1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. “Günümüzde Tasavvuf Ne İfade Ediyor”
“Günümüzde Tasavvuf Ne İfade Ediyor”

“Günümüzde Tasavvuf Ne İfade Ediyor”

Bingöl Bilgi ve Düşünce Derneği’nde bu hafta “Günümüzde Tasavvuf Ne İfade Ediyor” başlıklı bir seminer sundu.

01 Nisan 2012 Pazar 14:14A+A-

Bingöl’de, Bilgi ve Düşünce Derneği “İslami Düşünce Seminerleri” dizisinde “Günümüzde Tasavvuf Ne İfade Ediyor” başlıklı sunum, Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü öğretim üyesi ve aynı zamanda fakülte dekan yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Murat KAYACAN tarafından yapıldı.

Konuşmasına tasavvufun oluşum tarihine değinerek başlayan Kayacan, bu tarihsel dönemi ilk zahidlerin ferdi tutumları, sonra doktrinin oluşumu ve tarikatların ortaya çıkışı olarak ayırdı. Tasavvufi eğilimin her insanda olabileceğinin ama bunun Kur’ani çerçevede sınırlanması gerektiğini vurguladı. Tasavvufun bilgi kaynağı olarak mistik bilginin, ilham, keşf ve rüya olarak kendini gösterdiğini bunun ise vahiy bilgisinden farklılaşarak vahye karşıt bir bilgi alanı oluşturduğunu söyledi. Bu bilgilerin delil olamayacağını ve kimseyi de bağlamayacağını sözlerine ekledi.

Daha sonra Türkiye özelinde tasavvufun seyrine değinen Kayacan, cumhuriyet döneminde batıcı, pozitivist bilim anlayışı ve yok edilmek dini duygunun karşısında bir sığınma kurumu olduğunu, bugün başarısızlığa ulaşan laik ahlakçılığa karşı bir imkan olarak görüldüğü, ancak nihayetinde vahyi bir kuşatıcılığa erişemediğini belirtti.

Bununa beraber tasavvufçuların son derece ahlaklı, başkalarından çok farklı, dünyaile işleri olmayan kişiler olarak sürekli gündemde tutulduğunu, ancak günümüzde yaşadıklarımızın, onların da her birimiz gibi birer insan olduğunu, sapmalara, dünyevileşmeye karşı özel olarak korunmuş kişiler olmadığını gösterdiğini söyledi.

Bugün tasavvuf eleştirileri yapanlar açısından baktığımızda ise, sürekli İbn Arabi üzerinden yapılan bir eleştirin de çok tutarlı olmadığını, İbn Arabi’nin bütün bir tasavvuf ekolünü temsil etmediğini, eleştirilerimizde alan ve kişi ayrımı yapmamız gerektiğini belitti. Bununla beraber tasavvufun kişisel tecrübe ve bilgiye açıkça ve çokça yer vermesinden dolayı kendi içinde tutarsız ve “kemiksiz” bir algı oluşturduğunu, subjektif ve çoğunlukla Batıni yorumlara dayandığını, buna karşı sağlam bilgi kaynağı olan vahye, sarılmamız gerektiğini altını çizdi.

Daha sonra güncelde yaşadığımız sorunlara değinen Karacan, tasavvufi çevrelerle ilişkilerimiz nasıl olmalı sorusuna cevap mahiyetinde şu tespitlerini paylaştı.

“Bugün tasavvuf büyükleri denilen kişilerin, müfessirler, fıkıhçılar kadar kolay eleştirilebilir olmadığını bunlara giydirilen kutsallık gömleğinin bunları ulaşılmaz ve eştirilmez la yüs’eller konumuna yükseltmiştir. Bu insanların da pratik hayatta gördüğümüz üzere masum olmadıklarını, hata ve yanlış yapmakla malul olduklarını bilmemiz gerekir. Kendimize ‘müslüman’, isminden başka isimler takmamalıyız. Sofi, şakirt vs isimlendirmelerin Müslüman ismin yerine geçmemesi gerekir” dedi.

Muasavvıfların kullandıkları dil ve üslubun onları başarılı kıldıklarını, bizlerin de tebliğ ve davette uygun bir üslubu ve metodu tutturmak açısından onların pratiğini düşünmeliyiz dedi.

Kur’an ve peygamberin sünnetini önemseyen yaklaşımın işini gerçekten zor olduğunu, hem geleneksel tasavvufi birikimle hem de modernist ulusçulukla, hem de emperyalizmle mücadele etmemiz gerektiğini, ancak bu mutasavvıf çevrelere de yaklaşımlarımızın onları dönüştürmeye yönelik bir ilişki olması gerekir, ilkesiz olmamalıyız ancak onların değişimlerine vesile olabilecek bir yolu da sürekli açık tutmalıyız dedi.

“Nihayetinde tasavvufun kapsamlı ve kuşatıcı, tarihe ve sosyaliteye cevap üretebilecek bir dinamikten yoksun olduğunu, ancak ferdi bir tecrübe olarak kalmaya mahkum olduğunu, bu açıdan dünyaya müdahale etmemesi batılılarca ilginç bulunmakta ve ilgi görmektedir.”

Sorulan sorulara verilen cevaplarla program son buldu.

murat_kayacan-20120401-02.jpg

HABERE YORUM KAT