1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Gezi Ruhu Geldiysen 3 Kere Vur!
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Gezi Ruhu Geldiysen 3 Kere Vur!

01 Nisan 2014 Salı 14:35A+A-

2013 Mayısının sonunda başlayıp Haziran ayı ortasına kadar devam eden Gezi protestoları bazılarını ne kadar da umutlandırmıştı. Bu eylemlerle Türkiye’nin yepyeni bir döneme girdiğini düşünen Gezici taife olayı tam bir efsaneye dönüştürmüştü. “İnanışa göre” Gezi sürecinde bütün halk ayağa kalkmış, yeni bir toplum ve siyaset düzeninin temellerini atmıştı. Gezi eylemlerine katılanların sayısı milyonlarla ifade ediliyor, bunun daha başlangıç olduğu müjdesi veriliyordu.

Arada bir çeşitli vesilelerle tekrarlanmaya çalışılan eylemler efsanenin canlı tutulması için bir yöntem olarak kullanılıyordu. Aziz Yıldırım davası, Berkin Elvan’ın cenazesi, internet yasası ve diğer gündemlere bu mantıkla abanılıyordu.

Şimdi 30 Mart seçim sonuçlarıyla birlikte dönüp bir daha “ama ne Geziymiş!” dememek mümkün değil. Abartma yarışında sınır tanımayanları şimdi hileden, kandırmacadan, kesilen elektriklerden falan söz ederken görmek mümkün. Bu tiplerden esaslı bir özeleştiri ise asla beklenmez.

Oysa sonuçlar ortada ve en düşük seviyede bir mantık örgüsüne sahip herkes bu sonuçalra baktığında Gezi ruhunun çoktan ruhlar alemine yükseldiğini görebilir. Daha doğrusu oradan hiç inmediğini söylemek belki daha mümkün!

Gezi’nin önde görünen aktörlerinin aldıkları oylar belli TKP’si, ÖDP’si, İP’i vs. hepsini topladığınızda dahi yüzde değil, ancak binde oranıyla ifade etmek durumunda kalıyorsunuz. Günün sonunda CHP’nin İzmir’i, Çankaya’yı, Kadıköy’ü, Beşiktaş’ı vs. kaptırmadığıyla avunabilecek bir kitle karşımıza çıkıyor.

Bir de tabi Sırrı Süreyya Önder faktörü var, es geçmemek lazım. Ne kadar mütevazi bir kişilik olduğunu 23 Ocak tarihli röportajda kendisine sorulan bir soruya verdiği şu cevapla gözler önüne seriyor:

“…- Herkes anket yaptırıyor, siz yaptırmadınız mı? Ne kadar oy alabilirsiniz? 
- Daha kampanya başlamadan % 12 bandında görünüyoruz. Bunu 20’lere çıkarırsak ki çıkaracağız, bambaşka bir ülkeye uyanırız. Bu hayal değil…”

sirri_sureyya.jpg

Daha kampanya başlamadan % 12’lerdeymişler ama 20’lere çıkarabilirlermiş ve bu da hayal değilmiş! Doğru hayal değil, düpedüz palavra, propaganda taktiğine dayalı basit bir yalan!

Sırrı Süreyya Önder’in partisi HDP’nin aldığı oy oranı % 5’i bile bulmadı! Ama Sırrı Bey hiç üzülmesin! Bak, hiç TKP’lisi, ÖDP’lisi, İP’lisi umursuyor mu? Binde 1 bile oy almadıkları halde halk adına konuşmaya devam ediyorlar. Zaten sandığın ne önemi var değil mi? Aslolan Gezi Parkında bir araya gelen farklı kimliklerden yoldaşların ne söyledikleridir! Gerisi teferruat!

Bakın ÖDP’nin Birgün’ü durumu ne güzel özetlemiş bugünkü manşetinde:

birgun_010414.jpg

 

Demek ki neymiş! Sandık değil, sokak son sözü söylermiş! Bu arada kimin diktatör olduğuna, kimin halkı temsil ettiğine de hiç şüphesiz makarnayla beslenen, kısa boylu, eğitimsiz, kandırılmaya açık, gerici-irticacı yığınlar değil, okumuş abiler ve ablalar karar vereceklerdir elbette! Hadi size hayırlı işler!   

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum
  • Mehmet Karadaş / 03 Nisan 2014 13:52

    Yorumunuz Silinmiştir...

