‘Güvenlik Soruşturması’nın Doğurduğu Mağduriyetler Son Bulsun!
Ahmet Taş, KPSS puanı iyi olduğu halde güvenlik soruşturması neticesinde mağdur olan insanlara dikkati çektiği yazısında, mağduriyetler karşısında sessiz ve tepkisiz kalmanın Müslümanlara yakışmayacağını söylüyor.
Ahmet Taş’ın Kayserianadoluhaber.com.tr sitesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısını ilginize sunuyoruz:
Ateş Düştüğü Yeri mi Yakmalı?
Geçen haftalarda Kayseri ve Türkiye kamuoyuna yansıtmaya çalıştığımız İç İşleri Bakanlığı İstihbarat Daire Başkanlığında devam eden bir insan hakkı ihlali uygulaması vardı.
Olay şöyle devam ediyordu. Kamu personel sınavını kazanarak devlet memuru olmaya hak kazanan memur adayı gençler sınavda başarılı oldukları halde güvenlik soruşturman olumsuz çıktı gerekçesiyle göreve başlatılmamıştı. Güvenlik soruşturmasının sakıncalı ve bozuk çıkma gerekçesi soruşturulduğunda kazanan adayın babası, amcası, ağabeyi yada yakınlarından biri İslami dünya görüşüne sahip vakıf, yardım kuruluşu yada insan hakları derneklerine üye yada yönetici olmaları gösteriliyordu.
İnsanlarımız kamuoyuna yansıyan bu bilgiye ulaştığında duyduklarına inanamıyorlar ve şöyle söylüyorlar “Allah Allah inanamıyorum. Bahsettiğiniz kurumlar 28 Şubat post modern darbe döneminde darbeyi yapan paşaların zararlı kurumlar listesinde vardı. Ama biz bu yanlışın 2002’den bu yana devam eden iktidarlar döneminde ortadan kaldırıldığını düşünüyorduk. Bu kurumların halen ülke için tehlikeli kurumlar listesinde yerlerinin olup burada vatan için, millet için, insanlık için hizmet eden insanların zararlı insanlar olarak değerlendirilmesini asla kabullenmiyor ve devam etmemesini istiyoruz.”
Yanlış bir uygulama olarak İç İşleri Bakanlığının İstihbarat Daire Başkanlığında devam eden ve vatandaşların gönül kırgınlığına, devletine küsmesine sebep olan yanlış istihbarat algısının kamuoyunda gündeme gelmesine insan haklarıyla ilgili faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları tarafından (MAZLUMDER) gündeme getirilmesine karşılık diğer sivil toplum kuruluşları ( Vakıflar, dernekler, işçi ve memur dernekleri gibi) tarafından sahiplenilmeyip olaya sessiz kalınması şunu akla getiriyor. “Ateş sadece düştüğü yeri mi yakıyor.” Sahi bu mağdur edilen gençlerin yakınları işçi, memur sendikaları, vakıflar, insani yardım kuruluşları bu olay karşısında ne yapıyor. Yaşanan bu mağduriyetler, adaletsizlikler, hukuksuz uygulamalar onları ilgilendirmiyor mu? Yoksa nemelazım mı diyorlar. Sahi 15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasında olayın ilk saatlerinde meydanlara çıkıp canlarını darbecilerin kurşunlarına siper edip vatan uğruna feda eden İslami sivil toplum kuruluşlarının üyeleri, gönüllüleri 28 Şubat döneminde olduğu gibi bugünde ötelenmeye, itelenmeye mahkum mu ediliyorlar. Eğer böyle oluyorsa darbecilere karşı ülkeyi savunmak için kimlere müracaat edilecek. Allah bizleri, toplumumuzu ve idarecilerimizi yapılan iyilikleri unutup duyarsızlaşan vefasızlar durumuna düşürmesin.
HABERE YORUM KAT