacıbayram Mahallesi’nden IŞİD’e katılan gençleri bu kötü yola sürükleyen mahalledeki ilköğretim okulunun geçen yıl kentsel dönüşüm kapsamında yıkılmış olması. Bir mahallelinin “7 camimiz var ama bir okulumuz yok” sözleri de daha basit bir oryantalist açıklamaya aç okurların zevkine hitap etmek için alıntılanmış. Bir ilköğretim okulu kapanır kapanmaz, ki çevrede alternatifler varken, çocukların IŞİD’e koşması insanın eğitime olan inancını artırıyor tabii.
Yoksa IŞİD’in halifesi Bağdadi’nin Bağdat Üniversitesi’nde doktora yapan biri olduğunu, IŞİD’e katılanlar arasında hâli vakti yerinde doktorlardan, Hollanda Kraliyet Ordusunda görevli askerlere, futbolculardan, Hip-hopçılara kadar sadece eğitimle açıklanamayacak çeşitlilikte ve donanımda insanlar olduğunu hatırlatmaya gerek yok.
Tabii mahalledeki “sıfır okul, çok cami”nin AKP’nin İslamcı politikalarıyla ilgisi olmadığını, o mahallenin en az 2000 yıllık Agustus Tapınağı ve aralarında Hacı Bayram Veli Camii’nin de olduğu 700 yıllık cami ve medreselerle dolu Ankara’nın en tarihî bölgesinde kurulduğunu haberde uzun uzun anlatıp kafa karıştırmaya da lüzum yok.
Okulun da o tarihî dokuyu bozduğu için yıkıldığını da.
O zaman “Ankara’nın ortasında Peşaver hikâyesi” suya düşerdi.
Mahallenin etrafına kurulduğu Agustus Tapınağı’nın 1300'lerden sonra AK Medrese'ye dönüş hikâyesi falan anlatılmaya kalkılsaydı, “Medrese” ve “AK” kelimeleriyle AKP’nin silahlı kolu IŞİD hikâyesine bir kulak aşinalığı olurdu ki o da kaçırılmış fırsatlar listesine eklenmeli.
Halbuki, Ceylan Yeginsu imzalı New York Times haberinin arka fonunda çalan müziğe de uygun düşerdi bu arka plan bilgileri.
Daha önce aynı muhabirin bir Türk kamyon şoförünün iki kelimesine dayandırarak yaptığı haberi Türkiye’nin IŞİD’e yol verdiği manşetiyle birinci sayfasına koymuş bir gazete için demek ki muhabirlerin “politik nosyon"ları pek de sorun değil.
O yüzden haberde Erdoğan ve Davutoğlu için yazılmış bir CHP Kongre konuşmasından alıntı gibi duran “hesap hatalarıyla Türkiye’yi savaşlar içinde bölgede izole ve savunmasız halde bıraktılar” cümlelerini okuyunca şaşırmıyorsunuz.
Ama yine de “Bir öğleden sonra Hacı Bayram Camii’ne gelen Erdoğan ve Davutoğlu’nun, IŞİD'çilerin adam devşirmek için kullandıkları bir yer altı camiine 100 yard uzakta” (1 yard 0.9144 metre) yakalanması gibi büyük bir gazetecilik başarısına Erdoğan’la Davutoğlu’nu Hacı Bayram Camii’nden çıkarken gösteren bir fotoğrafı da eşlik ettirilince haber Swahili dilinde bile yazılsa aynı mesajı alıyor insan. Bu da bir gazetecilik becerisidir.
(Bu arada kalabalığa göre fotoğraf cuma çıkışından, o yüzden vakit “öğleden sonra” değildir herhalde. Aman İngilizce’de bir sorun olmasın, diğer cehaletler hiç mühim değil.)
Ama hakkını yememek gerek. Haberde IŞİD’e girmiş Türk savaşçılar kendi İslami yönetim anlayışlarının AKP’den daha radikal bir modeli öngördüğünü söylemişler. Bu karşılaştırmayla AKP’nin de hakkı teslim edilmiş.
Eski adı İsmetpaşa yeni adı Hacıbayram olan mahallede IŞİD’in adam kafaladığı haberi aslında ilk değil.
Tam da buradan sonra New York Times haberinin bir laik Türk gazeteci ve anti-Erdoğancı her şeyin gittiği bir gazetenin muhteşem buluşmasından daha büyük sorunları başlıyor.
New York Times haberi 1 ay önce Mashable’da yayınlanan Emily Feldman imzalı habere epey benziyor. http://mashable.com/2014/08/12/teenage-islamic-state-recruits/
Tabii o haber daha cesur. Bir Hacıbayram sakini üzerinden şöyle cümleler de var: “Ülkenin İslamcı Başbakanı ve şimdi Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan'a işaret ediyor: IŞİD'i istemiyorsa, ülkede şeriat eğitimi verilmesini durdursun. Suçlu Başbakan.”
Mahalleyle ilgili Mashable haberinden bir ay önce Milliyet de kapsamlı bir haber yapmış. Sınıra yaralı bırakılan 14 yaşındaki Hacıbayramlı Taylan’dan sonra.
Milliyet’e konuşan mahallenin muhtarı “30 mahalleli gencin IŞİD’e katılmak için Suriye’ye gittiğini” söylemiş. Mashable ve New York Times’ın “yerel kaynaklara” dayandırdıkları rakam ise 100.