    Editör Mehmet Karadaş, yorum yazıyorsunuz ondan sonrada ikinci bir yorum yazarak haksöze ve editörlere hakaretler ediyorsunuz. Ve yorumun neden yayınlamıyor diyecek kadarda pişkinlik yapıyorsunuz. Hem edepsizlik yapacağım, hem de yayınlayacaksınız özgürlüğünüzü gidin başka yerde kullanın

    Yanıtla (0) (0)
  • Erdem / 02 Nisan 2014 21:10

    Yorum yaparken/yazarken açık isim beyanı şart olmasa gerek. Ancak açık bir saldırı veya iftira durumu söz konusu olursa başka. Aşağıda arkadaşın biri bu sınırlara yaklaştığı için müstear kullanması eleştirilebilir. Yine de buraya fazla odaklanmamak iyi olur zannımca. Neyse Rıdvan Kaya cevabı vermiş, üstelik de yukarıdaki yazı kadar güzel olmuş, sağ olsun. Özetle bizim toplum/halk değerlendirmemizde değişiklik yok demiş. El hak doğrudur. Diyelim ki oldu. Ne yani bizim düşüncelerimizle, kanaatlerimizle, Katolik nikahı akdine benzer bir değiştirilemezlik anlaşmamız var da birileri bunu mu hatırlatıyorlar?! Asıl olan dün de, bu gün de söylenileni neye göre söylediğimizin ele alınmasıdır. Kaldı ki, çok şükür, toplum değerlendirmesi yıllardır söylenilen düzeyde olmuştur. Ayrıca, halk meddahlığı yapan ve halka rağmen halkçılıkları ile maruf çevrelerin İslam düşmanlıklarını, halk istismarı ile meşrulaştırmalarını eleştirmenin nesi yanlış? Hırsıza değil de ev sahibine çakmaya çalışan arkadaşların basiretlerine gıpta mı etmeliyiz?!

    Yanıtla (0) (0)
  • umut / 02 Nisan 2014 17:05

    "Namaz kılan, oruç tutan, Filistin için yürüyen, başörtüsü, İmam Hatip kaygısı duyan kitlelerle yakın olmaktan hiçbir zaman gocunmadık, utanmadık; tevhidilik adına septik bir tarzda sürekli biçimde bu insanların imanını sorgulayan, illa da ayrışmaya çalışan mantığın hastalıklı bir mantık ve ruh haline tekabül ettiğini ifade ettik. Bazıları anlamakta zorlansa da, bugün de özü itibariyle yaptığımız budur!" işte rıdvan kayadan bir Mümine yakışır bir tavır ve açıklama,Allah razı olsun...

    Yanıtla (0) (0)
  • turcal / 02 Nisan 2014 10:11

    Ridvan Kaya adam yerine koyup Mustafa denen şahsa cevap vermiş.

    Mustafa kimdir? Adını acıkca yazamayan birilerinin böyle iftira türünden hakaretlerini sırf objektiflik vs adına siteye alınması bile başlı başına sorunlu. ne olduğu belirsiz tiplerin her yazdıklarını almak niye?

    kaba bir radikallık teorisi ile değişmeyi , durdukları statükoyu değerli görenlerin dünyayı okuma biçimleri de ancak bu kadar olabilir. başta türkiye toplumu, toplumda ki islami dıuyarlılık, iktidarın islami rengi, küresel capta islami hareketlerin değişimi göz önüne alındığında halen daha 80-90 ların bakış acısı ile tahliller yapmak sığ bir bakış acısının tezahürleri olacaktır.

    toplumu kendileri tümden tekfir edenlerin, halkı aynı kemalistler gibi değersiz görenlerin, kendi devrimleri için bekledikleri en steril şartlar oluşana kadar sokaktan ve realiteden kopmayı "radikallık" , "değişmeme" olarak görenlerin ne kendilerine nede R.Kaya'ya nede bu topluma verebilecekleri en ufak bir şey yoktur.

    Msutafa denen kendini saklıyarak ithamda bulunan şahsın önce acık kimliğini söyleyip sonrada ithamlarını delillendirmesi gerekir.

    Ayrıca R.Kaya'nın gezi ruhu ile yazısından bu kadar rahatsız olan bir zihniyetinde ayrıca kendisinin sorgulanması gerektiğinin de altını cizmek gerekir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Bülent Gökgöz / 02 Nisan 2014 09:58

    İsmini açıkça zikretme nezaket ve cesaretinde bulunmayan gölge yorumlar neden yayınlanıyor ki biz cevap vermek durumunda kalıyoruz? Tutarlı eleştiri yapabilmenin yolu 'sizi tanıyorum dolayısıyla eleştirilerimde de tutarlıyım'dan değil, öncelikle ismini ve durduğu yeri açıkça ifade edebilmekten geçer! Bizi kim ve ne adına, nerede durarak eleştiriyor bilmemiz gerekmez mi?

