Global kriz ve global sorunlar
2009’da en çok konuşulan konulardan biri global ekonomik krizdi. Temelinde ise Amerikan emperyalizminin küreselleşme stratejisi var. Çünkü küreselleşme dünyadaki tüm ekonomik sistemleri küresel emperyalizmin kurduğu ekonomik yapılanmayla bir bağlantı içine girmeye zorladı.
Bu yapının merkezinde ise ABD sistemi yer alır. Dolayısıyla ABD’nin ekonomik yapısını sarsan bir gelişme tüm dünyadaki ekonomik altyapıyı etkiliyor ve kriz global depreme dönüşüyor. Tabii etkilenme depremin merkez üssüne yakınlık mesafesine göre değişiyor. Ama ekonomik yapılanmadaki küreselleşme yüzünden az ya da çok zarar görmeye sebep oluyor.
Global ekonomik krizin temelinde ABD’nin Irak ve Afganistan işgali ve bu işgallerin ardından hayata geçirilmesi düşünülen planların önünün tıkanması, dolayısıyla hesapların tutmamasıdır. Sözünü ettiğimiz küreselleşme sorunu olmasaydı belki sorun sadece ABD ekonomisini etkileyecekti. Ekonomik altyapıdaki küreselleşme depremin tesirinin geniş alana yayılmasına yol açtı.
Dünya 2009’a global ekonomik krizle girdi. Yıl içinde krizin aşılması için muhtelif girişimler gerçekleştirildi. Önemli uluslararası toplantılar düzenlendi. Krizin önemli bir boyutunu güven kaybı sorunu oluşturduğundan bu sorunun aşılması için psikolojik yönlendirme yapıldı. Bu amaçla bir yumuşatma faaliyeti yürütüldü. Krizin aşılmakta olduğu, önemli bir kısmının da aşıldığı, artık korkulacak yanının kalmadığı iddiaları sıkça gündeme getirildi. Oysa gerçek öyle değildi. Söylenenler vakıayı değil temennileri yansıtıyordu. Gerçekte ise kriz gittikçe büyüyor, sarsıntılar sürüyordu. Dolayısıyla psikolojik yönlendirme faaliyeti arzulanan tesiri yapmadı.
Uluslararası ve bölgesel organizasyonların 2009’da gerçekleştirdiği toplantıların ana konusu global ekonomik krizdi. Bu toplantılardan biri de G–8 zirvesiydi. Zirvede dünyanın zengin ülkelerini özellikle de global ekonomik depremin merkez üssünün bulunduğu ABD’yi birinci derecede sarsan bu problemin aşılması için alınacak tedbirler üzerinde duruldu. Bu doğrultuda önemli ve köklü kararlar alındı. Fakat kararlar her ne kadar radikal görünümlü olsa da toplama suyla değirmen döndürme çabasından öte bir anlam taşımıyordu.
Uluslararası ekonomik sorunların ve global ekonomik krizin çözümü için IMF ve Dünya Bankası da bazı önemli girişimlerde bulundu. Bu amaçla İstanbul’da, bütün dünyada yankı bulan uluslararası toplantı gerçekleştirdiler. Fakat bu iki kurumun temel felsefesi sömürü stratejisine dayandığından İstanbul’daki toplantının amacı da sömürü çarkının durmamasının nasıl sağlanacağı hakkındaydı.
Global ekonomik kriz uluslararası alanda bir değişim sürecinin başlatılması konusunun da gündeme gelmesine sebep oldu. Çünkü ABD’nin “yeni dünya düzeni” teorisine dayalı tek merkezli dünya sistemi teorisi artık çökmeye başlamıştı. Bu teorinin çökmesiyle bağlantılı olarak bölgesel güçler teorisi gündeme geldi. Bu teoriye göre tek merkezli dünya sistemi yerine yeni bölgesel güçler ortaya çıkacak ve bunlar bir denge politikası oluşturmaya başlayacaktı. Bununla bağlantılı olarak dinî, coğrafi, etnik ve daha başka ortak kimliklerin güç birliği oluşturmada değerlendirilmesi için muhtelif ataklar gerçekleştirildi.
Bölgesel güç oluşturmada Türkiye’nin ataklarından ayrıca söz edeceğiz. Bir önemli atak ise 31 Ağustos 2009’da başlayan ve iki gün süren Afrika Birliği zirvesinde çizilen yol haritasıdır. Libya’nın başkenti Trablusgarp’ta düzenlenen bu toplantıda Afrika’nın bir bölgesel güç olması ve bu amaçla imkânlarını birleştirmesi için yapılacak faaliyetler üzerinde duruldu. Toplantıda karara bağlanan bazı hususlar Trablusgarp Bildirgesi adıyla ilan edildi. Kararlar Afrika’nın biraz daha özgür ve bağımsız düşünmesi için güç birliği oluşturma çabası içinde olduğunu gösteriyordu.
Bir diğer önemli atak da Asya ülkelerinin ittifakıyla ilgili Asya Pasifik Ülkeleri Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesiydi. Burada dikkat çeken bir gelişme de ABD’nin global ekonomik krizi aşmak için Asya’ya yanaşması ve Çin başta olmak üzere APEC üyesi ülkelerle işbirliğini güçlendirmeye çalışmasıydı. ABD’nin bu tutumu Avrupa’nın ciddi rahatsızlığına yol açtı.
2009 yılının en önemli küresel sorunlarından biri de domuz gribi olmuştur. Fakat bu konuda gündemin ana konusu, hastalıktan ziyade bu hastalığın tedavisi için üretilen aşıyla ilgili komplo teorilerinin sebep olduğu tartışmalar oldu. Bu tartışmalar yüzünden zihinlerde oluşan tereddütler sebebiyle domuz gribi tehdidiyle karşı karşıya olduklarını düşünen milyonlarca insan aşı olmamayı tercih etti.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT