Güvenlik Soruşturmaları Ne Kadar Güvenilir?
15 Temmuz'dan sonra kamuya girişte zorunluluk haline getirilen "Güvenlik Soruşturmaları" büyük mağduriyetlere yol açmaya devam ediyor. Son dönemlerde taşerondan kadroya yapılan geçişlerde, işçiler ellerindeki işinden de ediliyor.
M. Erkan Yavuz - DOĞRU HABER Gazetesi
Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile devlet memurluğuna ve taşerondan kadroya geçiş yapmak için aranan şartlara "güvenlik soruşturması" maddesinin eklenmesiyle, görevini kötüye kullanan idareciler, büyük mağduriyetlerin oluşmasına sebep oluyor. Yaşanan mağduriyetleri değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Sait Şahin, “Güvenlik soruşturmaları, devlet eli ile topluma ekilen yeni huzursuzluk, kargaşa tohumlarıdır. Bu hali ile hükümet, aklını yitirmiş görüntüsü veriyor.” dedi.
“GÜVENLİK SORUŞTURMLARI SİSTEMATİK KIYIMA DÖNÜŞTÜ”
Güvenlik soruşturmaları neticesinde oluşan mağduriyetlere değinen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, “Maalesef güvenlik soruşturmaları sistematik bir kıyıma dönüştü. Öyle ki, 15 Temmuz gecesi darbeye direnen kesimler ve kimseler bile bu kıyımdan geçiriliyor. Başta İslami kesimler olmak üzere toplumun farklı muhalif kesimleri tasfiye ediliyor, baskılanıyor ve ötekileştiriliyor. Geçmişte, Kürtleri inkar politikası nasıl ki Kürt sorununu doğurdu ise, bugünkü güvenlik soruşturmaları ile ötekileştirilen farklı muhalif kesimler de gelecekte yeni toplumsal sorunlar oluşturacaktır. Güvenlik soruşturmaları, devlet eli ile topluma ekilen yeni huzursuzluk, kargaşa tohumlarıdır. Bu hali ile hükümet, aklını yitirmiş görüntüsü veriyor.” dedi.
“BU HUKUKSUZLUKTAN DÖNÜN”
Yapılan yanlışlardan bir an önce dönülmesi gerektiğini belirten Şahin, “Güvenlik soruşturmaları adı altında Türkiye hızlı bir şekilde hukuk devleti olmaktan uzaklaştırılıyor. Gün geçtikçe, devletin, baskıcı rejime geçtiğine inananların sayısı hızla artıyor. Hükümet bu yanlışlarına devam ederse, Türkiye'de zaten sorunlu olan ve sorunların temelinde yer alan devlet-toplum ilişkisine, onanmaz büyük bir darbe vurmuş olacaktır. HÜDA PAR olarak hükümete, büyük bir zulme dönüşen ve gelecekte de Türkiye'yi yeni sorunlara sürükleyecek olan bu hukuksuzluktan dönmesi ve 15 Temmuz darbesini daha fazla istismar etmemesi çağrısında bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
TIP ÖĞRENCİSİNİ GÜVENLİK SORUŞTURMASINDAN GEÇİRMENİN BİR MANTIĞI OLAMAZ!
Güvenlik soruşturmalarının yaşattığı mağduriyetlerle ilgili konuşan Av. Hasan Bozdaş, “Hiçbir soruşturma ve kovuşturma geçirmeyen kişilerin en başta “masumiyet karinesi” ihlal ediliyor. Adalet Bakanlığı'nın düzenleme yaptığı “lekelenmeme hakkı” ise zaten yok sayılıyor ve kişilerin özel sektörde iş bulmalarının dahi önü kapanıyor. Nitekim 2013 yılında Dicle Üniversitesi'nde PKK'lı öğrencilerin Bilge Gençlik Kulübü öğrencilerine saldırması sonucu ağır yaralanan müvekkilim, bu yıl mezun olmasına karşın güvenlik soruşturmasından geçirilmediği gibi özel hastanelere yapmış olduğu başvurular da, bakanlığın gönderdiği genelgelerle kota koyması sonucu reddediliyor. Tıp fakültesi kazanma başarısı göstermiş, 6 yıl tıp fakültesi okumuş ve hakkında hiçbir mahkûmiyet kararı bulunmayan bir kişinin güvenlik soruşturmasından geçirilmesinin altında ne hukuki, ne ahlaki, ne vicdani, ne dini bir saik bulunamaz, ancak ve ancak kasıt aranır.” dedi.
“28 ŞUBAT'TA FİŞLENENLER BUGÜN AYNI BELGELERE DAYANILARAK MEMUR YAPILMIYOR”
Türkiye'de özellikle Müslümanların mağduriyetinin 28 Şubat tarihinden bu yana devam ettiğini, o dönemin fişlemeleriyle hala insanların memur olamadığını belirten Mazlum-Der Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal, “Türkiye'de bu problem bu güne has olan bir problem değil maalesef. Özellikle 28 Şubat'ta bu çok sistematik bir şekilde uygulandı. O zamanlar aileler üzerinden veya kendisinin İslami hassasiyetleri üzerinden insanların önleri kesildi. Mesleklerini icra etmelerine izin verilmedi. Bugün de buna benzer uygulamalar devam ediyor. Bu Türkiye sisteminin kronikleşmiş sorunu aslında. Bütün birimlerde bütün alanlarda adil bir mekanizma kurmadığınız zaman ilgili kişinin ideolojisine göre veya iktidara yakınlığına göre mülakatlarda elemelere maruz kalınabiliyor. Bunu aşmanın yolu da gerçekten adil ve öngörülebilir ilkelerin konulması ve sistemin bunun üzerine bina edilmesidir. Ama kişiler üzerinden yürüyen sisteme bırakıldığı zaman objektiflik kalkıyor subjektif bir ortam oluşuyor. Bunun adil olmadığının da herkes farkında. Fakat kullanışlı olduğu için kimse vazgeçmek istemiyor. 28 Şubat'ta fişlenenler bile bugün aynı belgelere dayanılarak memur yapılmıyor. Çünkü devlet bunun hangi dönemde kimler tarafından hazırlandığına bakmıyor. Bu da hukuksuzluğun oluşmasına sebep oluyor.” şeklinde konuştu.
HABERE YORUM KAT