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 02 Nisan 2014 00:15

    Öncelikle kendisini tanımadığım, ismini bile açıkça ifade etme nezaketi göstermeyen birisine cevap vermek durumunda değilim. Üstelik de bu kişi benim ve yakın çevrem hakkında gayet iddialı, cüretkar ifadeler kullandığına göre aslında cevap falan da beklemiyor olsa gerek!

    Burada ilaveten, Solun halk düşmanlığından kaynaklanan ve darbeciliği meşru gören mantığı ile Müslümanların ıslah çabalarını aynı zeminde değerlendirebilen bir mantığa sahip birisinin bizleri ne kadar iyi tanıyabildiği hususunu da ayrıca hiç tartışmaya değer görmediğimi belirteyim.

    Ama merak edenler için şunu da hatırlatayım ki, ne kendim ne de yakın çevrem bugüne kadar hiçbir zaman kutsamadığımız, yüceltmediğimiz gibi halkı değersiz bir yığın, bir sürü olarak da görmedik; bilakis egemenlere, zalimlere karşı İslami hassasiyet sahibi kitlelerin hukukunu elimizden geldiğince her zaman korumaya çalıştık.

    Namaz kılan, oruç tutan, Filistin için yürüyen, başörtüsü, İmam Hatip kaygısı duyan kitlelerle yakın olmaktan hiçbir zaman gocunmadık, utanmadık; tevhidilik adına septik bir tarzda sürekli biçimde bu insanların imanını sorgulayan, illa da ayrışmaya çalışan mantığın hastalıklı bir mantık ve ruh haline tekabül ettiğini ifade ettik. Bazıları anlamakta zorlansa da, bugün de özü itibariyle yaptığımız budur!

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa / 01 Nisan 2014 15:44

    Radikal -devrimci- İslamcılığın da üniversite mezunu küçük bir grubu kapsadığı ve oy verilen partilerin aslında merkez sağ ve sol partiler olduğu ve başbakanın her seferinde bu durumu yani merkez sağ bir parti olduklarını bayrak, millet, istiklal savaşı, milli mücadele vs. söylemleriyle her defasında pekiştirdiği hele son balkon konuşmasında meşhur Rabia işaretinin bile aslında vatan millet kavramlarını temsil ettiğini açıkça ifade ettiği göz önüne alınırsa yapılan bu eleştiri baya bir havada kalmaktadır.
    Başbakanın yanında İ. Kalın gibi bir iki radikal eskisi var ise de bunlar başbakanın ve asıl çevresinin merkez sağ-muhafazakar olduğu gerçeğini değiştirmemektedir ki İ. Kalının bile artık ne kadar radikal olduğu tartışmaya açıktır.
    Bunun yanında sayın yazarın pek yakın bir zamana kadar halk tabir ettiği kitleyi cahiliye artıkları ile bulanmış müşrikler mesabesinde gördüğü hatta onlarla aynı safta namaz bile kılmadığı da yakın ve uzak çevresi tarafından gayet net bilindiği için söyledikleri tamamen kendi asli fikirleriyle tezat teşkil etmektedir. Zira halkı hor gördükten sonra ha cahil demişsin ha cahiliye demişsin aynı yere çıkar. Dolayısıyla birilerini halkı hor görüyorlar diye zemmetmek en son sayın yazara ve yakın çevresine düşer.
    Şu durumda ya bu halk birden bire ihtida etti Kur'ani tevhidi çizgide bir halk oluverdi ya da sayın yazar artık eski fikirlerinden vaz geçip merkez sağ muhafazakar oldu. Kendisinden bu konuda bir açıklama rica ediyoruz. Saygılarımla.

    Yanıtla (0) (0)
  • ömer bitlis / 01 Nisan 2014 15:28

    akpartililerin bu şımarıklığı yetti artık...

    Tamam 9 seçimdir zafer kazanıyor olabilirsiniz, yurt içi ve yurt dışı rakipleriniz ezilmiş olabilir ama bu size seçim zaferi sonrası çılgınlar gibi sokaklarda bağırıp çağırmadan, mütavazi bir şekilde sessizce hayatınıza devam edip rakiplerinizi gıcık etme, iyice rezil etme hakkı vermez...

    Bidon kafalı aklınızla, saf eğritilmemiş imanınızla beyaz türklere, lünpen cv sahiplerine, gezizekalı kahraman direnişçilere, hayata üstten bakıp içine karışmayan devrimci kliklere ders mi vereceksiniz...

    Unutmayın eski ulu önderlerden Amr b. Hişâm el-Muğira nın da dediği gibi "siz çok da olsanız, halk da olsanız, hak da olsanız iktidar olamayacaksınız..."

    Yanıtla (0) (0)