Gülistan ve ayaklanma
Aslında bu yazının başlığı sadece “Gülistan” olacaktı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Irak’ta konuşurken “Kürdistan bölgesel yönetimi” deyip, bunu böyle söylemesini de “oranın adı bu” diye açıklamasından sonra Türkiye’ye döndüğünde, “yok canım, Kürdistan demedim, ben bölgenin adını söyledim sadece” diyerek sözünden sapmasını yazacaktım.
Kürdistan dediğini tam da yalanlamayan tuhaf bir “yalanlamaydı” cumhurbaşkanının yaptığı.
Belli ki tepkilerden ürkmüştü.
Zaten acıklı olan da buydu.
Düşünsenize ülkenin cumhurbaşkanı bile sınırımızdaki bir bölgenin resmî adını söylemeye, söylerse de açıkça “söyledim” demeye cesaret edemiyor.
Bu ülkedeki baskıyı bundan daha iyi anlatan bir örnek olabilir mi?
Bizim politikacılar ne zaman yurtdışına çıksalar özgürleşiyorlar, sere serpe konuşuyorlar ama ülkeye geri dönüp de toprağa ayak bastıkları anda o korkunç baskıyı hissedip “dışarıda” söylediklerinden vazgeçiyorlar.
Sadece cumhurbaşkanı böyle değil ki.
Neredeyse bütün politikacılar birer “Gül” burada.
Onun için burası “Gülistan.”
Dışarıda başka, içerde başka konuşan, ülkenin üstündeki baskıyı kırmak yerine o baskıya boyun eğen siyasetçilerin ülkesi.
Ama gene de önemli olan Cumhurbaşkanı’nın Irak’ta Kürtlere verdiği mesajdı. Dün “Türkiye, Kürdistan’ı tanıdı” diyen Neçirvan Barzani’nin sözlerinden “Türkiye’nin vermek istediği” mesajları verdiği anlaşılıyor.
İçerde Gül ne derse desin belli ki Kürt sorununu çözmeyi amaçlayan plan yürürlükte.
O planın yürürlüğe girmesi, Kürtlerin üstündeki baskıların kalkması, o insanların “gerçek vatandaş” muamelesi görmesi, sadece Kürtleri değil, Türkiye’yi ve Türkiye’nin “Güllerini” de özgürleştirecek.
Baskı hafifleyecek.
Dün açıklanan ve bu yazının ana gövdesinin değişmesine neden olan İkinci Ergenekon
İddianamesi de “baskıyı” hafifletecek bir yönde ilerlediğimizi gösteriyor.
İlk kez, dört kuvvet komutanıyla, bir ordu komutanının, “cunta” kurup ayaklanmaya hazırlandıkları bir iddianameye yazıldı.
Bu generallerin sadece hükümeti değil, kendi üstlerini de “devirmek” istediklerini, bütün orduyu fişlediklerini ve yeni bir ordu “yaratmak” için isyana hazırlandıklarını “resmen” söyleyen bir iddianame var şimdi.
Cunta kuran beş generalden üçü “emekliye” ayrıldıktan sonra ayaklanmadan vazgeçmişler, onun için onların “suçları” askerî suçlardan kabul ediliyor ve Ergenekon davasından ayrılıyor.
Ergenekon savcısı, “bu generaller ayaklanmaya hazırlanıyorlardı” diyerek konuyu askerî savcılara bildiriyor.
Diğer iki orgeneral, Eruygur ve Tolon, ayaklanma hayallerini emekli olduktan sonra da sürdürüp, bunun için örgütlendiklerinden sivil mahkemede yargılanacaklar.
Haklarında müebbet hapis isteniyor.
Eğer ayaklanmayı başarıyla gerçekleştirselerdi, ülkede neler yapacaklardı, bunu iddianameye yansıyan konuşmalarından anlıyoruz.
Eruygur’un Jandarma komutanlığı döneminde istihbarat başkanı olan general, hükümet için, “hepsini keseceksin” diyor.
Bu cunta öylesine sert ki, “ben Ergenekon’un avukatıyım” diye bas bas bağıran Deniz Baykal’ı bile yeterli bulmuyor, onu değiştirip yerine “kendilerine göre” birini getirmeyi amaçlıyor.
Sadece CHP mi?
MHP de yeterince sert değil onlara göre.
MHP’nin başkanı da değişecek.
AKP’nin de başkanı değişecek.
Medya da onların ilişki kurduğu “patronlar” dışında değişecek.
Binbaşıdan yukarı rütbedeki herkesi fişlemiş olan cunta, “orduyu” da değiştirecek.
Değiştirmeyecekleri bir şey yok.
Ellerinden gelse halkı da değiştireceklermiş.
Halkı değiştiremeyecekleri için o halka neler yapacaklarını varın siz düşünün.
Belli ki bir felaketin eşiğinden dönmüşüz.
12 Mart’ta böyle bir cunta isyanını, cuntanın dışında kalan generaller “darbe” yaparak önlemişlerdi.
Öylesine korkunç işler yapmıştı ki o dönemin darbecileri, kimse “cuntacılardan” kurtulduğuna sevinememişti.
Bu kez, “cunta” darbeyle durdurulmadı.
Emekli edildiler.
Ve, mahkemeye gönderildiler.
En azından bir bölümü yargılanacak şimdi.
Bu bile Türkiye’nin nasıl değişmekte olduğunu gösteriyor.
Cuntacı generaller Ergenekon iddianamesinde suçlanırken, Diyarbakır’da da bir zamanlar oraların en ürkülen JİTEM subaylarından biri olan bir albay tutuklandı.
Bu da bir ilk Türkiye için.
İlk kez, halen alay komutanlığı yapan bir albay “faili meçhul” cinayetler nedeniyle tutuklanıyor.
Size biri beş yıl önce Türkiye’de böyle bir dava açılacağını, böyle iddianameler yazılacağını, böyle tutuklamalar yapılacağını söyleseydi, inanır mıydınız?
Dünya değişiyor, Türkiye de değişiyor.
Ben iyimserim.
Yakın bir gelecekte çok önemli olaylar yaşayacağımıza, yıllardır çözülemeyen bir çok sorunun çözüleceğine inanıyorum.
Bunun için sadece Türkiye’deki değişime değil, dünyadaki değişime de güveniyorum.
Burası “Gülistan” olmaktan kurtulacak.
O zaman biz de kurtulacağız, Güller de kurtulacak.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT