Görüşme talebi Öcalan’dan geldi
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Gülen hareketiyle ilgili değerlendirmeleri kamuoyunda yankı buldu. Bu konunun tartışma gündeminin ilk sıralarına yerleşmesinin nedeni PKK ve Gülen hareketi arasındaki uzaklıktan kaynaklansa gerek. İki grup arasındaki karşıtlık büyük olmasaydı Öcalan’ın “yakınlaşma” isteğini yansıtan açıklamaları da sanırım bu kadar çok ses getirmezdi.
Abdullah Öcalan’ın avukatlarının zaman zaman tanınmış gazeteci, sivil toplum liderleri ve kanaat önderleriyle biraraya geldiğini biliyoruz. Ancak bu adreslerin çoğunu Öcalan işaret ediyor ve tabii ki kendi görüşlerinin yansıtılmasını istiyor.
“Yalova’da Apo zirvesi” başlığıyla Yıldıray Oğur’un Taraf’ın sürmanşetinden duyurulan haberinde de geçen pazar günü Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile Öcalan’ın avukatları Yalova’da buluştu. Bana ulaşan bilgilere göre görüşme talebi İmralı’dan geliyor. Öcalan, avukatlarına “Benim adıma Gülen’e yakın isimlerle görüşün, mesajımı Hoca’ya (Fethullah Gülen) iletin” diyor. Öcalan’ın iletilmesini istediği görüşleri ise şöyle: “Biz Gülen hareketini önemsiyoruz. Birçok ortak paydada buluşabiliriz. Kürt sorununun çözümünde onların katkısı çok önemli. Onlardan destek bekliyoruz. Kürt hareketinin Türkiyelileşmesi için de bu buluşma önemli...”
Abdullah Öcalan’ın avukatları, bu mesajı Gülen hareketine yakınlığıyla bildikleri Zaman yazarı Hüseyin Gülerce üzerinden iletmek istiyorlar. Yalova’daki buluşma böyle gerçekleşiyor. Yapılan görüşmenin ayrıntılarını Gülerce, Mehtap TV’deki “Düşünce Günlüğü” programı ile Zaman’daki dünkü köşe yazısında aktardı. Gülerce’nin şikâyetleri arasında Doğu ve Güneydoğu’da saldırıya uğrayan okul, dershane ve marketler ile Kürt siyasetinin Ergenekon’da taraf olmaması konuları yer aldı.
Bu görüşmelerin PKK ve Gülen hareketinin yakınlaşması olarak görmenin erken bir yaklaşım olduğu kanısındayım. Daha çok İmralı’nın tek taraflı bir yakınlaşma arzusunu yansıtıyor. Gülen hareketine yakın kurumların Doğu ve Güneydoğu’da PKK’nın saldırı ve tehdit altında olduğu biliniyor. Örgütü bu yönde aklıselim davranmaya davet edebilirler. İki taraf arasında bunun ötesinde bir işbirliği gelişmesinin bence imkânı yok. Hele yakın zaman önce –PKK’nın doğrudan yönetim kademesi olmasa bile- bazı KCK unsurlarının “Gülen’e suikastı” tartıştığı gözönüne alınırsa –ki bu KCK iddianamesine de yansımıştı- iki grup arasında ciddi bir yakınlaşma beklemek pek gerçekçi olmaz.
Öcalan’ın bu çıkışının “tarihî” olduğunu düşünenler için de birkaç şey söylenebilir; Öcalan için tarih günden ibarettir; o günün içinde yapılır. Bu yüzden her gün ayrı bir manevra veya politikayla kendisini ifade edebilir. Kamuoyunun sık sık görüş değiştirdiğini düşündüğü Öcalan’ın yarın, Gülen hareketiyle ilgili söylediklerinin tam zıddı görüşleri savunmaya başlaması hiç de sürpriz olmaz.
Öcalan’ın Gülen hareketiyle ilgili düşüncelerini satırbaşlarıyla aktarmakta sanırım fayda var:
» Tabii biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını (Gülen hareketinin) inkâr etmedik, onlardan da bizi inkâr etmemelerini bekleriz.
» Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye’de gerek Ortadoğu’da önemli aktörleriz.
» Ben, kendilerini bir tarikat-cemaat olarak görmüyorum. Biraz sivil toplum örgütü hatta bir siyasi parti işlevine sahip olduğunu düşünüyorum.
» Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye’de birçok temel sorun çözülecektir.
» Bu dayanışma sadece Türkiye’yi değil Ortadoğu’yu da etkileyecektir.
» Türkiye’de hayati meseleleri siyasi partilerin çözeceği yok. AKP’si de CHP’si de MHP’si de sorunlara siyasi çıkarlar-hesaplar üzerinden yaklaşıyorlar.
» Siyasetin bu hesapçılığını da aşmak zorundayız. Türkiye’nin temel ortak sorunlarına ortak çözümler getirilebilir.
» Ne hükümet ne diğer partiler sorunun çözümüne samimi yaklaşıyorlar. Bu konuda daha ilkeli demokratik birliktelikler, zeminler ve seçenekler ortaya çıkarılmalıdır.
» Önerdiğim hususlar bu aşamada mümkün olmasa bile böyle bir olasılık mevcuttur. Kendilerinin de yaklaşımları önemlidir.
» Biz değişimden dönüşümden yana güçlerle ittifakı esas alıyoruz.
» Bu temelde karşılıklı yaklaşımların olması, demokratik çözümün gelişmesi, Ortadoğu’daki gerici-statükocu güçlerin geriletilmesi sürecine yeni modernite de diyebiliriz.
Abdullah Öcalan’ın satırbaşlarıyla sunduğum bu değerlendirmeleri yapmasının birinci nedeni devlet-İmralı görüşmelerinin sürekliliğini sağlamaya dönüktür. Gülen hareketinin devlet içindeki gücünü bugüne kadar hafife alan Kürt hareketi, Öcalan’ı bu çıkışıyla daha reel politik davranmış oldu.
PKK’nın Türkiyelileşmeden siyasi meşruiyet kazanamayacağının farkında olan Öcalan, bugüne kadar sol gruplar üzerinden denediği bu girişimlerinden vazgeçerek siyasi ve toplumsal olarak daha etkili ve dinamik bir güç olan Gülen hareketinin teveccühünü kazanmaya yöneldi. Bu da daha gerçekçi bir politika gibi duruyor.
Öcalan’ın Gülen hareketiyle yakınlaşma isteği, Kürt siyasetini yeniden devletçi-statükocu güçlere ciddi bir mesafe koyarak Türkiye’nin değişim güçleriyle buluşmaya yöneltebilir. Bu da Türkiye için hayırlı bir gelişmedir, desteklemenin zararı da yoktur.
[email protected]
TARAF
YAZIYA YORUM KAT