Demek ki bir ayda 70 kişi daha gitmiş. Olabilir.
Ve kısa bir taramayla ilk Hacıbayram-IŞİD haberine ulaşmak da mümkün.
İlk haber Taha Haber sitesine ait. 11 Mayıs 2014 tarihli.http://www.tahahaber.com/haber/5329-ankara-suriye-rakka-isid-hatti
Epey ayrıntılı, belgelerin, mahalleden IŞİD’e katılanların resimlerinin olduğu bir haber bu. Site ve haberin sahibi hakkında bir fikir vermesi için bir yazısından küçük bir alıntı alalım:
“Suriye kurtuluş savaşı vererek liderleri Esad dedi. Peki, Türkiye halkı yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminde ayarı bozuk, mezhepçi ve düzeysiz Tayyip Erdoğan'ı o koltuğa taşıyacak mı? Suriye Esad'la aydınlığa çıkacak burası kesin fakat Türkiye Erdoğan'la güneşin doğmadığı karanlıklar ülkesi olmaya doğru sürgit hızla gidecek...”
Evet, Esad ve esas olarak İran yanlısı bir site bu.
Hacıbayram’dan IŞİD’e asker toplayan isim olarak geçen Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun adı ilk olarak bu site tarafından yazılmış. Kod adının Muhammed Selef olduğu da. Hacıbayramlı gençlerin internette paylaştığı silahlı fotolarına baktıkları da. Bu bilgiler New York Times haberinde yer almış.
Peki New York Times’ın kaynağı kim? Taha Haber mi? Hayır, yine “yerel kaynaklar…”
Peki Taha Haber’in kaynağı kim? Haberde Ankara’dan IŞİD’e katılanlar kod adları ve cephedeki fotolarıyla verilmiş. Haberin dili alandan yazılmış bir haberden çok istihbarat kokuyor epey:
“Şanlıurfa ve Gaziantep'i cephe gerisi olarak kullanan örgüt, bu sınır şehirlerinde topladığı militanları gruplar halinde sınırdan geçirip Rakka'ya götürüyor. Ankara'nın Altındağ ilçesine bağlı İsmetpaşa Mahallesi, il merkezine yakın bir yerleşim alanı. Bir süredir İsmetpaşa ve civar semtleri örgütlenme alanı olarak kullanan IŞİD'in bu sayede Ankara'dan Suriye'ye savaşmak için militanlar gönderdiği görülüyor. Suriye Rakka'ya Ankara'dan giden kişilerin son bir senedir orada bulundukları bazı aralıklarla Ankara'ya geri gelip tekrardan gittikleri yansıyan bilgiler arasında.”
“Yansıyan bilgiler” böyle işte. Habere göre mahalleden IŞİD’e katılanların sayısı ise 6.
O halde başka “yansıyan bilgilere” de bakalım.
IŞİD’i açıkça desteklediğini saklamayan Takva Haber’e “yansıyan”lara mesela. "Sosyal medyada cihad tuzağı" başlıklı haber dikkat çekici. Haber şöyle başlıyor: “Sosyal medyada kendilerini 'mücahidmiş' gibi gösterip, insanları İslam Devleti'ne çağıran ancak aslında PKK, ÖSO ve El Nusra gibi yapılanmalara adam toplayan bir şebeke türediği iddia edildi.”
Devamı daha ilginç: “Takva Haber'e ulaşan Muhammed Selef isimli bir İslam Devleti savaşçısı facebook'ta hiçbir hesabının olmadığını, kendi adına bazı hesapların açıldığını belirtti.”
Muhammed Selef’i nereden hatırlamayanlar 6 paragraf kadar yukarıya lütfen. Evet bu önce Taha Haber sonra New York Times’ta Hacıbayram örgütlemesini yaptığı söylenen Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun kod adı değil mi?
“Müslümanları kendi adıyla kandırmalarından endişe ettiğini belirten savaşçı, sahte hesapları da aktardı” diye devam eden Takva Haber, özel haberinde sizi iki facebook hesabına yönlendiriyor. Evet bu Taha Haber’de fotoğrafı kullanılan fotoğraflardaki adam.
New York Times’ın ve Taha Haber’in internetten Hacıbayramlı gençlerin fotoğraflarına baktıklarını söyledikleri IŞİD militanının sayfası bu mu acaba? Adam Facebook sayfam yok diyor ama. Bu gençler sahte IŞİD’e katılmış olmasın?
Ama New York Times’ın haberinde yoldan geçen kız çocuğunun kafasına oyuncak silah dayayıp, “ama bu oyuncaklar çok sıkıcı” diyen fantastik ve kötücül çocuk karakterler günün birinde herhalde gerçek IŞİD’in yolunu da bulur.
Daha ciddi, daha az politik, daha az istihbari, daha az çakma motifli bir haberle Ankara’nın ortasındaki bu mahalleden kaç gencin yolunun IŞİD’e çıktığını ve neden bu konuda bir tedbir alınmadığını da okuruz belki.
En azından adı haberlerde, ömrü hayatında karşısında mücadele ettiği bir sekterlikle, şiddetle, bağnazlıkla birlikte anılan Hacı Bayram-ı Veli’nin ruhunu rahatlatmak için…
TÜRKİYE
YAZIYA YORUM KAT