"Giyerim” diyen “Giderim” diyordur!
Önce olayın hukuki tanımlamasını yapalım..
Sokaktaki basit bir gösteriden bahsetmiyoruz, bunu peşinen hatırlatalım..
Adliye içinde yapılıyor gösteri..
Öyle akşam saatinde, kimsenin olmadığı bir zaman diliminde de değil..
Tam günün ortasında..
Birçok duruşma salonunda yargılama daha devam ederken..
Birden bire bir grup avukat adliye içinde protesto gösterisi yapmaya başlıyorlar.
Bu protestoya, isterseniz sadece alkışla destek verin.. İsterseniz atılan sloganlarla takviyede bulunun..
Hatta isterseniz, adliye içindeki koridorlarda sadece “ayakta durmak”la yetinin..
Hepsi sonuçta, “yasak gösteri”dir..
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda çok net madde var..
Oraya buraya eğip bükemezsiniz.
Yorum yaparak anlamını ihtilaflı hale getiremezsiniz...
İstisnasından bahsedemezsiniz..
“Ama-fakat” kelimeleri ile başlayan cümlelerle, bazı durumlarda farklı uygulamaların da mümkün olabileceğini söyleyemezsiniz.
Bu kadar net ve kesin bir madde..
Size de aktarayım o maddeyi:
“Yasak yerler
Madde 22 – Genel yollar ile parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez.”
Maddede çok açık olarak, “kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde toplantı-gösteri yapılamayacağı” yazılı mı?
Yazılı..
Adliye de, kamu hizmeti görülen bir bina mıdır?
Hiç şüphe yok..
Adliye içinde, avukatların hangi sebeple olursa olsun, alkış tutması, slogan atması bu maddeye göre yasak mı?
Yasak..
Peki, bu kadar açık bir kanun metnini, haydi diyelim ideolojik saplantı içindeki avukatlar meydanı boş bulup, ihlal ettiler..
Peki memurlar nasıl ihlal ederler?..
Hem de adliyede çalışan memurlar!
Durun, bitmedi..
Sıradan memurları da bir kenara bıraktık, hakimler böylesi açık bir suçu, nasıl işleyebilirler?
Şaka yapmıyorum..
Bugünkü manşetimizde göreceksiniz, İstanbul Adliyesi’nde bir hakim, avukatların yasak gösterisine açıkça destek verdiğini ilan etmiş..
“Alkışlarla destekledim” diye suç itirafında bulunmuş..
Gerekçesi falan hiç önemli değil.
Çünkü kanun, hiçbir istisnaya açık zemin bırakmamış..
Üstelik bu hakim bey, “Duruşmadan daha erken çıksaydım, cübbemle aralarına karışıp, desteğimi göstermek isterdim” ifadelerini sarfedebiliyorsa, artık o, rezalete tüy dikmiştir.
Sanki sırtındaki cübbe, babasından ona miras kalmış..
İstediği yerde, istediği zaman giyebilirmiş gibi konuşuyor..
Hayır hakim beg..
O cübbeyi, duruşma dışında hiçbir yerde giyemezsin..
Hele hele, yasak bir gösteri sırasında, hiç giyemezsin..
“Giyerim” mi diyorsun?.
Bunun adı, “giderim”le eşdeğerdir..
Gitmek istiyorsan, seni tutan yok..
Ama hem hakimlikten maaş alıp, hem de suç işleyemezsiniz..
İşkembeden atmıyorum..
Hakim ve Savcıların Resmi Kıyafet Yönetmeliği’nin 6. maddesinden aktarıyorum..
“Cübbelerin Giyileceği Zaman ve Yerler
Madde 6- Cübbeler duruşmalarda ve adli yıl açılış törenlerinde giyilir.”
Var mı yönetmelikte, “Cübbeler, avukatların hükümete karşı yapacakları gösterilerde giyilir” diye bir madde?
Yok..
O zaman böylesi bir netlikte, suç işleme itirafında ve taahhüdünde bulunan bir hakim, hakimliğe devam edebilir mi?
Bence devam edemez.. Etmemelidir..
O hakimin koltuğu gerekirse boş kalsın..
Ama suç itirafında bulunan bir isim, o koltukta oturmasın..
Gösteri kamu binasında yapıldığı için suç..
Sloganlarda hükümet üyelerine hakaret edildiği için ikinci defa suç..
O saatte bazı duruşmalar devam ettiği için, yargılamanın huzurunun bozulması açısından üçüncü suç..
Bazı memurların böylesi bir gösteriye katılması, polislere çakmak atılması dördüncü defa suç..
Bir hakimin, yarın önüne gelecek şüphelilere alkış tutması beşinci defa suç..
Bir de “Cübbeyi giyip katılırdım” denilmesi altıncı suç..
Bence burda, film bitmiştir..
Artık bu hakim, o adliyede hakimlik yapamaz..
Görev ve sorumluluk da, HSYK’nındır..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT