Gözaltına alınan Fazıl Duygun "gazetecilik" mi yapıyordu?
Ankara saldırısı sonrası İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı hedef alan mesajları üzerine gözaltına alınan ve gazeteciliği psikolojik harp aracı olarak kullanan tiplerden Fazıl Duygun kirli ve karanlık siciliyle tam bir operasyon elemanı görünümüne sahip.
HAKSÖZ HABER
Ankara’da 1 Ekim sabahı İçişleri Bakanlığı’na yönelik olarak PKK’nın düzenlediği saldırı sonrası geniş çevrelerce lanetlenirken, kimileri için de farklı amaçlarını gündemleştirme malzemesi olarak kullanıldı. Bu bağlamda önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakın olduğu iddia edilen bazı isimler de saldırıyı yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya döneminde emniyet teşkilatının zaafa düşürüldüğüne yönelik bir algı oluşturmanın aracı olarak değerlendirdiler.
Söz konusu isimlerin Süleyman Soylu ile ne kadar yakın olduğu belli değil. Nitekim bu isimlerin Pelikancı diye adlandırılan menfaat şebekesine yakın olduğu biliniyor. Söz konusu grubun ise uzun yıllar boyunca Berat Albayrak ile çekişmesinden ötürü Süleyman Soylu’ya tavırlı oldukları da malum.
Bu muğlaklık aslında bahsi geçen isimlerin her dönem çizgi değiştirmeye, kimi çıkarlarına daha uygun görürlerse ona yakınlaşmakta hiçbir çekince görmemelerinin de doğal sonucu sayılabilir. Dolayısıyla kimin kimle işbirliği yaptığı ve tam olarak nerede durduğunu net biçimde ifade etmek zor. Mamafih birilerinin hiçbir ilke gözetmeksizin, birtakım hesapları için siyasi gelişmeleri manipüle etmeye yatkınlıkları, ellerindeki medya imkanlarını bu doğrultuda tepe tepe kullandıkları ve daha kirli gördükleri birtakım işleri içinse tetikçi vasıflı tipleri kullandıkları ise net biçimde görülebiliyor.
İşte Fazıl Duygun da tam bu manzaraya denk düşen isimlerden biri. Nereden başlayıp nereye geldiğini izlemek insanın başını döndürebilir. Şimdiki pozisyonu ile önceki yazıp çizdiklerini karşılaştırdığınızda “gerçekten aynı kişi mi?” diye sormamanız imkansız.
Fazıl Duygun isminin bizim gündemimize 15 Temmuz sonrasında girdiğini söyleyebiliriz. Bu süreçte yargı ve yürütmenin birtakım kararlarının yol açtığı hukuksuz uygulamalara yönelik eleştirilerimiz üzerine Pelikan tayfasının başlattığı karalama ve itham sağanağı arasında bu isim öne çıkmaktaydı. Pelikan tayfasının daha ‘saygın’ isimleri bu süreçte güya Erdoğan’a sahip çıkma görüntüsü altında İslami camia içinde iktidarı adil ve vicdanlı olmaya davet eden çevrelere, isimlere savaş açıp, bizi dolaylı ve örtük biçimde hedef gösterip suçlarken, bu tür isimlere ise doğrudan tetikçilik vazifesi tevdi etmişlerdi.
Bu dönemde malum tayfa adeta iktidarın yılmaz muhafızı rolüne soyunarak Haksöz ve Özgür-Der hakkında Fetöcülükten Işidçiliğe, PKK’cılıktan Davutoğlu’nun adamı olmaya kadar her türlü karalamaya başvurdular, adeta savcılıklara suç dosyası sunar gibi hakkımızda akılalmaz ithamlarda bulundular. Bu süreçte Ömer Turan’ından Fazıl Duygun’una kadar bir sürü dönek, kaçık, ruh hastasının aleyhimizde kampanya yapıp hakkımızda ‘operasyon duası’na çıktığı hatırlanacaktır.
İşte bugün ihtirasla hareket edip kendilerine güç devşirmek için türlü ayak oyunlarına girişen bir ekibin istihdam ettiği şaibeli tiplerden birinin kirli bir operasyona alet olmakla suçlandığı bir manzara var karşımızda. Fazıl Duygun ismi kendi başına bir önem arzetmiyor. Birilerinin trol ağı içinde yer verdiği, tetikçi olarak kullandığı bir operasyon elemanı olmaktan öteye gitmeyebilir. Ama bu tür isimlerin bir dönem güya iktidar savunuculuğu görünümüyle ne kadar karanlık işler içinde yer aldığı ve en başta da sözde savundukları isimlere, çizgiye ağır zarar verdiği gözden kaçırılmamalı. Umarız o dönem bir daha açılmamak üzere kapanmıştır!
Bütün trollerin, operasyonel tiplerin, itibar suikastçilerinin belli bir kullanım ömrü vardır. Miadı dolanın ipini de derhal çekerler. Bu son hadise izzet ve şeref sahibi hiç bir kimsenin trollüğe, tetikçiliğe heves etmemesi için ibret verici son bir örnek sayılabilir.
HABERE YORUM KAT