1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Gül ve Bahçeli’ye Bağlanan Ümitler de Tükenirse
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Gül ve Bahçeli’ye Bağlanan Ümitler de Tükenirse

22 Haziran 2015 Pazartesi 13:14A+A-

Abdullah Gül üzerinden AK Parti’ye yönelen operasyon da siyaset ve toplumu üçlü koalisyona mecbur kılma hamlesi de çok ciddi bir darbe aldı. Uzun zamandır Erdoğan-Davutoğlu siyasi çizgisini partiden tasfiye etmek üzere kendisine büyük anlam ve misyonlar yüklenen Abdullah Gül bir türlü istenen çıkışı, beklenen başkaldırıyı yapamadı. Kurucusu olduğu partinin başına geçmesi, liderlik karakterini ortaya koyması ve AK Parti’yi kurulduğu dönemdeki gibi ABABD ve TÜSİAD’la uyumlu kılması yönündeki beklentilere bir türlü cevap ver(e)medi. Hep çekingen, ikircikli davrandı, risk üslenmekten çekindi.

Siyasal kültürün iktisadi ve entelektüel mafyası tarafından Gül’ün şahsını aşan bir Gül portresi inşa girişimi beklenen neticeyi vermedi bir türlü. Aynı hegemon çevreler şimdilerdeDevlet Bahçeli’nin de ‘irrasyonel’ bir restiyle karşı karşıya olmanın derin ıstırabıyla sıkıntıya düşmüş durumdalar. Devlet Bahçeli’nin lideri olduğu MHP’yi HDP’li koalisyon seçeneklerinden uzak tutma ‘inadı’, AK Parti iktidarı sürecinde vesayetleri epeyce örselenen devlet sınıflarının hayalini kurduğu ‘restorasyon’ sürecini de tehlikeye düşürmekte.

Umutları Siyasal Operasyonlar

7 Haziran seçim sonuçlarının belli olmasıyla birlikte büyük bir coşkuyla zirve yapan “Erdoğan’ı yıktık, Davutoğlu’nu çökerttik” sarhoşluğu yavaş yavaş geçiyor. AK Parti’nin aldığı % 41’lik oyla Erdoğan’ı tasfiye etmenin, Davutoğlu’nu kenara çekmenin pek kolay bir iş olmadığı daha net görülüyor. “CHP+MHP+HDP=%60’lık AKP karşıtı blok” şeklinde tasavvur edilen iktidar seçeneğine sadece MHP’nin lider kadrosunu değil tabanını da ikna etmek mümkün değildi.

Devlet Bahçeli’nin CHP tarafından kendisine teklif edilen Başbakanlık rüşveti dâhil HDP’li tüm seçeneklere kapı kapatmış olmasına atarlananlar hiç de az değildi. Marksist kökenli liberal aydın ve çevreler bu süreçte MHP’li bir koalisyondan CHP ve HDP’yi sakındırmak yerine MHP’yi bu tarihi vazifeyi idrak ve ifa etmeye doğru iteklemekle vazifeliydiler. Güngörmüş ak saçlı liberallerin “Aklınızı başınıza alın, bu fırsatı kaçırmayın, asla bir daha böyle bir şansınız olmaz” türü sitemkâr serzenişlerinin muhatabı enteresandır ama daha çok MHP ve Bahçeli’ydi. Erdoğan-Davutoğlu nefreti kısa bir dönemde Bahçeli sempatisine evrilmesine, MHP’nin kısa vadeli hesaplar adına kucaklanmasına sebep olmuştu.

12 yıllık danışmanlık sürecinde Abdullah Gül’ün en yakınındaki isimlerden biri olarak Ahmet Sever’in anı-hatıra kitabı da TÜSİAD medyasında konuşlanmış ulusalcı, Kemalist, liberal, sol ve F. Gülenci kadrolar tarafından benzer bir sevinçle karşılandı. Adeta Hayrunnisa Gül’ün Köşk’lü yılların son demlerinde başlatma sözü verdiği ‘intifada’ için Ahmet Sever’in kitabı bir vesile kılınmıştı. Doğan Kitap’ın operasyonel misyonu için “Abdullah Gül ile 12 yıl” kitabı kaçırılmaz bir fırsattı elbette.

Siyaset ve bağlı tüm gelişmelerdeki olumlu gelişmeleri Gül’e, tersi bütün olumsuzlukları da Erdoğan ve yakın çevresine bağlayan Sever’in anı-hatıra kitabı iki taraflı bir infiale sebep oldu. Kitapta yazılanları üslenmeyen, Erdoğan-Davutoğlu çizgisine dair açık bir şikâyette bulunmayan en önemlisi de kurucusu olduğu partinin başına geçmek üzere harekete geçmeyen Gül, kendisine ümit bağlayanları bariz bir biçimde ofsayta düşürdü. Uzun yıllar CHP için devrede tutulan “Seçime kadar Hikmet abi / Altan abi formülü”nü “alternatif iktidar cephesi üretilinceye kadar AKP’de Gül’lü geçiş dönemi” şeklinde uyarlamak görüldüğü üzere hiç de kolay olmuyor.

Ödeviniz ‘Pembe İncili Kaftan’

Fakat buna rağmen kitapla ilgili kamuoyundaki gerilimli tartışmalar tavan yaparken dahi “bekle gör” pragmatizmine sarılan Gül’e hem AK Parti yönetiminden hem de tabandan büyük bir öfke sadır oldu. Böylelikle Abdullah Gül çıkış için uygun zamanı beklemekte olduğunu ihsas ederek hiç kimseyi memnun edemeden bir dahaki uygun konjonktüre kadar sahanın kenarındaki yedek kulübesine çekilmiş oldu.

Bütün bunlar olurken HDP ve Demirtaş’ın koalisyon tartışmalarında epeyce geri çekilmiş gibi bir hava hissediliyor. Oysa Kandil ile HDP yönetimi arasında ‘düzen partisi’ olup olmama gibi gayet devrimci bir çekişme belki de bir iktidar mücadelesi sürüyor!? Seçim öncesi ilan edilen MHP’li koalisyon heveslerinin kursaklarında kalacak olmasını tevil babında yine devrimci pozlara bürünmek en akıllıcası görülüyor demek ki.

Koalisyon tartışmalarında MHP lideri ve sözcüleri tarafından üst üste reddedilen hatta azarlanan, tahkir edilen CHP lider Kılıçdaroğlu’nun bu konuyu hiç de ‘onur meselesi’ yapmamasını büyük bir olgunluk göstergesi olarak mı okuyacağız? Kendilerine Ömer Seyfettin hikâyelerinden ödev verilen Kılıçdaroğlu ve CHP kurmay kadrosu ne zamana kadar Bahçeli’ye karşı “sahte alicenaplık pozları” vermeye devam ederler bilemiyoruz.

Yeni bir seçim sürecini sadece TÜSİAD ve CHP değil anlaşılan başkaları da göze alamıyor. Suriye’nin kuzeyindeki bölgelerde ABD ve PKK-PYD ortaklığıyla icra edilen etnik temizlik, tehcir ve ‘Kürt koridoru’ harekâtı kurulacak koalisyon Hükümetinin rengini belli edecek gibi. Çözüm sürecini barış ve kardeşlik için değil de PKK’nın ülke ve bölgedeki tasallutu adına fırsata çevirmek üzere ittifak edenler şimdi çok sevinip bayram edebilirler.

 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum