Gündelik hayatın sahnesi: İsimler, resimler, gözlemler
Fatma Barbarosoğlu, hayatın koşuşturmacası içerisinde bazen göz ardı edilen hususların ne kadar can alıcı gerçeklere tekabül edebileceğini ifade ediyor.
Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak
Gündelik hayatın sahnesi: İsimler, resimler, gözlemler
I-
Akıllı cep telefonu aracılığıyla sosyal medya hayatımızı ele geçirmeden önce bendeniz gündelik hayat sahnesinin en ışıklı en hareketli renklerine toplu taşıma araçlarında rastlardım. Akıllı telefonlarla birlikte sokağın ferdi olmak değil de sosyal medya ahalisi olmak öncelik kazanınca kimse birbirinin yüzüne bakmaz, sesi sese, sözü öze yoldaş etmez oldu.
Bir karşılaşma mekânı olarak toplu taşıma araçlarından umudumu kesince gündelik hayat tasavvurunu tamamlayacağım sahne olarak kafeleri merkeze aldım. Bir vesile ile uğradığım kitap-kafelerde ya da “kafeler yolu” diye adlandırdığım caddelerde “kafe ahalisi”ne dikkat kesildim.
Mart 2020’de bütün dünyayı ele geçiren “pandemi”de kafeler de kapandı. Ahali birbirine ve dahi kendi gölgesine bile uzak durur hale gelince “Karantina Günleri”nde karşılaşma mekânı olarak marketlere odaklandım. İnsanların iç dünyasından renkler devşirebileceğim mekânlar olarak market gözlemlerim 2022 yılında enflasyonist baskının enkazı altında kaldı. Gündelik hayatın rengi soldu, hayatın bütün neşesi anbean değişen etiketler ile uçtu gitti. İnsanlar sadece soğanın patatesin nerede ucuz olduğunu, sebze-meyve alamadan günlerin geçtiğini anlatıyor birbirine. Hayat pahalılığının dışında hiçbir sohbet açılmıyor. Üstelik her şeyin ateş pahası olduğu üzerinden sohbet de ancak birbirine “güvenen” insanlar arasında olabiliyor. Gizli kamera kaydı yapılabileceği ve bu kaydın sosyal medyada yayınlanabileceği korkusu insanları zapt etmiş vaziyette.
Ahalinin aşırı pahalılık konusundaki aşırı tedirgin hali sosyolojik açıdan incelenmesi gereken bir veri. Durumu birkaç arkadaşımla paylaştım, böyle bir gözlemleri olmadığını söylediler. “Böyle gözlemleri olmayanlar”ın tuzu kuru mu? Bilmiyorum. Hiçbir şey dışardan göründüğü gibi olmayabiliyor. “Böyle gözlemim yok” diyen belki de üstü kapalı olarak uzun bir süredir markete gitmediğini/gidemediğini söylemiş olabileceği gibi market alışverişini kendisinin yapmadığını da söylüyor olabilir.
Sorumun cevabını nihayet günler sonra mahallemizde komşuluk yaptığımız marketlerden birinin kasasında öğrendim. Birkaç ay önce bu markette hayat pahalılığına dair başlayan bir tartışma raflardaki konserve kutularının havada uçuşmasına kadar varmış meğer. “Ne yapsın insanlar” dedi kasiyer, “peynirin tadını damak unuttu, bir adı kaldı dilimizde.”
II-
Gündelik hayatın ritmini yakalayacağım toplu taşıma araçlarından cep telefonu, kafelerden pandemi, marketlerden de enflasyon yüzünden mahrum kaldım. Kırk yılda bir, kaldırım üstünde iki kişinin iç dünyasını anlatan cümlelere rastlayınca biraz daha dinlemek için oyalanıyorum. Geçenlerde böyle bir konuşma geldi kulağıma. “Çocuğuna verecek başka isim bulamamış mı?” dedi kadınlardan biri. Muhatabı “Gençler böyle artık, olmayan ismi vermek istiyor çocuğuna. Hiç kimsede olmayan isim ne demekse. Eskiden aile ismi diye bir şey vardı” diye karşılık verdi.
Çocuğa verilmiş olan beğenilmeyen ismin ne olduğunu merak ettim elbet. Ama durup dururken “Merakımı bağışlayın, ismi ne?” diye soramam ki.
III-
Takvimlerdeki yılların rakamı değişince, eski yıl-yeni yıl mukayesesi yapmak, geçip giden yılı rakamlar üzerinden değerlendirmek âdettendir malumunuz. Herkes kendi meşrebine göre bir önceki yılın envanterine kulak kesilir. Bendeniz isimler üzerinden yapılan haberleri gözden kaçırmamaya çalışır, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün verdiği rakamları kim nereden ve nasıl okur, haberleştirir, nasıl yorumlar dikkat ederim.
2021 yılında, 2020 yılında doğan bebeklere verilen isimler açıklanınca sosyal medya ahalisi arasında hararetli bir tartışma yaşanmıştı. İsimlere bakıp “Bunlar hep dinci ismi” diyenler, ilk defa duydukları kız isimlerinin bu kadar yaygın verilmiş olmasından hareketle “İşte bunlar Suriyelilerin ne kadar çok ürediğinin göstergesi” diye göçmen karşıtlığını bu defa isimler üzerinden ortaya koyanlar olmuştu.
2022 yılında bebeklere verilen isimler açıklanınca 2021 yılı ile mukayese ettim derhal. Bariz bir fark göze çarpmıyor. Erkeklerde Alpaslan, kızlarda Zeynep ilk sırada yer almaya devam ediyor. Alpaslan isminin ilk sırada yer almasında Alpaslan dizisinin etkisini dikkate almak gerekiyor muhakkak...
Bazı isimler bazı dönemlerde öne çıkar. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Yüksel, Adalet ve Türkan isimleri çok yaygındır mesela. Romanlar üzerinden yaygınlaşan isimlerin modalaşma süreci günümüzde diziler üzerinden devam ediyor. Diğer taraftan aile büyüklerinin isminin yanına “daha modern” bir isim ilavesi ile çift isim giderek daha yaygın hale geliyor.
Toplumun öne çıkan şahsiyetlerinin evlatlarına ya da torunlarına verdikleri isimler de bazı isimlerin modalaşmasında etkili olabiliyor. Mesela Turgut Özal’ın torununa Merve adını koyması kız çocuklarına Merve isminin verilmesini yaygınlaştırdı. Oysa daha önceki dönemlerde Merve, erkek ismi olarak kullanılmıştır. Mesela Peyami Safa’nın tek evladının, askerde ölen oğlunun adı Merve’dir. Son yıllarda “Biz Mervelerde ders çalışıyoruz” cümlesi, yalanı imleyen bir deyim haline geldi. Negatif imaj etkisini göstermiş olmalı ki 2021 ve 2022’de Merve ismi çok konulan isimler sıralamasında liste dışı kalmış.
İsim bahsine devam edelim inşallah...
HABERE YORUM KAT